Müflis tüccarın eski defterleri karıştırdığı gibi, AKP’de her bunalımda dini hassasiyetler, birinin kem bir sözü veya din üzerinden siyaset yapmayı marifet biliyor ki, maalesef alıcısı var.
Bu, bazen bir ünlü kişinin reklam amaçlı yaptığı çirkin bir sözü, bir gazetecinin veya bir siyasinin şiiri, bir tviti, tek-kanal medyasıyla günlerce işleyip ardından davalar açılıyor, günü geldiğinde stratejik olarak tutuklatıyor ya da hapse attırıyor.
Seçime doğru benzer hadiseleri çok göreceğiz galiba, sahne hazır.
AKP, herkese hakaret etme, ağza alınmayacak sözleri söyleme yetkisini kendisinde görüp, bazen boş, bazen yoruma kalmış sözleri, artan yolsuzluk, yoksulluk ve ifşaatlarını gölgelemek, gündem değiştirmek ve oradan kendine pay (oy) çıkartmak için takla üstüne takla atıyor.
Hatta Kılıçdaroğlu’nun gayet nezihane söylediği “Hanım kızımız” sözüne “suç duyurusu” garabetini bile gösterdi.
Daha evvel, Sezen Aksu’nun, seneler sonra bir şarkı sözünü, Sedef Kabaş’ın bir deyişi, gündeme taşıyıp oradan yağ çıkarmaya çalışmış, gelen tepkiler üzerine geri adım atmıştı.
Şimdi de Gülşen diye, uygunsuz kıyafet ve showlarıyla gündemde kalmak isteyen bir şarkıcıyı dört ay önce özelde (bizce de doğru olmayan) sözleri münasebetiyle “halkı kin ve düşmanlığa sevk etme” gerekçesiyle tutukladılar.
Evvela, düşünce özgürlüğü adı altında kimsenin hakaret etme yetkisi yoktur. Hele ki bu bir kurumsa! Ancak özellikle siyasilerin havada uçuşan küfürleriyle yatıp kalktığımız bu hengamede, çifte standartlı yargı kılıfı giydirilmiş hiçbir siyasî kararını da dogru bulmayız. Çözüm ise, AKP’nin memleketi ahlak erezyonuna uğrattığı bataklığı kurutmakla olur.
Evvela; nice kanallarda her gün seyrettirilen ve aile mefhumuna dinamit koyan “evlilik” adı altındaki programlar, diziler ve açık olan kumarhaneler, içkili eğlence yerlerine bakmak lazım. Daha ötesi o şarkıcının kıyafetsiz! showlarına niye bugüne kadar müsaade edildiğini de sormak!
Aslında mesele çok basit; artan pahalılık, işsizlik ve enflasyonun üç haneye taşınması, dövizin önlenemez yükselişi karşısında kaybedilen oylar, din üzerinden geri kazanma çabaları.
Tutuklanma ise öyle davalar, bu hadiseden binler kuvvetinde işler var ki, dava açmak şöyle dursun, dönen dolaplara, kirlere, ne yargı ne siyaset, körler sağırlar tiyatrosunda.
Büyük soygunlar, ihale çeteleri, mafya, mallara çökme, fuhuş rantı ve onbinlerce dava konusu olacak işlere dava yok, savcı da. Ancak milletin hassas noktasından vurmak AKP’nin şanından.
Yine AKP’nin şanından olacak ki, seçime doğru kaset ve video savaşları bizi bekliyor.
Sedat Peker ifşaatlarıyla bu güne kadar etrafta dolaşıyor ve “Abi”sine dokunmuyordu. Ancak son paylaşımları bizzat Saraya kadar uzanınca karşı hamleler gecikmedi. Bir yandan nice bedellerle Ukrayna’dan getirilip tutuklan N.G.B üzerinden Peker cephesine gözdağı verilirken, Siirt (hapishane) macerasında kilit rol oynayan ve sonradan medya patronu olan H.Y üzerinden “Abi”ye dokunuyor olması Sarayı harekete geçirdi. Doğrudur/ yanlıştır, Peker’in senelerdir ailece kullandığı ev ve arsası millî parklara devredildi. Peker’in avukatının ifadesine göre, o bölgede bir çok arsa sahibi 2018’de çıkan imar barışından faydalanmış ve orada oturuyorken, sadece Peker’e dokunmaları açıkça bir tehdit. Bir bardak suda fırtına koparılan şarkıcı hadisesine de buradan bakmak lazım. Zira o büyük savaşı gölgelemek için gündem değiştiriyorlar. Kurtlar sofrasına hazır olalım.