Balyoz Darbe Planını açığa çıkaran gazeteci Mehmet Baransu, 28 Şubat’ın yargılanıp yargılanamayacağı konusunda “Biliyorsunuz, Balyoz Darbe Planının bir numaralı ismi Çetin Doğan 28 Şubat’ta Batı Çalışma Grubunun başındaydı. Belki bakarsınız, yarın öbür gün Balyoz Darbe Planı 28 Şubat’a bağlanabilir” dedi.
BALYOZ DARBE PLANI 28 ŞUBAT’A BAĞLANABİLİR
Sizin için Balyoz Darbe Planı’nın yargılanması neyi ifade ediyor?
Balyoz, darbelerin sivil savcılık tarafından yargılandığı bir dâvâ. Bu cumhuriyet tarihinde ilk ve cumhuriyet tarihinin en önemli yargılaması. Maalesef Balyoz’da hep talî meseleler tartışıldı. Ana unsurlar gözden kaçırılıyor. Bunun nedenlerinden biri iddianameyi kimsenin okumaması. İddialar o kadar ayyuka çıktı tartışma farklı mecralar kaydı ki tartışmaları tekrar mecrasına çekmek için bir kitap yazıyorum. Bu kitapta kafalardaki soruları cevaplayacak ana bölümler olacak.
Geleneksel olarak TSK’nın içinde bir grup zaten sivil iktidarlar üzerine baskı kurmak için çeşitli faaliyetler, fişlemeler vs. yapmıyor muydu?
Yapıyordu tabiî, ama burada tamamen iktidarı hedef alan bir çalışma var. 3 Kasım’dan itibaren hedefte Ak Parti var. Çetin Doğan 2003’ün Mart ayında düzenlenecek “Olasılığı en yüksek tehlike senaryosu” seminerini bu yönde değerlendirmek istiyor. Bu seminerde darbe masaya yatırılıyor. İstanbul’la ilgili sıkıyönetim planları güncelleniyor. Bu seminerde kimsenin sahte demediği powerpoint sunumlar var; haritalarla hangi sokağa hangi tankın koyulacağına kadar ayrıntılar var.
Sizinle kamuoyuna hiç yansımayan bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Bu emir üzerine Çetin Doğan Genelkurmay Başkanı Özkök’e Egemen Harekât Planı konuşulacak diye yazı gönderirken kendi alt birimlerine ıslak imzayla, faksla “Olasılığı en yüksek tehlike senaryosuna” çalışın diyor.
Bu metinler içinde annesi vefat eden tümgeneral Özarslan’ın da yazışmaları var. O da alt birimlerine 2002’deki Egemen Harekât Planını yapacağız diyor. Bir hafta sonra ise “Egemen Harekât Planı’nı çıkarın onun yerine size özel kuryeyle göndereceğim şeyi yapacağız” diyor. Genelkurmayı ve Kara Kuvvetlerini dikkate almıyorlar. Özel kuryeyle gönderilen bir darbe planı yapıyorlar.
Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman’ın özel kuryeden haberleri var mı?
Hilmi Özkök’ün baştan sona her şeyden haberi var. Aytaç Yalman’la ilgili ise çözemediğim iki öngörüm var; ya olayların içinde değildi ya da sonradan Özkök’ün yanına geldi. Netice itibariyle Çetin Doğan Genelkurmay’ı dikkate almayarak darbe eylem planı yapıyor. Seminerde buna harp oyunu diyorlar, ama bunun 2002’deki harp oyunuyla yakından uzaktan nitelik itibariyle ilgisi yok. Bunu ilkokul çocuğuna bile gösterseniz ikisi arasındaki farkı görebilir. 3-7 Mart’ta bu seminer yapıldıktan sonra 19 Mart’ta gözlemci bir albay Millî mutabakat hükümetinden, MİT’in başına kimin atanacağına, fişlemelere kadar tuttuğu bilgileri Hilmi Özkök’e rapor olarak sunuyor.
Bildiğimiz kadarıyla zaten semineri bir çok gözlemci asker rapor ediyor değil mi?
Söylediğiniz gibi bir çok birimden gözlemciler semineri rapor ediyorlar ancak bu raporların hepsi ortada yok. Genelkurmay “Raporu yaktık” diyor, Kara Kuvvetleri “Biz de rapor var” diyor. Bu raporlar mahkemeye gelecek mi? Gelecek olursa orijinal haliyle mi gelecek? göreceğiz.
Ben Hilmi Özkök’ün her şeyden haberdar ve içerde adamı olabileceğini düşünüyorum. Özkök’ün Yalman’la bir görüşmesi var. Bu görüşmeden sonra ortak mutabakata varıyorlar. Bunu Levent Ersöz’ün 19 Mart 2003’te yaptığı “Aytaç Paşa’ya ağır konuşacağım. Bizi Özkök’e sattı. Şener Eruygur, Beni, Tolon’u, Erdal Şenel’i bir çok paşayı sattı” konuşmalardan anlıyoruz. Anladığım kadarıyla Aytaç Yalman, Çetin Doğan’ın yanında görünüp daha sonra darbe planını engelleyen kişilerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Bu kadar organizasyon var, önemli paşalarda darbenin destekçisi neden ilerletemiyorlar planlarını?
Hilmi Özkök’ü aşamıyorlar ve Aytaç Yalman Özkök’ün yanında yer alıyor. Bu planlar karşısında Özkök’ün de atraksiyonları oluyor. Doğan’ın altını boşaltıyor, alt birliklerini başka yerlere kaydırıyor. Doğan altı boşaltılmış birinci ordu komutanı olarak son aylarını yaşıyor ve sonra emekliye sevk ediliyor.
Darbenin yapılmak istendiği tarihle ilgili bir çıkarımda bulunabiliyor musunuz?
Benim belgelerden bakarak tahminde bulunduğum tarihlerden biri 27 Mayıs. Balyoz ismine baktığımızda bu 27 Mayıs’ta da kullanılmıştır. Bir başka tarih olarak da 19 Mart olabilir diyorum, ama bu planlar akamete uğratılıyor. Daha sonra I. Ordu’da görev yapmış bir asker belgeleri bana verdi ve mahkeme başladı.
Anladığım kadarıyla Aytaç Yalman’ın da darbe planının akamete uğratılmasında büyük katkısı var?
19 Mart’tan sonra Özkök’le ortak hareket ediyorlar. Balyoz’dan sonra hazırlanan Ayışığı, Sarıkız Darbe planlarında Özkök’ün yanında yer alıyor. Özden Örnek’in günlüklerine bakın hep Yalman’ı eleştiren hatta “Deli” diyen Eruygur’u görürsünüz. Hatta Aytaç Yalman Balyoz’u kast ederek Özkök’e “Eğer geçen sene yanınızda olmasaydım seni bunlar paramparça edeceklerdi” der.
Balyoz’un akamete uğradığını, darbe planlarının izlendiğini bilen asker neden hâlâ bu hevesten vazgeçmiyor?
Siz belgelerle, gözlem raporlarıyla darbe planlarını resmiyete dökebilirsiniz, ancak önlemek için gücünüz yetmeyebilir. O dönem Hilmi Özkök’e yalnız kaldığı için “Yetim” diyorlar. Hatta Özkök Genelkurmay Başkanı olurken en yakın arkadaşı I. Ordu komutanı Edip Başer’i Kara Kuvvetleri Komutanlığına atamadılar. Onun yerine Aytaç Yalman geldi. Hilmi Paşa’nın gücü o gün itibariyle darbe planlarını önlemeye yetti. Balyoz’da kimlerin ismi var diye baktığımızda dönemin Hava Harp Okulu Komutanı İbrahim Fırtına, Donanma Komutanı Özden Örnek. Bir sene sonra bu isimler Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri Komutanı oluyorlar. Bu isimler daha sonra Şener Eruygur’la birlikte gündeme geliyorlar. Şener Eruygur’un adamı olan, Balyoz döneminde Bursa Jandarma Komutanı olan Levent Ersöz daha sonra Jandarma İstihbarat Komutanı oluyor. Şener Eruygur da aslında olayların içinde. 2003’te yapılamayanı 2004’te Sarıkız, Ayışığı’nda yapmaya çalışıyorlar.
Hilmi Özkök’ün tek başına bu darbeyi durdurmaya gücü yetmez. Ordu içinde de bir darbe karşıtı saflaşma var mı?
2003’te darbeye karşı olanlar vardı, ama tam bir pozisyon alamıyorlardı. İhbar mektuplarıyla Özkök’ü bilgilendiriyorlardı. Darbe yapmak isteyen komutanlara “Yaptıklarınızdan haberdarız, gerekirse sizi imha ederiz” diye tehdit mektupları da yazıyorlardı. Bunlar o dönem olayların içinde bulunan komutanlardan dinlediğim hikâyeler. MİT’e, emniyete giden ihbar mektuplarının ordunun içinden gittiğini unutmayalım. Dengeler o dönem darbecilerin lehine olduğu için açıktan tavır alamayan komutanlar toplu hareket edemiyorlardı. Ancak mücadelelerinde başarılı oldular, darbe olmadı.
Hükümetin başından itibaren bu planlardan haberi var mıydı?
Başbakanlıkta darbe planlarını günü birlik takip eden bir ofis kurulmuştu. 2004’te gün gün neler olduğunu bilen bir başbakanlık vardı. Bugün Başbakan ve kurmayları bunları anlatmazlar, ama darbe planlarına karşı kontra atak toplantıları yapıldı. Neticede darbe yapacak ekip arasında ayrışma sağlandı.
Kim vardı bu çekirdek ekipte?
İçinde emniyetin, MİT’in hatta dış işlerinin olduğu yani devlet aklının bulunduğu bir gruptu.
Askerden kimse var mıydı?
Asker orada olmaz. Asker sadece bilgilendirir. Askerin de haberi olmadan dar kapsamlı gizli bir mücadele timi mi adına ne derseniz deyin, bir birim vardı. Hanefi Avcı bu birimi bilenlerden biriydi.
Balyoz’u madem devlet aklı biliyordu, neden o dönem müdahale edilmedi diyenler var?
1997 yılında Hürriyet Gazetesi bugün yazdığını neden yazamıyordu ise o günde onun için müdahale edilemedi. Her şey denge, güç. Bir şey olacakları göz önüne alınarak yapılır. 2003’te darbeyi engellemek başarıydı ve bu başarıldı. Karargâhına sefer tasıyla giden bir genelkurmay başkanı o şartlarda darbeyi önlüyor.
Ama geçen gün Özkök “Ben arkadaşlarımın temiz olduğuna inanıyorum” dedi..
Devam eden cümlede “Ben arkadaşlarımın temiz olduğuna inanırım, ama yanlış bir şey yapmışlarsa yargı da onu ortaya çıkarır” diyor. Özkök gelmiş geçmiş genelkurmay başkanları arasında çok farklı bir yere sahiptir. Vatandaşı temsil eden, vatandaş kalabilen, sistemin devşiremediği bizden biridir. Özkök insanları kırmamaya, yanlışları kendi içinde düzeltmeye çalışıyor. Bence Özkök’ün ne biliyorsa anlatması gerekiyor.
Balyoz döneminde Başbakan’la Genelkurmay’ın darbeye karşı ortak hareket ettiğini düşünüyor musunuz?
Ben bilgi paylaşımı olduğunu düşünüyorum.
Başbakanlıkta kurulan birim Özkök’ün kendini yetim hissetmemesini sağlamış olabilir mi?
Bence o birimden Genelkurmay Başkanı Özkök’ün de haberi yoktu.
Siz darbe planının gerçekliğiyle ilgili net konuşuyorsunuz. Peki gözaltına alınan bu kadar insanın sizce hepsi suçlu mu?
191 sanık var. Bunların hepsinin darbe planının içinde olduğu gibi bir iddiada bulunamam. Mahkemenin bu sanıklarla ilgili çok dikkatli inceleme yapması gerekiyor. Çünkü 2003 yılında Genelkurmay’ın, Kara Kuvvetleri’nin emrini dinlemeyen kendini ‘tanrı’ zanneden Çetin Doğan gibi biri “Seminere geleceksiniz” diyor. 2003 yılında I. Ordu’da olsam muhtemelen ben de katılırdım plana. Doğan’ın emirlerini ben de hazırlıyor olabilirdim. Mahkemenin çok iyi tahkik etmesi gerekiyor.
Darbeyi canı gönülden isteyen biri de sizin söylediğiniz bahaneleri söyleyebilir. Yani durum çok karışık…
Bunu söylemesi bile çok güzel bir şeydir. Hukuken bunun hafifletici sebebi vardır. Zaten mahkeme seminere katılan herkesi sanık olarak duruşmaya dahil etmemiş. Bir eleme yapılmış.
Oda Tv’nin sahibi Hürriyet Gazetesi yazarı Soner Yalçın’ın hapse atılması da büyük bir yankı uyandırdı. Basın özgürlüğüne darbe olarak yorumlandı.
Göreceksiniz Soner Yalçın hakkında birçok kişi yanılacak, farklı şeyler ortaya çıkacak. Eğer sizi Ergenekon’un beyin takımı yönlendiriyor “O haberi öyle değil, böyle yap. Böyle yaparsan kitleler daha fazla sokağa dökülür” diyorsa bunun adı gazetecilik değildir. Soner Yalçın ben de dahil olmak üzere birçok kişiye ve kuruma iftiralar atmıştır. Bana attığı iftiralarla ilgili eğer gerçek çıkarsa gazeteciliği bırakacağımı söyledim, ancak kendisini dâvâ ettiğim mahkemeyi ben kazandım. Soner Yalçın’ın salt gazeteci olduğunu kimse iddia edemez.
Bazı insanlara yanlış enformasyonlar veriliyor olamaz mı?
