Sevgili kardeşlerim, bu hafta da, sayfamızı Asr-ı Saadet’ten, sahabe efendilerimizin hayatlarından hatıralarla süslemeye devam etmek istiyoruz inşaallah.
1- KUR’ÂN AYETLERİNİ TEFEKKÜR ETMEK
Zeyd bin Sâbit Kur’ân’ı cem edip onu ezberlemenin yanı sıra, âyetlerini tefekkür etmeyi, anlamı hakkında uzun uzadıya düşünmeyi çok severdi. Biri ona:
“Kur’ân’ı yedi gün içinde okuyup bitirmeyi nasıl bulursunuz?” diye sorunca adama:
“Güzel! Ancak ben bu süre içinde yarısını hatta onda birini okumayı tercih ederim. Niçin tercih ettiğimi soruyor musun? Bu şekilde okuyunca tefekkür ederim, üzerinde durarak anlamına vâkıf olurum.” dedi. (Muvatta, Kur’ân, 3.)
2- İKİ KULAKLI
Enes bin Malik anlatıyor:
Allah Resûlü (asm) benimle şakalaşır, bana:
“Ey iki kulaklı!” derdi.
Allah Resûlü (asm) topladığım bir bakladan dolayı bana “Ebu Hamza” lakabını verdi. (Tirmizî, Menânib, 45; İbn Hacer, İsabe, 277; Ebu Nu’aym, Marifetü’s-Sahabe.)
3- KİŞİ SEVDİĞİ İLE BERABERDİR
Enes b. Mâlik anlatıyor:
Allah Resûlü’ne (asm) soramadığımız bazı soruları, dışarıdan birinin gelip sorması hoşumuza gidiyordu. Bir gün kırsaldan biri Medine’ye gelip Allah Resûlü’ne (asm) sordu:
“Ya Resûlallah! Kıyamet ne zaman kopacak?” Namaz kılınmak üzereydi. Allah Resûlü (asm) cevap vermedi. Namaz kıldıktan sonra:
“Biraz önce kıyamet hakkında soru soran kişi nerede?”
“Benim ya Resûlallah!”
“Onun için ne hazırladın?”
“Ne fazla namaz kılarak, ne oruç tutarak ya da çok amel yaparak hazırlanmadım. Ama Allah ve Resûlünü seviyorum.”
“Kişi sevdiği ile beraberdir.”
“Ya Resûlallah! Biz de öyle miyiz?”
“Evet!”
4- ENES B. MALİK’İN (ra) HAYATINA YANSIYANLAR
Hayatının her karesinde Allah Resûlü’nü (asm) örnek alan Enes’in (ra) örnek aldığı ilk şey namazdı. Ebu Hüreyre (ra) ve diğer sahabeler onun için şöyle derdi:
“Namaz kılması Ümmü Süleym’in oğlu Enes b. Mâlik’ten daha fazla Allah Resûlü’ne (asm) benzeyen birini görmedim.”
İbn Sirin: “Seferde ve hazarda insanların en güzel namaz kılanı Enes’ti.”
Zührî: “Şam’da bulunduğumuz sırada Enes b. Mâlik’in yanına gittim. Gözyaşlarına boğulmuş, ağlıyordu. ‘Niçin ağlıyorsun?’ diye sordum. ‘Allah Resûlü (asm) ve sahabelerinin böyle namaz kıldıklarını görmedim. Onu zayi ettiniz, ona yapacağınızı yaptınız.” dedi. (İbn Manzûr, Muhtasar, 5/70.)
Sümâme b. Üsal: “Enes namaz kıldığında, ayakları kanayıncaya kadar kıyamda dururdu.” demektedir. (İbn Manzûr, 5/70.)
Allah Resûlü (asm) Enes’e güzel davrandığı gibi Enes b. Malik (ra) de çocuklara güzel davranırdı.
Selame b. Verdan yolda giderken Enes b. Malik’e (ra) rastladı. İnsanlarla musafaha yapıyordu. Yanına gidince bana kim olduğumu sordu.
“Leys oğullarının mevlâsıyım” dedim. Üç kere başımı okşadı. Sonra:
“Allah mübarek etsin.” diye duâ etti. (Buhârî, Edebü’l-Müfred, 966.)
5- HER GÜN OKUNACAK DUÂ
Zeyd b. Sâbit anlatıyor:
Allah Resûlü (asm) bana bir duâ öğreterek onu her gün ailem ile birlikte okumamı tavsiye buyurdu.
