Birkaç gün önce “Anneler Günü” kutlandı. Anneler hatırlandılar, anneler kucaklandılar...
Kelimeler ile anlatılmayan bir duygudur anne. İlk anne Hazret-i Havva validemiz… Kıyamete kadar devam edecek bir hakikattir, anne sevgisi, anne saygısı... Annelik makamı ahirette de devam edecek olan bir güzel hasleti ifade eder.
“Ana başa taç imiş, her derde ilaç imiş” tespiti, lisanımıza değil gönüllerimize işlemiş bir gerçeği ifade eder.
Bediüzzaman Hazretleri, annelere “şefkat kahramanları” der... Bunun sadece insanî validelerde kalmayıp, bütün canlılarda da geçerli olduğunu ifade ediyor…
Bir tavuğun, yavrusunu kurtarmak için aslana saldırdığını ifade eder.
Bir aslan, yavrusu için (diğer hayvanlarda olduğu gibi) her fedakârlığı yapar. “Anne” deyince akan sular durur... Sınırsız ve kayıtsız fedakârlıklar meydana gelmeye başlar.
Bir annenin en güzel özelliği iffetini ve namusunu koruması, çocuklarına İslamî bir terbiye vermesidir. Bir anlamda, anne en birinci öğretmendir.
Sefih medeniyetin, anneye bir vitrin görüntüsü vermesi ve onu maddi ve süflî şeylere alet etmesi, anneyi gerçek makamından başka mecralara çekmesi asrın bir tuzağıdır.
“Ana dolu” dememizin nedeni, babalar cihad meydanına giderken çocuklar analara emanet edildiğindendir. Ülkemiz, bur bakıma “Anadolu” olarak tarif edilmiş ve öylece devam etmektedir. Analar, nice bahadır insanlar yetiştirdi.
Anneye öncesinden “ana” diyorduk, daha sonraları “anne “ denilmeye başlandı.
Çoğu yerde de “valide” olarak dillendirilirdi. Onlar için ne söylense, ne yapılsa yerleri doldurulmaz.
Onun için Efendimiz (a.s.m.) “Cennet, annelerin ayakları altındadır” demekle, anne rızasının ve isteklerinin her şeyin üstünde olduğunu ifade etmektedir.