NATO’nun büyüyüp genişlemesi ve sınırlarına kadar gelmesi Rusya’yı derinden etkiliyor, bu sebeple; savaş da dahil hamleler ve satranç oyunları Türkiye’nin kararında rol oynuyor.
Oligark bir yapıya sahip olan Rusya, AB ve NATO gibi paktlara girmeye niyetlenen komşularına göz dağı ve tehditler savururken, bu sebeple Ukrayna’yı da işgal etmişti.
Bu işgalle dünya dengeleri, ekonomi, paktlar, devletlerin ilişkileri ve politikaları da karışmış, menfaatlere göre yol haritaları lokasyon problemi yaşıyordu.
Şubat ayında; (bknz. https://www.yeniasya.com.tr/omer-faruk-ozaydin/nato-savaslarinda-kur-an-i-alet-etmek_577328) Danimarkalı politikacı Rasmus’un göstere göstere Kur’an yakması, İsveç’in NATO’ya girmemesi için Rusya’nın bir oyunu olduğu yorumları yapılmıştı. Zira, İsveç’in NATO’ya girmesi Türkiye’nin onayına bağlı. Kutsal değerleri yüksek olması bakımından provokasyonun adresi aslında Türkiye… Bir taraftan Rusya ile yakınlığı diğer yandan Ukrayna ile ticarî ilişkileri sebebiyle arafta bir politika takip ediyor görüntüsünde. Dolaysıyla İsveç’in NATO’ya girmesi için Türkiye’nin oyuna ihtiyaç duyulması, Türkiye’yi öne çıkarırken, gelen baskılar da karara etki edecek görüntüsünde.
Bu sebeple Reuters’ta çıkan bir haberde; “ABD ve İsveç savcılarının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın adının karıştığı bir yolsuzluk dosyasını ABD’li bir şirketin İsveç’teki iştirakinin, Türkiye piyasasında hakim konum elde etmesine yardımcı olması halinde Erdoğan’ın oğluna on milyonlarca dolarlık rüşvet ödemeyi taahhüt ettiğine ilişkin bir suç duyurusunun soruşturulduğunu” iddia etti.
Bu haberin üzerinden çok geçmeden İsveç’te Irak asıllı Salwan Momika’nın polis eşliğinde Kur’an yakması gündeme oturdu.
Ardından, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Kur’an’a sahip çıkması ve Müslümanlara sıcak mesajlar göndermesi yanı sıra Müslüman olduğu iddiaları da NATO denklemini su yüzüne çıkardı.
Putin’in Müslüman olabileceği, zulmünü aklamayacağı gibi, Batı’da Kur’an yakılması da onların dinî değerlere düşman olduğunu göstermez. Zira hiçbir devlet özellikle Avrupa homojen değildir. İçinde İsevî ruhanîler olduğu gibi Deccalist zihniyetler de mevcut. Fakat İkinci Dünya Harbi’nden sonra demokratik değerler ve insan hakları vazgeçilmez olunca devletler dinlerle problemsiz yaşamaya başladılar. Üstüne Müslüman ülkelerden gelen göçler Avrupa’yı İslâm’la hamile kıldı. Bu Rusya için de geçerlidir. Rusya’da Müslüman nüfusun çok olması Şangay Beşlisi ve İslâm devletleriyle menfaat ilişkisi, onları da direk İslâm’a saldırtmaz. Rusya ve Avrupa ilk önce jeopolitik menfaatlere göre şekillendiğinden din hedefte olmaz.
Fakat İslâm Âleminin özellikle Türkiye’nin hassasiyetinin tahrik edilmesi neticeye tesir eder.
Görünen o ki; hiçbir sebep ve Batıya hiçbir faydası yokken üstelik İsveç’te Kur’an yakılması, Bilal Erdoğan hakkındaki iddialar 11 /12 Temmuz’da yapılacak olan NATO zirvesi öncesi Türkiye’nin bu satranç oyunlarında şah mı mat mı çekeceğini de gösterecek. Ancak saray medyası “İsveç İslam’la savaş halinde” manşetlerine taşıması niyetleri de ele veriyor. Zira “İsveç’in NATO üyeliğinin 11-12 Temmuz zirvesi öncesi gerçekleşmesine Ankara’dan beklenen onaya dair gelen işaretler son dönemde menfi” yorumları yapılıyor.
Türkiye vereceği bu kararla Rusya’nın menfaatlerine göre mi tavır takınacak, yoksa Batı’nın baskısına ve yolsuzluk tehdidine göre mi hareket edecek bekleyip göreceğiz.