Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Serdar MURAT

İki gömlek



Düğün değil bayram değil, ancak “enişte bizi öptü…”

Gazeteci Nevin Sungur ile nişanlandığı için aynı zamanda eniştemiz olan Avrupa Parlamentosu Türkiye Karma Komisyonu Eş Başkanı Lagendijk, “Türkiye AB heyecanını kaybetti” diyor.

Lagendijk yerden göğe kadar haklı. Ancak bilmediği bir şey var.

“Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir…”

Nevin Sungur kardeşimiz bir fırsatını bulup, bu durumu izah ederse, Lagendijk de tam üyelik tarihini almak için Avrupa kapılarında koşturduktan sonra, asıl hızlanmamız gereken zamanda ipe neden un serdiğimizi anlar.

Lagendijk’i dahi isyan ettirecek düzeye gelen bu vurdumduymazlığımız olmasa AB’nin henüz AET olarak kurulduğu günlerde ilk başvuruda bulunan ülkelerden biri olup da henüz o tarihte devlet olarak dünya yüzünde bulunmayan ülkeler dahi AB üyesi olduktan sonra tam üyelik tarihi almak için çabalamak zorunda kalır mıydık?

Ankara Temsilcimiz Mehmet Kara’nın da Cumartesi günkü yazısında dikkat çektiği gibi Terörle Mücadele Kanun Taslağı ortaya çıktığında da Lagendijk benzer bir uyarıda bulunmuştu. AB’ye tam üyelik sürecindeki Türkiye’nin söz ve düşünce hürriyetini terörle mücadele kıskacına almasının yanlışlığına dikkat çekip uyarmıştı.

Lagendijk’in uyarısı ışığında 12-13 Haziran tarihinde yapılacak olan Hükümetler Arası Konferans’a yeniden eğilmemiz gerekiyor. Dışişleri bakanları düzeyinde yapılacak olan toplantı bir anlamda tam üyelik ışığını alan Türkiye’nin fiilen müzakerelere başlaması olarak görülüyor.

Böylesine kritik bir güne bir haftadan az bir süre kalmasına karşın, 1959 yılında AB macerasını başlatan Türkiye bunun farkında mı?

Bu dahi heyecanımızı kaybettiğimizin başlı başına bir göstergesi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “Büyük yürüyüş sürüyor” demesine rağmen, ortada böyle bir yürüyüş falan yok.

Çetelerin yürüyüşü var.

***

Güvenlik birimlerinin başarılı operasyonlarıyla henüz ülkeyi bir Kurtlar Vadisine çeviremediler, ama gündemimizin sisli hale gelmesini sağladılar.

28 Şubat’tan önce, henüz Susurluk kazasının ilk dönemlerinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ile MİT ve Genelkurmay İstihbarat arasında birbirini tasfiye etme savaşları sürerken dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, “Devletin istihbarat birimleri birbirine girdiyse bunun arkasından darbe gelir” diye bir uyarıda bulunmuştu. Kendisi başarılı başarısız birçok darbeye muhatap olduğu için işin uzmanı sayılırdı. Öyle de oldu. 28 Şubat sürecinde önce Emniyet İstihbarat tasfiye edildi, ardından da 28 Şubat yaşandı.

Çok başarılı operasyonlarla hücreler çökertiliyor. Bu desteklenip güçlendirilmesi gerekirken, ustaca emniyet- asker savaşına dönüştürülmeye çalışılıyor.

***

Burada çok ciddî bir tuzak var. Bunun ardından hemen MİT’in askerin yanında pozisyon almasıyla birlikte asıl tehlikeli süreç başlar. Tecrübeyle sabittir ki, şimdiye kadar süreç böyle işledi. Bu yüzden ilgili herkesin dikkatini bu tehlikeye çekmek istiyorum.

Atabeyler Çetesinin kendisine yönelik suikast hazırlığının sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, “Siyasetçinin, biliyorsunuz bayramlığıyla kefenliği yanındadır” cevabını verdi.

Merhum Özal, Kartal Demirağ suikastinde kurşun isabet eden parmağını tutarak, “Allah’ın verdiği canı O’ndan başka alacak yoktur” demişti.

28 Şubat’ın çetin günlerinde ise Tansu Çiller, “Siyasetçinin iki gömleği vardır. Biri idamlık diğeri bayramlık” demişti. Bu sözü geçmişte ilk olarak demokrasi şehidi Menderes’in kullandığı hatırlanacaktır.

***

Siyasetçileri demokrasi şehidi olarak anmamak, suikastlerden ve suikast tertiplerinden sonra idamlık ve bayramlık gömlekleri hatırlamamak, açıkçası Türkiye’yi bir “muz cumhuriyeti” olmaktan kurtarabilmek için, AB ipine sımsıkı sarılmamız gerekiyor.

Yoksa iki gömlek edebiyatını daha çok dinleriz.

Başbakan ne “Millî Görüş” gömleğiyle, ne de “bayramlık” ve “kefenlikle” uğraşmak istemiyorsa, kendi bacağına kurşun sıkarcasına AB’yi eleştirmeyi bir kenara bırakıp, AB konusuna yeni bir enerji ile sarılmalı.

Çünkü AB ekseni olmazsa, Türkiye’nin savrulduğu tek eksen var, o da; cunta ekseni...

06.06.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.06.2006) - Madalya takalım

  (02.06.2006) - “Ivır zıvır çetesi” değil

  (01.06.2006) - İktidar kulisinden izlenimler

  (31.05.2006) - Plân...

  (30.05.2006) - Takvim ve rüzgâr

  (29.05.2006) - Elele bir milât olmalı...

  (26.05.2006) - Ahtapotun kolları

  (25.05.2006) - Maç ortada

  (24.05.2006) - Gayr-i nizamî güç

  (23.05.2006) - Cemal Tural’dan Danıştay’a

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004