İsim belirtmeyen okuyucumuz: “Ben beş aydır nişanlıyım. Bir iftiraya uğradım. Nişanlım ayrılmak istiyor. Bana takılan ziynetleri geri vermem gerekir mi? Nikâhım kıyılmadı.”
Genç bir okuyucumuz: “Nişanlımdan ayrıldım. Bende kabahat yoktu. Beni sohbetlerden alı koymayacağına söz verdiği halde, sözünde durmadığı ve beni derslerden alı koyduğu için ayrıldım. Bakara Sûresinin 237. âyetine göre benim mehir bakımından durumum nedir? Oğlanın bana verdiği mehri ona geri verecek miyim?”
Karabük’ten Ali Kılınç: “Mehirle ilgili dinimizin emirleri nelerdir? Düğün nişan gibi mesut günlerde hanım kızlarımıza erkek tarafından takılan takıların mülkiyeti kime aittir? Tasarruf hakkı kimindir? Dört mezhebe göre şerh ve izah eder misiniz? Mehrin asgarî ve azamisi ne kadardır? Nasıl ve neye göre vaz edilmiştir? İslâm tarihinden örneklerle izah eder misiniz?”
Nikâh kıyılmadan kadın mehri hak etmiş olmaz. Eğer nişanlılık sırasında kendisine mehir namına bir şey verilmişse, nikâh kıyılmadan ayrılık vaki olduğunda, ayrılığa sebep kim olursa olsun, kadın mehir namına aldığı şeyi geri iade eder. Eğer kendisine hediye namına ziynet takılmışsa ziyneti de geri verir.
Mehir, nikâh akdi sebebiyle erkeğin kadına ödediği veya ödemeyi taahhüt ettiği nikâh bedelidir. Nikâhı yapılan kadın için mehir bir hak; nikâh eden erkek için ise bunu ödemek farzdır. Peygamber Efendimizin (asm) ifadesiyle mehir, kocanın, ırzını kendine helâl etmesi karşılığında kadına vermekle yükümlü olduğu bedeldir.1 Mülkiyeti kadına aittir. Tasarruf hakkı kadınındır.
Kadına mehir namına olmayarak takılan takıların mülkiyeti de kadına aittir. Çünkü kadına takılmıştır. Kadın dilerse kendi rızasıyla bunu evi ve geçimi için harcar, dilerse harcamaz. Fakat kadın evi ve geçimi için harcamada bulunmaya zorlanamaz.
Mehir olarak verilecek mal ister belirlensin, ister belirlenmesin, kocanın onu vermesi gerekir. Hatta taraflar mehir verilmemesi konusunda anlaşsalar bile, erkek az veya çok kadının mehrini vermekle mükelleftir. Çünkü mehir Allah’ın emridir.
Kur’ân şöyle buyurur: “Evlendiğiniz kadınlara mehirlerini gönül hoşluğu ile verin.”2 Peygamber Efendimiz (asm) bütün evliliklerde mehrin mutlaka verilmesini emretmiştir.
Mehir nikâhın bir unsuru veya şartı değil, bir bağış veya bir hediye değil, nikâh akdine rıza gösteren kadının hakkıdır. Nikâh esnasında bu hak hiç mevzubahis edilmese dahi kadın bu hakkını alır. Bu hak, nikâh esnasında verilebileceği gibi, kocanın bir borcu olarak daha sonra da verilebilir. Koca bu borcunu mutlaka vermelidir. Koca vermeyip, kadın da hakkını helâl etmediği takdirde, koca kul hakkı yemiş olur.
Mehir belirlenmiş olup olmama durumuna göre iki türlüdür:
1- Mehr-i Müsemma. 2- Mehr-i Misil
1- Mehr-i Müsemma: Nikâh akdi sırasında belirlenmiş olan, adı ve miktarı konusunda anlaşmaya varılmış olan mehirdir.
Âmir bin Rabî (ra) bildirmiştir: Fezare oğullarından bir kadın, mehir olarak bir çift ayakkabı karşılığında evlendi. Resûlullah (asm) kadına:
“Nefsinin karşılığı ve hakkın olduğu halde bir çift ayakkabıya razı oldun mu?” buyurdu.
Kadın: “Evet!” dedi.
Bunun üzerine Resûlullah (asm) buna izin verdi.3
2- Mehr-i Misil: Mehrin miktarı nikâh akdi esnasında belirlenmemişse, kadın dengi olan kadınların aldığı kadar mehir almaya hak kazanır. Buna ortalama mehir veya rayiç mehir de denebilir. Eğer nikâh esnasında her hangi bir miktar üzerinde anlaşmaya varılmamışsa kadın mehr-i misil alır.
Yarın inşallah devam edelim.
Dipnotlar:
1- Nesâî, Talak, 44
2- Nisâ Sûresi: 4
3- Tirmizî, Nikâh, 21
07.07.2006
E-Posta:
[email protected]
|