"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Korkmam canavardan

23 Haziran 2019, Pazar
Hepinize merhaba çok saygıdeğer Pazarola okurları.

Siyasî yasaklardan dolayı bugünkü seçimle alâkalı yazmam yakışık kalmıyor. Ama “seçim” demek seçim yasakları kapsamına girmiyor. O yüzden bu yazımın devamı şu şekilde olabilir; Seçim seçim seçim seçim seçim seçim. Ama olmayacak. Yasak yasaktır, dikkatli olmakta fayda var. Hafazanallah bu sabah kalkıp gazetesini eline alan seçmen benim yazdığım yazıyı okuyup fikrini değiştirir falan… Gerçi benim yazdığım yazıyla fikri değişecek olan seçmen de seçmesin bir zahmet. 

Çok tedirginim yanlış bir şeyler yazacağım diye. O yüzden bugün size seçimden ve siyasetten çok bağımsız bir hatıramı anlatmak istiyorum. Bu hikâyemizde Çedile 7-8 yaşlarında. Yine bir yaz geniş ailesiyle birlikte dayısının köydeki evinde. Küçük Çedile’nin köyde yapmayı en çok sevdiği şey sabah erken kalkıp kimse uyanmadan anneannesiyle kahvaltı için hamur işi bir şeyler hazırlamaktı. Çedile’nin anneannesi kabartma tozu paketlerinin arkasındaki tarifleri okur, eksik olan malzemeleri alması için Çedile’yi çoook uzaklardaki bakkala yollardı. Bu bakkalın yolu türlü tehlikelerle doluydu. İnekler gibi. Evet, inekler de tehlikelidir, çünkü minyatür insan boyutlarındaki bir Çedile sağına soluna sonra tekrar sağına bakmadan karşıdan karşıya geçen bir inek sürüsü tarafından pek tabii ezilebilir. Ama cesur minik Çedile bu tehlikelerin hiçbirinden korkmuyordu. Evet, ineklerden bile. 

CANAVAR

Ve fakat herkesin bir zayıf noktası vardır. İneklerin de zayıf noktası Canavardı. Canavar köyün en kocaman en tehlikeli çoban köpeğiydi. Büyük insanlar bile Canavardan çok korkar, hiç yaklaşmazlardı. Küçük Çedile ise gözünün gördüğü hiçbir şeyden korkmuyordu. Zaten Canavar göz hizasının baya yukarısında kalıyordu o yüzden no problemdi. Günün birinde ev halkı tavukgöğsü yapmaya karar verdi. Bir heyet oluşturup öğle sıcağında bakkala göndermek için bir kurban aramaya başladılar. Sabahları görece sakin olan uzun yolda Çedile hoplaya zıplaya gidebilirdi, lâkin öğle vakti Canavarın vaktiydi. Heyet bir isimle çıkagelemeyince (daha doğrusu seçilen isimler gitmek istemeyince) Çedile bir adım öne çıktı ve dedi ki “BEN GİDEYİM BEN BEN!” Heyet de dedi ki “E eyh de hadi ne istisense yap, verin şunun parasını gitsin” (Heyet doğuluydu) 

BAKMA CANAVARA!

Çedile aldı bir kese dolusu akçeyi, düştü yollara. Az gitti uz gitti dere tepe düz gitti. Sonunda bir adet tavuğu bakkaldan alıp geri döndü. Tam evin bahçesine gireceği vakit köşede pusuya yatmış Canavar’la ilk defa göz göze geldiler. Canavar hırladı. Çedile ağzındaki saman çöpünü tükürüp yerdeki kumu tekmeledi. Göklerden bir “dırırırınnn” sesi geldi. Gerçekten. Yaptığı hesaplamalara göre hantal Canavar yerinden kalkana kadar Çedile bir koşuda bahçe kapısına ulaşabilirdi. Lâkin Canavar geçmesi gereken yolun tam üzerindeydi. Öğle güneşi boynundaki dikenli tasmaya vurup Çedile’nin gözünü alıyordu. Korkusuz Çedile tedirgin olmuştu. Çünkü bu imkânsız bir görev gibi duruyordu, ancak tehlike tam da ona göre bir şeydi. Gözünü kararttı ve yavaş, ama emin adımlarla yoluna devam etti. Canavar’ın önünden bütün sakinliğiyle geçti. İşte oluyordu. İki adım sonra bahçe kapısına ulaşacaktı, ama geri dönüp Canavar’a bakma içgüdüsüne bir türlü engel olamıyordu. İradesine sahip çıkamadı ve bir adım kala arkasına baktı. Canavar ayaklanmış ona doğru geliyordu. Alnı boncuk boncuk terleyen minik Çedile bir adım daha atacak takati bulamıyordu, adeta dizlerinin bağı çözülmüştü. Canavar yavaşça ilerlerken Çedile’nin umutları da tükeniyordu. Seslense evdekiler hemen duyardı, ama bu bir daha bakkala gönderilmemesi demekti. Kimse Çedile’ye “Canavardan korkuyor” diyemezdi! Ama ya Canavar’a yem olacaktı ya da karizmayı çizdirecekti. 

BEN ZATEN İKİ KİLOYUM

Düşünmek için çok kısıtlı zamanı vardı ve bu sürede bulabileceği en mükemmel çözümü bulup avazı çıktığı kadar bağırdı. “GELİN ALIN BU TAVUĞU BEN ARTIK TAŞIYAMIYORUM!” Bu cümleyle beraber gözyaşları da sel oldu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor bir yandan da “BU YAŞTA ÇOCUĞA BU KADAR TAVUK TAŞITILIR MI? BEN ZATEN KENDİM İKİ KİLOYUM” diyordu. Bu sesleri duyanlar kapıya koştu, Canavar kalabalığı görünce pustu ve tehlike geçmişti. Tavuk eve götürüldü ve tatlılar yapıldı. Ancak minik Çedile’nin aklına hiç gelmeyen bir şey oluverdi. Kulaktan kulağa, nesilden nesile kahkahalar eşliğinde aktarılan bir “Çedile’nin iki kiloluk tavuğu taşıyamaması” hikâyesi ve heyetten çıkan “İki kilo tavuğu taşıyamamışsan, bir de seni bakkala gönderecektik?” kararı. Evet, Çedile görünüşte bozguna uğramıştı. Ama köyde Canavar’dan korkmayan tek çocuk olarak kaldı. 

Çedile Hanım

Okunma Sayısı: 936
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı