"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dünya, iki hakikî dost için bir meclis hükmünde

Risale-i Nur'dan
06 Haziran 2024, Perşembe
[Hulûsî Bey’e hitaptır.]

Aziz Kardeşim!

Evvelâ: Mektubun bana tesir etti. Fakat hakikati düşündüm, o teessür gitti. İşte hakikat şudur ki: Mâbeynimizdeki münasebet ve uhuvvet inşaallah hâlis ve lillâh için olduğundan, zaman ve mekânla mukayyed olmaz. Bir şehir, bir vilâyet, bir memleket, belki küre-i arz, belki dünya, belki âlem-i vücud iki hakikî dost için bir meclis hükmündedir. Böyle dostluk ve kardeşliğin firakı yok, hep visaldir. Fânî, mecazî, dünyevî dostluklar sahipleri, firakı düşünsün, bize ne?

Mezhebimizde (mesleğimizde) firak yok. Sen nerede bulunsan, şu kardeşin ile ellerinizdeki Sözler vasıtasıyla sohbet edebilirsin. Ben de istediğim zaman, seni yanımda dergâh-ı İlâhîye beraber el açıp niyaz etmek suretinde görebilirim. Eğer kader sizi başka bir yere gönderse, “El-ḫayrü fî ma’ḫtârahullah” [Allah’ın kullarını sevk ettiği ve onlar için seçtiği her şeyde hayır vardır.] hükmünce kemal-i rıza ile teslim ol. Hem senin gibi inşaallah kalbi selim, aklı müstakim, hakikî iman dersini veren zatlara başka yerler daha ziyade muhtaçtır. Orada Eğirdir’de, lillâhilhamd, imana çok hizmet ettin. Eğirdir’den ziyade başka yerler belki daha muhtaçtır.

Saniyen: Sorduğun birinci suale senin kalbini tevkil ediyorum. Nasıl fetva verirse, ben de öyle razıyım. Meratib-i dünya nokta-i nazarımda pek ehemmiyetsiz olmakla beraber, senin gibi mertebesini hizmet-i Kur’ân’a medar edenler için, minnet altına ve zillete girmemek şartıyla hoş görüyorum.

İkinci sualin ise, peder ve validenin arzuları pek mühimdir. Kur’ân-ı Hakîm bir ayet-i kerîmede, beş tarzda onlara karşı şefkat ve hürmeti emreder. Eğer sühuletle arzuları yerine gelmek kabilse yaparsınız.

Barla Lahikası, 214. mektup, s. 298

LÛ­GAT­ÇE:

âlem-i vücud: varlık dünyası, var olan her şeyin bulunduğu âlem.

firak: ayrılık.

küre-i arz: yer küre, dünya.

lillâh: Allah için.

mabeyn: ara.

mecazî: dünyaya ait, fani olan; hakikî, İlâhî olmayan.

meratib-i dünya: dünya mertebeleri.

mukayyed: kayıtlı, sınırlı, bağlı.

müstakim: istikametli, doğru.

sühulet: kolaylık.

tevkil: vekil etme, edilme.

uhuvvet: kardeşlik.

visal: kavuşma.

Okunma Sayısı: 1145
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    6.6.2024 10:32:46

    "Mektubun bana tesir etti. Fakat hakikati düşündüm, o teessür gitti. İşte hakikat şudur ki: Mâbeynimizdeki münasebet ve uhuvvet inşaallah hâlis ve lillâh için olduğundan, zaman ve mekânla mukayyed olmaz. Bir şehir, bir vilâyet, bir memleket, belki küre-i arz, belki dünya, belki âlem-i vücud iki hakikî dost için bir meclis hükmündedir. Böyle dostluk ve kardeşliğin firakı yok, hep visaldir. Fânî, mecazî, dünyevî dostluklar sahipleri, firakı düşünsün, bize ne?" Hakiki dostluklarda mekan ve zaman birliği olması gerekmez. Nur kardeşliği bunun günümüzde en zahir örneklerindendir vesselam...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı