Tunus’ta yapılan halk devriminin ertesi günüydü. Haftalık toplantımıza katılan Tunuslu Seyyide; elinde bir paket tatlı, dilinde “ İzâ eş-Şa’bu erâde’l hayate, felâ budde en yestecîbe el kader” diye başlayan meşhur “ İrâdetu’l Hayat” marşı, sevinçle içeri girdi. Marşı duyan Cezayirli arkadaşlar da ayağa kalkıp ona eşlik ettiler.
Bu manzara karşısında, hep beraber çok duygulu anlar yaşadık. Aynı gün haberleri izlerken, Zeynelabidin bin Ali rejimi aleyhine sokaklarda gösteri yapan Tunuslu gençlerin de hep bir ağızdan aynı marşı söylediğini fark ettim. O günden beridir, sözlerinden çok etkilendiğim bu kasîdenin ilk mısralarını ben de mırıldanmaya başladım. Bu yüzden, 107 mısralık uzun bir kasîde olan “ İrâdetu’l Hayat” ın 24 mısraını, tercüme edip sizlerle de paylaşmak istedim. Arapçasını arzu edenler olur diye, onu da yazdım. Şâir değilim; ancak, bu şiiri tercüme ederken, hem mânâ olarak aslına mutâbık olması, hem de kâfiyeli düşmesi için elden geldiğince gayret gösterdim. Umarım hoşunuza gider.
Kasîdeye geçmeden önce, şâir hakkında biraz bilgi vermek istiyorum:
Arap âlemindeki ilk öğretim talebelerine ezberletilen bu kasîde,Tunuslu meşhur şâir Ebu Kasım eş-Şâbi ye ait. Arap edebiyatında önemli bir yere sahip olan Ebu Kasım eş-Şâbi (1909-1934) genç yaşta kalp hastalığına yakalanmış. Hatta, çok muzdarip olduğu kalp hastalığı yüzünden, edebiyat çevrelerinde “hasta şâir” lakabıyla da anılırmış. 25 yıllık kısa hayatında şiir, tiyatro ve hikâye dalında bir çok eser yazmış. Kasîdeleri meşhur san'atçılar tarafından seslendirilmiş. Şâirin “İrâdetu’l Hayat” adlı kasîdesinden iki beyit “”Humatu’l Huma” adlı Tunus millî marşına konmuş.
İrâdetu’l-Hayat Hayat İrâdesi
İzâ eş-Şa’bu yevmen erâde el-hayate
Bir gün olur da millet hayat isterse
Felâbüdde en yestecîbe el-Kader
Gerek ki kader buna cevap vere
Velâ büdde lilleyli en yencelî
Gece dürülüp kalka
Velâ büdde lil kaydi en yenkesir
Zincirler kırıla
«««
Ve men lem yuânikhu şevku’l hayati
Hayat özleminin kucaklamadığı kimse
Tebehhara fî cevviha vendeser
Buharlaşır; silinip gider özlemin havasında
Feveylun limen lem teşukhu’l hayatu
Vay haline hayatın âşık olmadığına
Min saf’ati’l Ademi’l Muntesır
Yokluğun zafer tokatı vurulur yüzüne
«««
Ve men yeteheyyeb suûde’l Cibâli
Kim ki dağa tırmanmaktan korkarsa
Yaîşu ebededdehri beyn’l Hufari
Mahkûmdur ebedî yaşamaya çukurlarda
Feaccet bikalbi dimâu’l şebâbi
Coştu kalbimle gençlerin kanı
Ve daccet bisadrî riyâhu uhari
Ve haykırdı sinemle varlık rüzgârı
«««
Ubâriku finnâsi ehli’l Tumûhi
Bârekallah diyorum arzu sahiplerine
Ve men yestelizzu rukûbe’l Hatari
Tehlikelere binmekten zevklenenlere
Ve el’anu men lâ yuâyişe ez-Zamâne
Lânet olsun diyorum ilerlemeyenlere
Ve yeknau bi’l ayşi’l Haceri
Taş gibi yaşamaya kanaat edenlere
«««
Huve’l Kevnu hayyun; yuhibbu’l Hayate
Şu âlem canlıdır; hayatı sever
Ve yahtekirru el-mevte mehmâ kebur
Ne kadar yaşlansa da, ölümü tahkir eder
Fe lâ el-Ufuku yehdanu meytettuyûri
Ne ufuklar ölü kuşları kucaklar
Ve lâ en-Nahlu yelsimu meytezzehri
Ne de arı ölü çiçekleri öper
«««
Ve â’lene fi’l Kevni enne et-Tumûha
Şu âlemde ilân edildi ki, arzular;
Lehîbe’l hayati ve rûhe’l Zaferi
Hayatın ateşi ve zaferin ruhudur
İzâ tamahat lilhayâti en-Nufûsu
Eğer ki, canlar hayat isterse
Felâ budde en yestecîbu’l Kader
Gerek ki, kader buna cevap vere