Burada mevzu enformasyon değil ki telefonla alınan emirlerle planlı, programlı bir eylemlilik hali var.
Sizce Balyoz’un medya ayağında bir genişleme olacak mı?
Balyoz’da genişleyeceğini zannetmiyorum, ama Ergenekon’da genişleyebilir. Asıl gazetecilerin neler yaptığı 28 Şubat yargılanırsa ortaya çıkacaktır.
Nuray Mert geçen akşam bir programda Balyoz’un 28 Şubat’ın rövanşı olduğunu söyledi. Yargılamaların asıl amacının darbeler olmadığını, öyle olsaydı 12 Eylül’ün de yargılanması gerektiğini belirtti. Sizce Balyoz’la 28 Şubat mı yargılanıyor?
28 Şubat yargılanıyorsa Çevik Bir, Karadayı, Kıvrıkoğlu nerede? Bence Nuray Mert daha zekice şeyler söylesin, çünkü bu söylemlerine sadece gülüyorum. Ayrıca Nuray Mert ilk sivil faşizmi, sivil diktayı ben yazdım diyor. Eğer Balyoz belgelerine bakarsa Çetin Doğan’ın birliklere gönderdiği metinlerde yer alan Hitler Almanyası, seçim ve benzer ifadelerin yıllar sonra kendi köşesinde yazıldığını görecektir. 28 Şubat konusunda söylediklerine katılmıyor, çünkü daha sıra 28 Şubat’a gelmedi. Bu millet 27 Mayıs’a kadar olan darbe girişimlerini yargılayacak, 27 Mayıs’la da darbeciler için son noktayı koyacaktır. Bunun da rövanşla bir ilgisi yoktur.
Darbelerle bu kadar derinden hesaplaşacağımızı ifade eden yorumlar da var?
Üç sene önce bu yargılamaları yapacağımızı kimse tahmin bile edemiyordu. Beş sene sonra neler olacağını kimse tahmin edemez. Beş sene sonra şimdi gazeteci görünümlü insanlarında nasıl darbeci askerlerle işbirliği yaptığı ortaya çıkarsa kimse şaşırmasın.
28 Şubat yakın zamanda yargılanabilir mi?
O dönemden kimseye dokunulamadı. Biliyorsunuz Balyoz Darbe Planının bir numaralı ismi Çetin Doğan 28 Şubat’ta Batı Çalışma Grubu’nun başındaydı. Belki bakarsınız yarın öbür gün Balyoz Darbe Planı 28 Şubat’a bağlanabilir. Bazı gazetecilerin tetikçiliğine rağmen darbelerle hesaplaşacağız.
İlla her gazetecinin farklı düşündü diye çete üyesi mi olması gerekiyor?
Size sadece isim vermeden bir olay anlatayım. Çünkü o kişi anlattıklarımı okursa kendi olduğunu çok iyi anlar. Ankara’da bir otelin kafeteryasında iki kadın arkadaş kafa kafaya verip “AKP’yi nasıl yönlendiririz? Bu dâvâları nasıl yönlendiririz?” diye planlar yapmışlar. Yan masaya keşke baksalardı. Çünkü yan masada televizyonlara da çıkan çok yakından tanıdığım bir gazeteci arkadaşım oturuyormuş. Kendilerini planlarına o kadar kaptırmışlar ki yan masaya bakma ihtiyacı hissetmemişler. Tabiî ki sizin söylediğiniz gibi farklı görüşte gazeteciler vardır, ancak darbe dâvâlarının üstünü örtmek ve kapatmak için çok bilinçli bir politika yürütülüyor.
Siz dâvâ süreçlerinin 27 Mayıs’a kadar uzanabileceğini söylediniz. Peki Ergenekon dâvâ süreci on yıllar mı devam edecek?
Ergenekon dediğiniz şey darbeden başka bir şey değil. Siz hükümetleri neden yıkmaya çalışırsınız. Bunun nedeni darbedir. Bu açıdan bakıldığında dâvâlar birbirine çok rahat bağlanabilir. Ancak darbelerin ayrı ayrı yargılanıp neticelenmesi gerekir.
Darbe dâvâlarında sivil sanıklar göremiyoruz?
İddianamelere baktığımızda sanki onlar dondurulmuş durumda. Onlarla ilgili soruşturmalar devam ediyor. Bazı iş adamlarıyla ilgili bilgiler var iddianamelerde isim verilmiyor, ancak iş adamının konutu, konağının tarifinden kim olduğu anlaşılıyor. Muhtemelen savcılık sivillerle ilgili belgeleri tam olarak topladığında operasyon yapılacaktır. Eğer darbe yapıyorsanız iş adamı olmadan olmaz!
H. Hüseyin Kemal’in röportajı