Bazı mevsimler vardır ki, tarlaya bir tohum atılır, o tohum onlarca sümbül verir. Her bir sümbül de yüzlerce meyve verir. Böyle mevsimlerde toprağın verimi oldukça yüksektir. Çiftçiler bu mevsimlerde bolca ekim yapar ki, üretim çok olsun, çokça kazanılsın.
Ramazan-ı Şerif de, Kur’ân’ın en mühim nüzul zamanı olması cihetiyle mü’minler için kazanımın çok olduğu bir aydır. Nasıl ki bahar mevsimindeki Nisan ayı topraklar için en kıymetli dönemdir. Ramazan ayı da, insan için en kıymetli aydır. O gece Kur’ân tarlasında sümbülleşen taneler üzerine rahmet tecelli eder ve insana bereketli, uhrevî meyveler kazandırır.
Ramazan mevsiminde insan, nefsin dünyevî istek ve ihtiyaçlarını terk eder. Málâyani işlerden sıyrılıp ibadet saatlerini çoğaltır. Yeme-içme saatlerini Cenab-ı Hakk’ın emriyle sınırlandırarak bir cihetle melekleşir ve ahiret için kârlı bir ticaret yapmış olur.
Bu ticaretin en mükemmeli; midenin oruç tuttuğu gibi, bütün organların (göz, kulak, dil vs.) ve duyguların da (kalp, hayal, fikir...) oruç tutmasıdır. Her biri mâlâyaniyâttan uzak tutulup ubudiyete sevk edilmelidir. “Meselâ: Dilini yalandan, gıybetten ve galiz (çirkin, kaba) tabirlerden ayırmakla ona oruç tutturmak. Ve o lisanı, tilâvet-i Kur’ân ve zikir ve tesbih ve salâvat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek...” (Mektubat)
Bütün bunlara bedel, bu ayda sevaplı amellerin karşılığı bire bindir. Yapılan her ibadetin kat kat fazla karşılığı vardır. Ramazan Ayı ki, Kur’ân-ı Hakîm’in her harfinin içerisinde bin sevap; ve Kadir Gecesi ki, Ramazan Ayı içindeki en kazançlı gece, her harfte otuz bin sevap saklanmıştır. Her tohumuna karşılık otuz bin meyve veren bir tarla misali Kur’ân, her Ramazan Ayı’nda mü’minlere katbekat kazandırmaktadır.