"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cumhuriyet serüvenimiz

Şemseddin ÇAKIR
30 Aralık 2022, Cuma
Bir Müslüman olarak bizim cumhuriyet maceramız, Bediüzzaman’ın da ifadesiyle “Hulefâ-i Raşidîn” dönemine dayanır.

O tarihte başlayan dindar cumhuriyetçilik, tarihî serüveni içinde zaman zaman kesintiye uğrayarak günümüze kadar gelmiştir.

Bu meseleyi Bediüzzaman: “Eskişehir mahkemesinde gizli kalmış ve resmen zapta geçmemiş ve müdafaatımda dahi yazılmamış bir eski hatırayı ve latif bir kıssa-i müdafaayı beyan ediyorum” deyip, karıncalara cumhuriyetperverliklerinden çorbasının tanelerini veriyor olduğunu söyledikten sonra cevaben der: “Hulefâ-i Raşidîn, hem halife, hem reis-i cumhur idiler. Sıddık-ı Ekber (ra) Aşere-i Mübeşşere’ye ve Sahabe-i Kiram’a elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat manasız isim ve resim değil, belki hakikat-i adaleti ve hürriyet-i şer’iyyeyi taşıyan mana-i dindar cumhuriyetin reisleri idiler.” (Şualar, Denizli Müdafaaları, s.570)

İşte böylesine önemli olan cumhuriyet, “Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır manileri olur.” kabilinden tarihte ve günümüzde defalarca kundaklanmış ve her defasında sil baştan yapılmıştır.

İşte onların ilki; Hz. Muhammed (asm) Efendimiz’in: “Benden sonra gerçek halifelik 30 sene devam edip sonra saltanata dönecektir.” ihbar-ı gaybîsi; onun vefatının tam otuz sene sonrasında Yezid’in saltanat ve ırk aşkı ile başa geçmesiyle sabit olmuştur. Daha sonra Emevî halifelerinden Ömer b. Abdülaziz yeniden cumhuriyeti ihya ve icra etmiş fakat bedelini canıyla ödemiştir.

Ancak globalleşen dünya şartlarında mecbur kalınarak Osmanlı’nın son zamanlarında, ikinci Abdülhamid döneminde, 1876’da Birinci Meşrutiyet ilan edilmiştir. Ancak, bu hayırlı faaliyet engellemiştir. Fakat, yine bütün engellere rağmen Türk hürriyetperverleri 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanını gerçekleştirmişler ancak, yine hasedinden ve fesadından vazgeçmeyenler boş durmamış, İttihat-Terakki’nin iktidara gelişine vesile olunup, Birinci Dünya Savaşı’na sürüklenmemize sebep olunmuştur. Haliyle yine böylece cumhuriyet engellenmiştir. Bu fazilet mücadelesi böyle devam ederken, bu ihtiyaçtan ve faziletten vatanperverlerimizin vazgeçmeyeceklerini anlayan İngiliz, mağlubiyetimizden istifade ile Lozan’daki barış görüşmelerinde; dinden soyutlanmış bir cumhuriyeti ırkî bir mahiyet vererek kabul ettirmiştir.

Bediüzzaman böyle bir cumhuriyet hakkında mealen şöyle der: bu milletin bu fakr-u hale düşmesinin sebepleri, öyle zannedildiği kadar çok değildir ve bunlar şöyle özetlenebilir:

1-İstibdada Cumhuriyet adını vermek.

2-Keyf-i küfriye kanun namını takmak.

3-Ahlâksızlığın ve hayasızlığın adını medeniyet koymak.

Yani; her ne kadar, geldiği iddia edilen rejim cumhuriyet ise de, icra edilen; istibdat anlamındaki idaredir. Zira Cumhuriyet, halkın kendi idarecisini seçmesi demek olduğu halde; bu millet uzun yılar bizzat asker cumhurbaşkanlarıyla idare edilmiştir. 

Bu kadar bariz gerçekleri, bizzat çarpıtıp suret-i haktan gösterebilmek; ancak Süfyanî bir cerbeze ile olabilir. Allah (cc) bizleri Âhirzaman fitnesinden, Deccal’ın şerrinden, kabir ve cehennem azabından korusun. Âmin!

Okunma Sayısı: 1529
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Kubilay Pamir (nur talebesi)

    30.12.2022 20:11:12

    Yeni Asya camiasına mensubum diyen her nurcu ictimai düşünce olarak demokrattır ve el an Demokrat partiye oyunu verir. Çünkü bu konuda pusulamız Üstadımın siyasi düsturları dır. Camiayı yanlış yönlendirerek birilerinin zihnini bulandırarak camianın huzurunu selb etmek vebali azîmdir. Efkarımızı ortaya koyacağınız yer mahalli, bölge ve umum büyük istişare zeminleridir . Çıkan kararlar, istediğimiz gibi çıkmazsa bile uymak zorundayız. Uhud istişaresinde efendimizin isteğine muhalif sonuç çıkarken iktida etmiş itiraz etmemiştir..Camiamız tefrikadan çok çekti, tefrikaya dışarıdan davaya hasım olanlar sebep olurken bazen de enesinin eline dizgini veren içimizden biri veya birilerinden de gelebilmiştir. Böyleleri Bediüzzamana ne diyeceklerini düşünsünler vebal büyük beddualar arşa yükselir.Allah muhafaza

  • Mehmet Gelibolu

    30.12.2022 17:15:47

    İstişare Allah'ın emri, istişarenin neticesini (velev dediğimiz gibi olmazsa bile) kabullenmek Sünnet-i Nebi....en bariz misali Uhud ve hendek gazveleri..Zaman cemaat zamanıdır, buz parçası hükmündeki enaniyetini şahsı manevî havuzuna at şahsı manevîye itaat et. Aziz, sıddık kardeşlerim ve hizmet-i Kur’aniyede kuvvetli, dirayetli arkadaşlarım! Bu zaman cemaat zamanıdır. Ehemmiyet ve kıymet, şahs-ı manevîye göre olur. Maddî ve ferdî ve fâni şahsın mahiyeti nazara alınmamalı. Hususan benim gibi bir bîçarenin kıymetinden bin derece ziyade ehemmiyet vermekle, bir batmanı kaldırmayan zaîf omuzuna, binler batman ağırlığı yüklense altında ezilir.( K. L.)Not:Muharrik-i bizzat ene, inadi tarafgirlik ve dünyevi bir talebe sahiplik olup,camia içinde ısrarla hissiyatını işba' etmeye sa'y u gayret gösteren, hırsın esiri olup, kin ve adâvete kapı aralayarak,nifak ve şikaka sebebiyetle ehli zındıkanın taslitini teshile ve Nur'a hizmetten soğutmaya sebep olanları Allah ıslah etsin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı