“SEN ÇALIŞ BEN YİYEYİM” VE “BEN TOK OLAYIM, BAŞKASI AÇLIKTAN ÖLSE BANA NE” ANLAYIŞININ HÂKİM OLDUĞU KESİMLERDE, BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUK SAĞLIKLI GIDAYA ERİŞEMİYOR, DERİN BİR FAKİRLİK YAŞIYOR.
ANKARA - MEHMET KARA
“KOMŞUSU AÇKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR”
“DÜNYA Gıda Günü,” “Dünya Yoksullukla Mücadele Günü” gibi günlerin kutlama vesilesi değil, gerçeğin acı yüzünün hatırlatılması olduğunu söyleyen Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Ergün Kılıç, “Sofrada adalet yoksa toplumda huzur olmaz. Eşitlik mutfakta hissedilir, refah ise çocukların tok uyuduğu evlerde yaşanır. Sağlıklı gıdaya erişim bir haktır; bu hakkı herkese eşit biçimde sunmak sosyal devletin görevidir” dedi.

FAKİRLİK İNSAN HAKKI İHLÂLİDİR
“DERİN yoksulluk bir erişememe hâlidir" diyen Derin Yoksulluk Ağı kurucusu Hacer Foggo da, fakirliğin insan hakları ihlâli olduğunu söyledi. "Sosyal devletin gereği olarak, Türkiye’deki her ferdin insan haklarına uygun biçimde yaşaması sağlanmalı ve bu ihlâllerin önlenmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.” diyen Foggo, BM'nin bu yıl için belirlediği temanın "Ailelere saygı gösterilmesini ve etkin destek sunulmasını sağlayarak sosyal ve kurumsal istismarı sona erdirmek” olduğunu hatırlattı.
***
MEDENİYET İNSANLIĞIN YARASINI TEDAVİ EDEMEDİ
BEDİÜZZAMAN İşârâtü’l-İ’câz adlı eserinde, "Bütün ihtilâlât-ı beşeriyenin madeni bir kelime olduğu gibi, bütün ahlâk-ı seyyienin menbaı dahi bir kelimedir" diyerek konuya şöyle açıklık getirir: "Birinci kelime: 'Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse, bana ne.’ İkinci kelime: 'Sen çalış, ben yiyeyim.' Evet, hayat-ı içtimaiye-i beşeriyede havas ve avâm, yani zenginler ve fakirler, muvazeneleriyle rahatla yaşarlar.

O muvazenenin esası ise, havas tabakasında merhamet ve şefkat; aşağısında, hürmet ve itaattir. Şimdi birinci kelime havas tabakasını zulme, ahlâksızlığa, merhametsizliğe sevk etmiştir; ikinci kelime avâmı kine, hasede, mübarezeye sevk edip, rahat-ı beşeriyeyi birkaç asırdır selbettiği gibi; şu asırda, sa’y, sermaye ile mübareze neticesi, herkesçe malûm olan Avrupa hâdisat-ı azîmesi meydana geldi.
İşte medeniyet, bütün cemiyat-ı hayriye ile ve ahlâkî mektepleriyle ve şedid inzibat ve nizâmâtıyla, beşerin o iki tabakasını musalâha edemediği gibi, hayat-ı beşerin iki müthiş yarasını tedavi edememiştir."
***
Adalet sofradan başlar
16 Ekim “Dünya Gıda Günü”, 17 Ekim ise “Dünya Yoksullukla Mücadele Günü” olarak kutlandığınını söyleyen Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Ergün Kılıç, “Sofrada adalet yoksa toplumda huzur olmaz. Eşitlik mutfakta hissedilir, refah ise çocukların tok uyuduğu evlerde yaşanır. Sağlıklı gıdaya erişim bir haktır; bu hakkı herkese eşit biçimde sunmak sosyal devletin görevidir” dedi.

