Birinin bir salâ sesiyle uyanırsın bir sabah...
Bir sabah da senin salâ sesinle uyanacağı gibi birinin...
Biliyorum, kolay değil alıştığımız diyardan ayrılmak..
Üstelik, tam da yaşamaya alışmışken..
Ne çare ki, bu böyle..
Kabullenmek gerek..
Yolcuysan, gözün seste ve ışıkta olacak..
Yolcuysan, aklın komşu köyde olacak..
Yolcuysan, valizin hazır olacak..
Biliyorum, kolay değil bu diyardan ayrılmak..
Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Sıcak yatakları bırakmak..
Kolay değil bu dünyadan ayrılmak..
Oysa..
Kendini çok kolay aldatır insan..
Nasıl olsa yaşıyor ya bu günde..
Sanır ki, daha epey ömrü var,
nasibi var zanneder yarınlarda..
Oysa bugünkü gün,
yarının teminatı değildir asla..
Sonra terhis listesine bakar; görür ki...
Her gün taşınan 300.000 yolcu vardır ahirete..
Bu günkü listede adımız yoksa da,
Az sonrası için garantisi yoktur kimsenin..
Az sonra azın da azı aslında..
Zamansız bir an demeliyiz biz ona..
Bugün olmazsa yarın..
“O yolculardan biri de ben değil miyim?” diye düşünür..
Aklı başında olan her insan...
Ve yolculuk için gerekli tedarike başlar hemen..
Vakit kaldıysa eğer..
Komşu köyün ışıkları ilk defa o gün gözükür gözüne..
Ve o gün doğar gün geceden
o bahtiyar yolcuya..
* * *
Hayat yolu uzun sanırsın..
Bazen emekleyerek, bazen koşarak yol alırsın..
Git git bitmez sanırsın..
Sonra bir gün perdeler kalkar aradan..
Ve işte o zaman anlarsın..
Aradaki duvarlar kalkınca anlarsın..
Gözünün üstündeki kaşın kadar yakınmış..
O zaman anlarsın..
Meğer çok yakınmış..
Burnumuzun dibindeymiş..
Az ötemizdeymiş..
De, biz uzak zannedermişiz işte..
Hepsi bu yani..
Birinin bir salâ sesiyle uyanırsın bir sabah..
Bir sabah da senin salâ sesinle uyanacağı gibi birinin..
Ah, geç kalmasak..
“Ah hayat! Sen bu kadar kısa mıydın?”
Demeden..
Ve dizlerimizi dövmeden bir uyanabilsek..
Ne güzel olacak..
“Eyvah” demeden bir “Allah” desek..
Diyebilsek ne güzel olacak..
* * *
Yanlış yerden yanlış yöne bakan,
doğru göremez ve doğru düşünemez..
Ah, ne bitmez acıları vardır insanın..
Kendi başına kendi eliyle açtığı nice dertleri vardır..
Bir çoğuyla uğraşmaya bile değmez..
Asıl acının yanında ama..
İşine gelmez..
Alıştığını yaşamak hayat olmuştur bazıları için..
Oysa hiç de öyle değil..
Herkesin nasibi, gayreti kadardır..
Düştüğü yerden çıkmak istemeyene ip yok..
Kuyular, inleyen insanlarla dolu..
Çıkmak istemeyene yol yok..
İp yok, ışık yok..
Dal yok, merdiven yok..
Kurtulmak isteyene ise, her yer kapı..
* * *
Şeytan bazen sağdan yaklaşır..
İnsanı kandırır ve inandırır..
Bazen sağdan yaklaşır..
“Bu senindir” der, koyar sırtına..
Dünya kadar ağır bir yükü..
Ve sonra seyreder..
Çekilir bir kenara ve..
Perişan halimizi seyreder..
Bize ait olmayan ağır bir yükün altında..
İnleyip, ağlayışımızı seyreder..
Bu acip halimize güler...
* * *
Yükü boşaltmak kolay değildir..
“Boşuna hamallık bizimkisi” diyeceğimiz..
O kadar çok şey var ki hayatımızda...
Saymakla bitmez..
Hayatın her günkü ekmeği kâfiydi..
Bir dilim de olsa, bize yetmez miydi?
Nefsin gözü doymaz..
Dahası bozar, fazlası perişan eder insanı..
Kalmaz ki, elinde insanlığı..
Önce kazanır da kazanır..
Sonra o kazandığını muhafazaya çalışır..
Verir vesveseyi kalbine şeytan.
“Koruman lâzım eldekini ve hayatını” der..
Hiçbir şeyin sahibi olamayan bir fakire..
Kiracısı olduğu hayatı, sahiplendirmeye kalkar..
Yolcusu olduğu hayatın, ev sahipliğine soyundurur..
Bol keseden roller dağıtır.
Ve saf insan düşer bu tuzakların birinden birine.
O zaman anlar işte.
Rabbine iman ve itimadın ne demek olduğunu.
Dünya kadar ağır bir yükü ya sırtında taşıyacaktır.
Ya da Allah’a verecektir.
Vermezse eğer, sayısız hastalık kapısının önündedir artık..
Ve bir de at vardır o kapıda hep bekleyen..
Ölüm..
Sabırsız bir at gibi kişner durur kapısında..
* * *
Ey binler dertler ve yükler içinde debelenen insan..
Karar ver, kurtul..
Sultan’ın gemisi seni de taşır, yükünü de..
Koy yere, otur üstüne, keyfini çıkar..
“Lâ ilâhe illallah” de yürü..
Misafirsin işte, karışma, karıştırma..
Hamala küfesi yük değildir..
Amma küfenin içindeki en küçük şey bile yüktür..
Omuzundaki gerçek yükü görmeyen..
Şeytanın aldatmasıyla nice lüzumsuz ve boş yükler yüklenir..
Ve hayatta da en zor olan budur..
En ağır yük işte budur..
Tahammül ve takatinden hariç olan şeyler..
Evet budur..
İnsan için hayatta en ağır yük..
Bomboş bir kalbi taşımaktır..
* * *
Işıklar gözüküyor..
Komşu köy, uzakta değil, çok yakın..
Arada bir gözden kaybolsa da..
İnişler ve çıkışlar olsa da..
Sonuç değişmiyor..
Komşu köy az ötede..
Bizi bekliyor..
İnsan yolcu olduğunu eninde sonunda anlıyor..
Keşke önceden, vakitlice anlasa
ve ona göre yol tedarikinde bulunsa..
Hatta hemen şimdiden başlasak..
Çünkü, komşu köy çoktan göründü..
Işıkları bile belli..
Kim karşılayacak, kimlerle beraber olacağız orada?
Bizi bekleyen var mı?
Var ise, kimlerdir onlar?
Ey komşu köyün sakinleri..
Bize de yer var mı aranızda?
Geliyoruz biz de...
Gelmem zanneden nice yolcularla beraber..
Yolcu gitmek istemese de..
Yol götürüyor zaten...
Komşu köyün sakinleri..
Aranızda yer var mı bize de?
Geliyoruz..
Belki az sonra..
Belki yarın...
Belki yarından da yakın...
...
Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah…