Suâl: “Tarif ettiğin Meşrutiyetin ne miktarı bize gelmiş ve niçin bütün gelmiyor?”
Cevap: Ancak on kısımdan bir kısmı size gelebilmiş. Zira sizin şu vahşetengiz, cehaletperver, husumet-efzâ olan sarp dağ ve derelerinizdeki vahşet ayılarından, cehalet ejderhasından, husumet kurtlarından bîçare Meşrutiyet korkar, kolaylıkla gelmeye cesaret edemez. Eğer siz tembel kalıp da onun yolunu yapmazsanız, tembellik etseniz, yüz sene sonra tamamen cemalini göreceksiniz. Zira sizinle İstanbul arasındaki mesafe bir aylıktır; fakat sizinle ehl-i Meşrutiyet arasındaki mesafe bin aydan fazladır. Zira eski zamanın adamlarına benzersiniz. O nazik Meşrutiyet, İstanbul havalisindeki yılanlardan kurtulsa, şu uzun mesafeden geçmekle, cehalet gibi müthiş bataklığı, fakr gibi mütevahhiş kıraçları, husumet gibi gayet keyşer dağları katetmekle beraber, eşkıyaya rast gelecektir.
Ezcümle: Bazı ceza-i sezasını hazmetmeyen, bir kısım da başkasının etini yemekten dişi çıkarılan ve bazı bir meşhur Bektaşî gibi mana verenler, yol üzerine çıkıp gasp ve garet ediyorlar. Daha onların öte tarafında da bir kısım gevezeler vardır; bazı bahane ile, parça parça etmek istiyorlar. Öyle ise, ona bir yol veyahut bir balon yapınız.
Suâl: “Biz me’yus olduk; daha ne vakit bize gelecektir?”
Cevap: Yeis, aczden gelir. Yeis, mâni-i herkemâldir. Hamiyet ise, şiddet-i mevanie karşı şiddetle metanet etmektir. Halbuki şu zaman, mümteniat-ı âdiyeyi mümkün derecesine indiriyor. Çabuk ye’se inkılâb eden hamiyet, hamiyet değildir. Ben sizi tembellikten kurtarmak için kabahatlerinizi gösteririm. Ona çabuk gelmek istiyorsanız, işte marifet ve faziletten demiryolunu yapınız; tâ ki Meşrutiyet, medeniyet denilen şimendifer-i kemâlâta binip ve terakkiyat tohumlarını bindirerek, kısa bir zamanda mânilerden kurtulup geçerek size selâm etsin. Siz ne kadar yolu acele ile yapsanız, o da o derece acele ile gelecektir.
Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 163
LÛGATÇE:
ceza-i seza: hak edilen ceza.
husumet-efzâ: düşmanlık saçan, düşmanlık yapan.
mâni-i herkemâl: her türlü gelişmenin, olgunlaşmanın ve mükemmelliğin engeli.
mümteniat-ı âdiye: normalde imkânsız olan şeyler.
şiddet-i mevani: engellerin, mânilerin şiddeti.
şimendifer-i kemâlât: mükemmellik, kemâlât treni.
terakkiyat: ilerlemeler.
yeis: ümitsizlik.