Sofraların her geçen gün küçüldüğünü, tencerelerin boş kaldığını ifade eden Kılıç, “Milyonlarca vatandaş işsizler, sabit gelirli işçi ve memurlar, açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşama mücadelesi veriyor” diye konuştu. Kılıç, “Eşitsiz gelir dağılımı, yetersiz sosyal destek mekanizmaları ve ekonomik güçsüzlük, insanların hak ettiği güvenli ve onurlu yaşamı ellerinden alıyor. Her bir aç karnın ardında bir umut kırıklığı, her dolmamış tencere ardında bir çaresizlik hikâyesi var. Çocuklar açsa, anneler çaresizse, yoksulluk her geçen gün artıyorsa, emekçiler kazandığıyla doyamıyorsa; o ülkede refah, adalet ve eşitlikten söz edilemez” dedi.

YOKSULLUKLA MÜCADELE İÇİN
Yoksullukla mücadelenin şahsî çabalarla çözülemeyeceğini, adil gelir dağılımı, kamusal destek politikaları ve ücretsiz, sağlıklı gıda erişimi somut sosyal politikalarla mümkün olduğunu, sosyal devletin sorumluluğunun bunu gerektirdiğini söyleyen Ergün Kılıç, çözüm önerilerini sıraladı.
Kılıç, “Okullarda her çocuğa ücretsiz, sağlıklı ve besleyici öğün sağlanmalıdır. Okullarda temiz ve içilebilir su ücretsiz verilmelidir; hiçbir çocuk susuz kalmamalıdır. Halk, sağlıklı beslenme, gıda hakları ve sosyal sorumluluk konusunda bilinçlendirilmeli; toplum dayanışması güçlendirilmelidir. Yerel üretimi destekleyerek, sağlıklı ve erişilebilir gıda hakkı tüm yurttaşlar için güvence altına alınmalıdır. Üretici ve tüketici kooperatifleri desteklenmeli, gıda zinciri kamusal denetim altına alınmalıdır. Tarımsal üretim ve denetim yalnız piyasaya değil, toplumun yaşam hakkına göre düzenlenmelidir” dedi.
Fakirlik bir insan hakları ihlâlidir
Dünya Yoksullukla Mücadele Günü’nde konuşan Derin Yoksulluk Ağı (DYA) kurucusu Hacer Foggo, “Derin yoksulluk bir erişememe halidir, bu bir insan hakkı ihlâlidir” dedi. DYA verilerine göre Türkiye’de 7 milyon çocuk yoksulluk veya sosyal dışlanma şartlarında yaşıyor. Görüşme yapılan 108 haneden 91’i çocuklarına her sabah beslenme koymakta zorlandığını belirtti. Hacer Foggo, açıklamasını şu sözlerle tamamladı: “Yoksulluk bir insan hakları ihlâlidir. Sosyal devletin gereği olarak, Türkiye’deki her bireyin insan haklarına uygun biçimde yaşaması sağlanmalı ve bu ihlâllerin önlenmesine yönelik çalışmalar yapılmalıdır.”

Afrikalı gibi olduk
Dünya Yoksullukla Mücadele Günü’nde, Türkiye’deki duruma ilişkin Kasımpaşa semt pazarında ANKA’ya konuşan yurttaşlar, gittikçe yoksullaştıklarını belirterek, eskiden “Afrikalıları düşünürken, şimdi artık kendi ülkemizdeki insanları düşünüyoruz” dedi. Bir yurttaş durumu, cüzdanını göstererek anlattı, “Gitgide daha iyiye gitmiyoruz. Artık bunu onlar duysun, olacak iş değil bu... Artık simit alamıyoruz...
Böyle olmaz ki, hayatımızı söndürdü” sözleriyle değerlendirdi. Bir başkası “Bir şey söylesek alıyorlar içeriye. Çok söyleyeceğim şey var da, evde kendi kendime söylenip duruyorum işte...” derken, asıl yoksulluğun İsrail saldırısı altındaki Gazze’de olduğunu belirten bir başka vatandaş ise, “Burada yok ki yoksulluk. Maşallah dolu tezgâhlar. Yesinler, içsinler, şükretsinler” ifadelerini kullandı.