Bu acaip ve garaib asrımızda dine ve inançlara gelen saldırılar karşısında öyle tahkiki iman sahibi mü’minler lâzım ki; korkmasın… Allah’tan korksun başka hiçbir şeyden korkmasın!..
Yine öyle mü’minler lâzım ki; Allah yolunda atacağı hiçbir adımdan, yapacağı her türlü faaliyetten, girişimden çekinmesin, geri durmasın. İmanının, tahkiki imanın gereğini yapsın ve çelik gibi mukavemeti göstersin, sergilesin.
Şu zamanın mü’minlerinin en büyük handikabı ise hiçbir zaman kendi hatalarıyla yüzleşmemeleridir. Ne zaman ki kendi ne- fisleri adına bir zarar olsa hatalarına meccanen bakabiliyorlar. Kişi o ki hataları bilmeli, sezmeli ve iman, Kur’ân namına, İslâmiyet adına yapmamaya çalışmalıdır.
Kimse kendi haline bakmadan… dilini açmış tenkit edeceği, eleştireceği bir mü’mini, Müslümanı arıyor. Tamam herkes eleştiriye açık olmalı, ama dozunu da, miktarını da hiçbir zaman kaçırmamalıdır.
Allah için hareket eden ve hizmet etmeye aday olan kişiler evvelâ iman, Kur’ân ve İslâmiyet adına kendi durum ve konumlarını çok net ve açık ifade edebilmelidir ki; yapılacak her türlü imanî hizmette bir gayret, çalışma, uyum ve devam olabilsin.
Eğer Müslüman kendisine ideal bir hizmet tarzı arıyorsa, şu zamanda Bediüzzaman’ın hayatına ve Risale-i Nurlar’daki içtimaî, sosyal lâhikalara / mektuplara bakmakla kalmayıp muhakkak bir şekilde hazmederek okumalıdır…
İmanlı insan için, eğer tahkikî iman lâzımsa ve bunun devamı isteniyorsa devamlı bir şekilde imanî ve içtimaî konulara da kaynak olan Risale-i Nur eserlerinin okunması elzemdir, lüzumludur.