“Her sabah şöyle de:
‘Lebbeyk Allahümme lebbeyk ve sadeyk ve’l-hayra fî yedeyk ve minke ve bike ve ileyke. Allahümme mâ kultü min kavlin ev nezertü min nezrin ev haleftü min halfin fe meşeyetüke beyne yedeyhi mâşi’te kâne ve mâ lem teşe’lem yekün. Velâ havle velâ kuvvete illâ bike. İnneke alâ külli şey’in kadîr. Allahümme ve mâ salleyte min salâtin fealâ men salleyte ve mâ laante min la’netin fealâ men laante. İnneke ente veliyyün fi’d-dünya ve’l-ahireti. Teveffenî müslimen ve’l-hıknî bissâlihîn. Es’elüke Allahümme’r-rızâ bâ’de’l-kazâ ve berde’l-îş bade’l-memât ve lezzeten nazar ile vechike ve şekvan ila likâike min gayri darrâin müdirretin… Feğfirlî zunûbi küllehu. İnnahü lâ yağfiru’z-zunûbe illâ ente ve tüb inneke ente’t-tevvâbü’r-rahîm.’ (Müsned, 5/191.)”
6- ON YEDİ GÜNDE SÜRYANİCE ÖĞRENEN SAHABE
Kabiliyeti bütün sahabelerin dikkatini çeken Zeyd b. Sabit, o sırada Kur’ân-ı Kerîm’den tam on yedi sûre ezberlemişti.
O, bu emeğinin nasıl taçlandığını şöyle anlatıyor:
Allah Resûlü (asm) gelince sahabeler beni huzur-u saadete çıkararak, anlattılar:
“Ya Resûlallah! Bu Neccar oğullarının çocuklarındandır. Sana inen Kur’ân’dan tam on yedi sûre ezberledi.”
Allah Resûlü (asm) benden Kur’ân okumamı istedi. Bildiğim sûreleri okudum. Beni dinleyen Allah Resûlü (asm) çok beğendi ve hoşlandı.
“Ey Zeyd! Benim için Yahudilerin dilini öğren! Vallahi yazışma konusunda onlara güvenmiyorum.” buyurdu.
Yahudilerin dilini öğrenmeye başladım. Bir ayın yarısından az bir zamanda dillerini güzel bir şekilde öğrendim. İhtiyaç olduğu zaman, mektup yazıyor, mektup geldiği zaman onu okuyordum. Yapılan yanlışları ve kasıtlı tahribatları tesbit edip Allah Resûlü’ne (asm) söylüyordum.” (Buhâri, Ahkâm, 40; el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl 37057; Sa’d, Tabakat, 2/358.)
Bir başka gün Allah Resûlü’nün (asm) yanına gittiğimde:
“Süryanice biliyor musun?” buyurdu.
“Hayır” dedim.
“Bana insanlardan mektuplar geliyor. Onu başkalarına okutmak istemiyorum. Fazladan bir şeyler söylemelerinden ya da eksik okumalarından korkuyorum. Süryanice’yi öğrenebilir misin?” buyurdu.
“Evet!” diyerek on yedi günde öğrendim. (Müsned, 5/182; Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebir, 5/173; el-Hindî, Kenzü’l-Ummal 29225.)
Tilmisânî, Umde isimli kitabında Zeyd b. Sâbit’in Farsça, Rumca, Kıptice, Habeşçe bildiğini ve bu dillerde Allah Resûlü’ne (asm) tercümanlık yaptığını bildirir. O, Farsça’yı on sekiz gün gibi kısa bir sürede Kisrâ’nın elçisinden, Rumca’yı Allah Resûlü’nün (asm) Hâcib’inden, Habeşçe ve Kıptice’yi ise Efendimiz’in (asm) hizmetlilerinden öğrendi. (İbn Abdi’r-Rabbih, Ikdü’l-Ferid, 4/212; İbn Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye, 8/79.)
7- HZ. ÜSÂME (RA)
Hz. Âişe’nin anlattığı şu olay Üsâme’nin (ra) Efendimiz’e (asm) ne kadar yakın olduğunu açıkça gösterir:
Bir gün Üsâme, Allah Resûlü’nün (asm) yanına geldi. Düşmüştü. Başını kapının eşiğine ya da yanına çarpmış, yüzü kanıyordu. Allah Resûlü (asm) onu bu halde görünce:
“Ey Ebu Bekir’in kızı! Kalkıp çocuğun yüzündeki kanı sil!” buyurdu. Hemen kalktım, bir bezle yüzünü sildim. Çocuğum olmadığı için bir çocuğun yüzünün nasıl yıkandığını tam olarak bilmiyordum. Bunun için yüzünü Allah Resûlü’nün istediği gibi yıkayıp silemedim. Allah Resûlü (asm) bunu görünce yerinden sıçradı, Üsâme’yi yanına alıp yüzünü yıkadı. Onu öpüp sevdi.
Üsâme gitmeyip bizimle oturdu. Allah Resûlü (asm) Üsâme’nin yüzüne bakarak gülümsedi. Bana:
“Üsâme ne güzel kız çocuğu olurdu! O kız olsaydı, onu güzelce giydirir, süsler, sana verirdim.” buyurdu. (İbn Sa’d, Tabakât, 4/62; Zehebî, Siyer; 896.)