"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hakkı savunan kahramanlar

Muzaffer KARAHİSAR
21 Nisan 2020, Salı
Telefonla arayan İsmail Bey, selâm ve iyi dileklerden sonra Cengiz Numanoğlu’nun “Daha Kur’ân ne desin?” şiirini okudu.

Tebrik ettikten sonra aradığında Bediüzzaman’ın eserinden İbrahim Sûresi, 3. Âyetin izahını okuyordum, dedim. “Onlar dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler…” Bu tevafuk üzerine İsmail Bey, “Babam, Keçeci Şükrü Çakmaktepe Afyon Cezaevi’nde Bediüzzaman’ı görmüş, tanışmış.” deyince sohbetin seyri değişti. Merak ve heyecanla o günlere gittik.

“Babam dindar bir keçe, kepenek ustası. Dükkân komşusu gelip babamın kızacağı şakalar yapmış. İkazlara rağmen edebe aykırı sözlere devam edince sinirlenip elindeki keçe makasını fırlatınca yüzüne isabet etmiş. Babam emniyete, oradan da cezaevine gitmiş! Dükkân kapalı, evdeki beş nüfus muhtaç durumda. Babam korkmuş, üzgün ve morali bozuk vaziyette hapishanede bir kenarda Kur’ân okurken yanına Bediüzzaman gelmiş. Kur’ân okumasını takdir etmiş. Allah kabul etsin, demiş. Sırtını sıvazlayıp moral vermiş. “Merak etme en kısa zamanda çıkacaksın!” deyince rahatlamış. Karşı taraf dâvâdan vazgeçmiş. 15 gün sonra tahliye olmuş. Böylece Bediüzzaman ve talebelerini tanımış, irtibat ve ünsiyet kurmuş. Onların hizmetlerini yakından görüp takdir etmiş. Cezaevi günlerini zaman zaman anlatırdı…” 

Tarihçe-i Hayat’ın ön sözünü hatırladım. Ali Ulvi Kurucu, Bediüzzaman için şöyle demiş: “Hapishaneler birer Medrese-i Yusufiye’ye inkılâp eder; oraya girerken, bir profesörün üniversiteye ders vermek için girdiği gibi girer. Zira oradakiler, onun feyz ve irşadına muhtaç olan talebeleridir.”

Bediüzzaman ve talebelerinin Afyon Mahkemesi ve Cezaevi safahatı insanlara tesir etmiş, gönüllerde yer almış hizmet aksiyonu ve nurlu hatıralarla doludur. Şehrin ortasındaki Paşa Cami’yi yıkıp yerine heykel diken zihniyet, inananları haksız yere hapsedip zehirlemek dahil her türlü kötülük, zulüm ve işkenceyle korkutup sindirmeye çalışmış. Bütün bunlara rağmen Nur Talebeleri, mahkemelerde her biri şahsını değil, dâvâsını müdafaa eden iman kahramanlarıydı. 14. Şuâ’daki mahkeme müdafaaları birer şaheser gibidir. Cesaret, şecaat ve ibret dolu hitaplar, hakkı savunan ateşin ifadeler okuyanları ulvî duygularla heyecanlandırmaktadır.

Atabey’li Kötürüm Ali Osman Öztop (1913-1950) Afyon Mahkemesinde yargılanan bahtiyarlardandır. Kötürüm haliyle Risale-i Nurlar’ı elle yazıp çoğaltmış, ciltlemiş, ulaşabildiğine anlatmış, dağıtmış, gayretle hizmet etmiş fedakârlardandır. Risalelerde Demirbaş Ali Osman olarak da geçer. Nur Talebeleri ikişer, ikişer kelepçelenerek mahkemeye getirilirken o, tek olarak yerde sürünerek gelmiştir. Afyon Adliyesi’nde üst kattaki mahkeme salonuna çıkarken merdivenlerden evvelâ vücudunu bir üst basamağa alıp, sonra ayaklarını çekerek, geri geri tırmanarak çıkmıştır. Bütün bu manzaralar karşısında Üstadımız gür bir sesle bütün topluluğa hitaben: “Korkmayınız kardeşlerim! İnşallah bu Nurlar parlayacaklar” müjdesini tekrarlamıştır.

Mehmet Yıldızdağ (1929- 2018) (*) Afyon Çavuşbaş Mahallesi’nde 38 yıl muhtarlık yapmıştır. Ağabeyi Yemenici Osman’ın Afyon hapsindeki hayatını anlatmıştır. “O zamanda Afyon hapsinde 650’ye yakın mahkûm vardı. Bunların arasında Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri de vardı. Onu altmış kişilik koğuşta yalnız başına koymuşlardı. Diğer talebelerini de ayrı bir koğuşa koymuşlardı. Her ne kadar ayrı ayrı koğuşlarda olsalar da yazılan, telif edilen Risaleler elden ele dolaşmaktaydı. Hapishanede namaz kılmayan kalmamış gibiydi. Herkes onun manevî ikliminden bir şeyler almaya çaba ve gayret göstermekteydi. Ağabeyim, namı değer Yemenici Osman, hapishanede Üstad’la 19 ay birlikte kalmış. Abdest almaya ve namaz kılmaya hapishanede başlamıştı. Kur’ân okumayı da orada öğrenmişti. Üstadın odasını temizlermiş. Üstad, ağabeyimi çok severmiş. 6. koğuşun sorumlusu olduğu için ağabeyimden başkaları çekinirmiş. 1950 yılında Demokrat Parti’nin çıkardığı aftan yararlanıp çıktıktan sonra ağabeyim onun hizmetinde bulundu. Afyon’a geldiğinde Bediüzzaman’la görüşmeleri olmuştur. Hapishanede iken Üstad kendisine bir Kur’ân-ı Kerîm hediye etmiş. Kur’ân-ı Kerîm’in son sayfasına kendi yazısıyla şunları yazmıştı: “Okunsun Kur’ân, düşün ki her an, benden sana armağan, bilir misin ki Osman, benden sana armağan, uslan, uslan, uslan...” 1948 Afyon Hapishanesi.

Dipnot: 

(*) N. Ertaş Notları.

Okunma Sayısı: 2055
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı