Sonbahar dökülür gelir.
Yaz sökülür gelir.
Sen de böylesin.
Dişlerin sökülür gelir.
Düşlerin dökülür gelir.
Aynalar neylesin.
Bütün mevsimler sen/de…
Bir yanın cıvıl cıvıl bahar…
Bir yanın sonbahar; ağlar.
Kış gibi donup kalansın.
Giden gölgelere ağlayansın.
Yapraklar gibi savrulansın.
***
Renkler seni söyler, besteler seni… Mevsim denilen sensin…
*
Dünya kurulduğunda ilkbahar mıydı ki… İlkbahar, yaz, sonbahar, kış diye şiir gibi bir çırpıda sayarız mevsimleri!
*
Ve baş döndüren hızla geçip giden hayatı anlamaya çalışırken ölüm dikilir karşımıza.
*
Aslında mevsimler aynasında kendimizi seyretsek… Hayata ve ölüme arkadaşlığımız pekişecek.
Mütevekkil kuşlar, ağaçlar gibi hayatla konuşacağız.
*
Hâlin dilden üstün olduğunu sarı yaprakların gönüllü gönülsüz kelebekler gibi düşüşünü seyredince daha iyi anladım.
*
Ölümün ve hayatın sadeliğini bir kelebeğin uçuşunda ve ölüşünde okumamak mümkün mü!
*
Şairlerin vedâlara gözyaşlarını bilirsiniz.
“Ayva sarı, nar kırmızı… Sonbahar…”
Neymiş?
Vakitler renkleri; renkler vakitleri söylermiş.
*
Çok kişi, çok şeyi görmeden geçip giderken… Ressamlar, şairler orda durup oya’lanırmış. Bir oya gibi zamanı işlemeden, okşamadan yaşamak mı olurmuş!
*
“Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar…” dediği “tahavvülat” işte; aynalarda gözlerimize düşen.
**
“Neden böyle düşman görünürsünüz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?” derken… İçine bir kurt düşmüş demek. Düşer.
*
Ve…
“Yaş otuz beş yolun yarısı eder.” dese de Cahit, kırk altısında bitirir dünyayı. Sonra yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen Ziya Osman düşer peşine bir yıl sonra kırk yedisinde.
*
Dizlerimize ağrılar oturunca gafletimiz “yaralanıyor“ biraz. Yokuşlar yormaya başlayınca… Eski iştahımız paslanınca… Arsız yanlarımız uslanınca…
*
Yok; ne yazsam “o diyeceklerimi” tutturamıyorum. Fâniliği kendime unutturamıyorum.
*
İşe güce koyuluyor gibi yapsam da mezarlar yolumu kesiyor.
*
Esilen “heyecanımı” yerine koymam için dünyanın renkli haline salın diyor içimde bir yerler. Gel gör ki Mecnun’dan beter bende ayrılık yarası.
*
Dünyanın tapusunu neyleyeceksin diyorum da… İğnem düşse gözüm yerde…
*
Faniliğimin aynasında ebediyeti seyretme sermayesi bütün yaralarımı gül gülistan eyliyor.
*
Bunları Cahit’le konuşmak isterdim. Kesin ikimiz de ağlardık. Ağlardık ama geçip gidenlere bağlandıklarımızın boşunalığına…