‘’Hüzünler paylaştıkça azalır, sevinçler paylaştıkça çoğalır’’ dedi sevdiğim, bir arkadaşım.
Başka neleri paylaşalım diye sordum kendisine, ‘’İhtiyaçtan artakalanı paylaşmalıyız hatta gerekirse ihtiyacımız olanı da paylaşmalıyız’’ diye tamamladı. Çünkü o gerçekte bizim hakkımız değildir. İhtiyacımız olmayan birçok şey de gerçekte başkalarının ihtiyacıdır.
Kendisine, ”Tanıdığım birkaç yoksula rastladığımda, ki geçtiğim yollarda hemen her gün 2 tanesini görüyordum, selâmlaşıp nasipleri olanı veriyordum. O esnada tanıdığım bir abla beni gördü. Ofise girdiğimde bana ‘Şu para verdiğin çelimsiz kadın var ya bizim mahallede oturuyor ve senden varlıklı dedi’ duyunca canım sıkıldı, dikkat ederim dedim. Ablanın söylediğini de genelleştirdim galiba. Artık onları görünce elimi cebime atmak şöyle dursun, görünce yolumu değiştirmeye başladım. Hatta son zamanlarda cimrileştim de şimdi daha önce yardım ettiğim birkaç kişiye de yardım etmek hiç içimden gelmiyor” dedim.
Tebessüm etti, ‘’Evet cimrileşmişsin doğru, bak bir çay dahi ısmarlamadın’’ dedi, gülmeye başladık. “Sen ağzıyla isteyenlere, davranışlarıyla dilenenlere verme, öncelikle yakınlarına, yetimlere, ihtiyaç sahibi olduğunu düşündüğün arkadaşlarına bir göz gezdir, asıl onların sen de hakları çoktur” dedi.
Etrafımda ciddi anlamda yoksul olmadığını düşündüğümü söyleyince “Gerçek ihtiyaç sahiplerini muhakkak arayıp bulmaya çalış, çünkü öyle insanlar var ki iffetlerinden, asaletlerinden, onurlu olduklarından isteyemezler, utanır, çekinirler, sen onların fakir olduğunu da bilemezsin” dediğinde, can kulağıyla onu dinlemeye aklımda çevremdeki ihtiyaç sahiplerinin kimler olabileceğini düşünmeye başladım.
Arkadaşım, İbrahim Suresinin 31. ayetinde ‘’İman etmiş kullarıma söyle, alış-verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel, dosdoğru namazı kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak etsinler.”
‘’Bu ayeti eminim ki daha önce okumuşsundur’’ dedi.
Ayeti ilk defa duymuşum gibi irkildim.
İman etmiş kullar…
Alışveriş ve dostluğun olmadığı O gün...
Namazın dosdoğru kılınışı…
Bize verilenden gizli ve açık infak…
Ayet-i kerimede geçen her bir yargı beni derinden sarstı.
Ayeti samimi birinin ağzından dinlemek beni, aklımı, duygularımı daha da bir etkilemişti sanki.
Kur’ân okurken bu ayeti muhakkak okuduğumu fakat anlamı üzerine daha önce yeterince düşünmediğimi söyledim.
‘’Düşünmelisin hem de çok iyi düşünmelisin, sözüm sadece sana değil elbet, hepimiz düşünmeliyiz’’ diye de ekledi.
O günün insan için çok uzak olmadığını hatta dünya ile bağı kesilenler için ‘’O günün gelmiş olabileceğini’’ söylediğinde, içimde bir ürperti hissettim.
Ne mi yaptım, ürpertinin etkisi kaybolmadan, cömert olanların ve emaneti sahiplerine ulaştıranların sevineceği O gün, mutlu ve huzurlu olabilmek için, hüzünlerimi paylaşmayı bir tarafa bırakıp sevdiklerimle cebimdekileri paylaşmanın sevincini yaşamaya çalıştım.