Şu inkılâb-ı azîmin temel taşları sağlam gerek. Şu Meclis-i Âlînin şahsiyet-i maneviyesi, sahip olduğu kuvvet cihetiyle, mana-yı saltanatı deruhde etmiştir. Eğer şeair-i İslâmiyeyi bizzat imtisal etmek ve ettirmekle mana-yı hilâfeti dahi vekâleten deruhde etmezse, hayat için dört şeye muhtaç, fakat an’ane-i müstemirre ile günde lâakal beş defa dine muhtaç olan şu fıtratı bozulmayan ve lehviyat-ı medeniye ile ihtiyacat-ı ruhiyesini unutmayan bu milletin hâcât-ı diniyesini Meclis tatmin etmezse, bilmecburiye, mana-yı hilâfeti tamamen kabul ettiğiniz isme ve lâfza verecek. O manayı idame etmek için, kuvveti dahi verecek. Halbuki, Meclis elinde bulunmayan ve Meclis tarîkıyla olmayan böyle bir kuvvet, inşikak-ı asâya sebebiyet verecektir. İnşikak-ı asâ ise “Allah’ın dinine ve Kur’ân’a hep birlikte sımsıkı sarılın.” [Âl-i İmran Suresi: 103] ayetine zıttır. Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevî daha metindir. Ve tenfiz-i ahkâm-ı şer’iyeye daha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsî, ancak ona istinad ile vezaifi deruhde edebilir. Cemaatin ruhu olan şahs-ı manevî eğer müstakim olsa, ziyade parlak ve kâmil olur; eğer fena olsa, pek çok fena olur. Ferdin iyiliği de, fenalığı da mahduddur, cemaatin ise gayr-i mahduddur. Hârice karşı kazandığınız iyiliği, dâhildeki fenalıkla bozmayınız. Bilirsiniz ki ebedî düşmanlarınız ve zıtlarınız ve hasımlarınız İslâm’ın şeairini tahrip ediyorlar. Öyle ise zarurî vazifeniz, şeairi ihya ve muhafaza etmektir. Yoksa şuursuz olarak şuurlu düşmana yardımdır. Şeairde tehavün, zaaf-ı milliyeti gösterir. Zaaf ise düşmanı tevkif etmez, teşcî’ eder.
Mesnevî-i Nuriye, s. 114
LÛGATÇE:
an’ane-i müstemirre: sürüp giden, yerleşmiş gelenekler.
fıtrat: yaratılış, tabiat, karakter.
imtisal: uyma, gerekeni yapma.
inkılâb-ı azîm: büyük değişim ve dönüşüm.
inşikak-ı asâ: ihtilâf, ikilik; birliğin bozulması; asayişin bozulması.
lâakal: en azından.
lehviyat-ı medeniye: medeniyetin gayr-i meşru oyun ve eğlenceleri.
Meclis-i Âlî: Büyük Millet Meclisi.
şeair-i İslâmiye: İslâma sembol olmuş iş ve ibadetler.
tehavün: önem vermeme, aldırış etmeme.
tenfiz-i ahkâm-ı şer’iye: dinî hükümlerin yerine getirilmesi.
teşcî’: cesaretlendirme.