"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir vazifemiz de hayret ve tefekkür

Risale-i Nur'dan
15 Kasım 2019, Cuma 00:10

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Nübüvvet-i Ahmediyeyi (asm) ispat eden delillerden biri de tevhiddir. Evet, meratibiyle tevhid bayrağını kâinatın en üst tepesi üstünde dikmiş olan ve enzar-ı âleme karşı makamlarıyla beraber tevhide dellâllık eden ve enbiyanın mücmel bıraktıkları hakaikı tafsilâtıyla beyan eden ve açıklayan, ancak ve ancak Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Binaenaleyh, tevhidin hakikat ve kuvveti nisbetinde, nübüvvet-i Ahmediye (asm) hak ve hakikattir.

İ’lem Eyyühe’l-Aziz!

Sath-ı âlemde kurulan şu sergi-yi İlâhîde teşhir edilen tezyinata, kemâlâta, güzel manzaralara ve rububiyetin haşmetiyle ulûhiyetin azametine bir müşahit, bir mütenezzih, bir mütehayyir, bir mütefekkir lâzımdır ki, o güzellikleri görsün, o manzaralar arasında tenezzüh etsin, o harika nakışlara, ziynetlere tefekkür ile hayran olsun. Sonra o sergiden Sâni’inin celâline, Mâlik’inin iktidar ve kemâlâtına intikal ile, Onun azametine secde-i hayret etsin. Bu vazifeyi îfâ edecek, insandır. Çünkü insan gerçi cahil, zulmetli bir şeydir, amma öyle bir istidadı vardır ki, âleme bir enmûzec ve bir numune olmaya liyakati vardır. Hem o insanda öyle bir emanet vedia bırakılmıştır ki, onunla gizli defineyi bulur, açar. Hem o insandaki kuvvetler tahdid edilmeyerek mutlak bırakılmıştır. Buna binaen küllî bir nevi şuur sahibi olur ki, Sultan-ı Ezel’in azamet ve haşmetinin şaşaasını idrak ediyor.

Evet, mâşukun hüsnü, âşığın nazarını istilzam ettiği gibi; Nakkaş-ı Ezelî’nin rububiyeti de insanın nazarını iktiza eder ki, hayret ve tefekkürle takdir ve tahsinlerde bulunsun.

Evet, gül ve çiçeklerin yüzlerini güzelleştiren Zat, nasıl o güzel yüzlere arılardan, bülbüllerden istihsan âşıkları icad etmesin? Ve güzellerin güzel yüzlerinde güzelliği yaratan, elbette o güzelliğe müştakları da yaratır.

Kezalik, bu âlemi şu kadar ziynetlerle, nakışlarla tezyin eden Mâlikü’l-Mülk, elbette ve elbette o harika, antika, mu’cize manzaraları, ziynetleri, seyircilerden, müşahitlerden, âşık ve müştaklardan, ârif dellâllardan hâlî bırakmayacaktır. İşte, camiiyeti dolayısıyla insan-ı kâmil, halk-ı eflâke ille-i gaiye olduğu gibi, halk-ı kâinata da semere ve netice olmuştur.

Mesnevî-i Nuriye, Zerre, s. 207

LÛ­GAT­ÇE:

enbiya: Peygamberler.

enmûzec: Numune, örnek.

halk-ı eflâk: Feleklerin, göklerin yaratılışı.

hüs(ü)n: Güzellik.

ille-i gaiye: Bir şeyin vücuda gelmesi noktasında asıl sebep, maksat.

istihsan: Güzel bulma, beğenme.

istilzam: Gerektirme.

meratib: Mertebeler, basamaklar.

Nakkaş-ı Ezelî: Ezelî nakkaş; her şeyi zatına has olarak nakış nakış işleyen, varlığının başlangıcı olmayan Allah.

nübüvvet-i Ahmediye: Hz. Muhammed’in (asm) peygamberliği.

rububiyet: Rablık, Cenab-ı Hakk’ın terbiye ediciliği.

Sâni’: Her şeyi sanatlı olarak yaratan Allah.

semere: Meyve, netice.

tahsin: Beğenme, güzel bulma.

tefekkür: Fikretme, düşünme.

Okunma Sayısı: 1736
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı