Büyük mücedditler fıkıh kitapları yazmadılar. İmam-ı A’zâm’ın “Fıkh-ı Ekber”i yaklaşık 40 sayfadır. Bediüzzaman fıkıh konusunda birkaç mektup yazdı. / Maalesef bütün İslâm âleminde “din” deyince “fıkıh kuralları” anlaşılıyor, Risale-i Nur’u tam anlayamayanlar da fıkıh kurallarını dinde asıl olarak kabul ediyor. / Hocalar, gençliği İslâm’la şereflendirmek için Orta Çağ fıkıh kuralları yerine Risale-i Nur’u anlatmalılar. / Fıkıh kuralları “sonradan giydirilmiş bir elbise” gibi görünüyor... (Osman Koyuncu – 18 Kasım’21 Perş.)
* Aziz Üstadımız Bediüzzaman, yaptığı “îman ve Kur’ân hizmeti” yanında, hayatı boyunca “hürriyet, demokrasi ve Ahrar/Demokratlar”dan yana olmuş, istibda[ta] ve müstebitlere karşı olduğunu beyan etmiştir. (...) Üstad, 1950’lerde ortaya çıkan (...) dindar kimlikli siyaset cereyanlarına ve onların temsilcilerine [de] destek vermemiş, onlarla din kardeşi olduğunu, ancak onların siyasetlerine katılmadığını açıkça belirtmiştir.
(İbrahim Ersoylu – 19 Kasım’21 Cuma)
* Bizlere düşen (...) değişmek ve düzelmek isteyenlere “Hayır, sen değişemezsin!” demek değildir. Belki Üstadımızın Hilmi Uran’a “İnkılâbın kusurlarını baştaki bir-iki kişiye verin.” dediği gibi diyerek, kendini düzeltmenin ve helâlleşmenin yollarını göstermektir. / Bu doğrultuda helâlleşmenin olması için öncelikli olarak bugünkü CHP’nin geçmişin CHP’sinin yanlışlarına sâhip çıkmaması gerekir. (Zafer Akıncı – 21 Kasım’21 Pazar)
* Bediüzzaman Hazretleri yazdığı mektupta CHP’ye, İslâm âleminin nefretini üzerlerine çekmemeleri için tavsiyelerde bulunuyor; kendi ifâdesiyle onlara hatalarını telâfi edecek, “kefaret” olacak yollar gösteriyor. Hem de “Yol göstermek eşittir oy vermektir!” çığırtkanlığı yapacak birisinin anlayamayacağı bir üslûpla... / Muhteşem bir siyasî analizle yazılan bu mektup, CHP’nin siyasette uzun süre taraftarı ve kaynağı olduğu, âhirette bu partiyi ciddî bir yükün altına sokacak bir gerilimi bitirmeye ma’tuf esasları ihtiva ediyor. / Bediüzzaman Hazretleri’nin adımını attığı ve bizim aradan geçen 75 senelik zaman zarfında yeni yeni tecrübe ediyor olduğumuz bu süreç, kayıtsız kalınmaması gerekli bir süreçtir. Bu sebeple muhafazakâr kesim arada buzları eritecek her pırıltıya takdirle yaklaşmalı, oy vermek ile mes’eleleri oturup konuşmanın, hattâ bazen tavsiyede bulunmanın lûgatte bambaşka anlamlara karşılık geldiğini bilmelidir. / CHP ise samimî olmasını arzu ettiğimiz “helâlleşme” atılımından geri adım atmamalı ve bu girişimini kesinlikle oyunu arttırmak gibi kısa vadeli plânlara endekslememelidir. / Memleketin uzlaşı eğrisinin yukarı yönlü hareketi ancak böyle bir ortamda te’min edilebilir. (Yâsir Özer – 25 Kasım’21 Perş.)
* İslâm’ın “teslim” istediği doğrudur, ama bu teslim “cemaat ya da tarikat liderine teslim olmak” değildir. / Oysa “çağdaş” olduğunu iddia eden birçok dinî grup, mensubiyet için kişiye teslimi ve hattâ kayıtsız şartsız teslimi istemektedir. / Kitap ve prensip merkezli bir hareket olan (...) Nurculukta [ise] aklını bir kişiye teslim ve bir kişiye kayıtsız şartsız itaat yasaktır. (Ahmet Battal – 30 Kasım’21 Salı)
* “CHP nereye geliyor?” derken derdimiz kesinlikle CHP vesaireyi temize çıkarmak değildir; ki hatalarını, menfî icraatlarını tek tek ortaya koyup eleştirmemiz bunun delilidir... Gayemiz, Bediüzzaman’ın ortaya koyduğu, Kur’ân ve Sünnet-i Seniyye’nin ölçüleri çerçevesinde CHP’ye yaptığı tavsiyeleri hatırlatmak ve bunlara ne derece yaklaştığını tesbit etmektir; CHP eski müstebit icraat ile söylemlerinden vazgeçmiş, müsbet değişim ve dönüşüme girmişse Bediüzzaman’ın yaklaşımları sâyesinde olduğunu dikkatlere sunmaktır... (Ali Ferşadoğlu – 30 Kasım’21 Salı)
Not: Yukarıdaki tesbitler, gazetemizin 01-30 Kasım 2021 tarihli nüshalarından derlenmiştir.