Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

Nasıl döndü?



Hak ve hakikat o kadar güçlüdür ki onun karşısında ne tanklar, toplar, ne de nükleer silâhlar durabilir. Allah Resûlü (asm), “Hak yücedir. Onun üstünde bir kuvet yoktur. Ona galip gelinemez” buyurmuyor mu?

610 yılında doğan İslâm güneşinin kısa zamanda karşılaştığı onca dirence rağmen galip gelmesinin temelinde bu vardır. Amerikalı ilim adamı M. Heart’ın dünyanın en etkili olmuş yüz adamı içerisinde ilk sırayı Efendimize (asm) vermesinin temelinde de aynı sır yok mudur?

Arabın dört dahisinden birisi olan Amr bin Âs’ın, Habeşistan’a Müslümanları iade etmesi için Necaşi’ye ricada bulunmak maksadıyla gittiği anlardı. Değerli hediyelerini takdim etmiş, kralın hoşnutluğunu kazanmıştı. Bunu fırsat bilip, huzurundan çıkan bir Müslümanı öldürmek için istedi. Bu Necaşi’yi kızdırmaya yetmişti. Amr bin Âs ise “Yer yarılsa korkudan yerin dibine girerdim” diyecek kadar korkmuş, “Ey Melik, memnun olmayacağını bilseydim, hiç istemezdim” demişti. Necaşi çıkışmış, “Musa’ya gelen Namus-u Ekber’in kendisine geldiği bir zatın (asm) elçisini nasıl sana teslim etmemi; sonra da öldürmeyi düşünebiliyorsun?” demişti.

Sonra da aralarında şu konuşmalar geçti:

“Gerçekten söylediğin gibi mi?”

“Yazık sana ey Amr! Allah’a yemin ederim ki gerçekten o doğruluk üzerindedir. Musa bin İmran’ın Firavun ve ordusuna galip geldiği gibi o da kendisine karşı çıkanlara mutlaka galebe çalacaktır.”

Bu sözler etkilemişti Amr İbni Âs’ı. Öyle ki Necaşi’ye, “İslâma girmek üzere Hz. Muhammed (asm) adına biatımı kabul eder misin?” deme zorunda hissetti kendini.

Necaşi, “Evet” deyip elini uzatmış, biatını kabul etmiştir. Ancak Müslüman olduğunu dışardaki arkadaşlarından gizlemiş, dönüşte Müslüman olduğunu ifade etmek üzere Resûlullaha ulaşmak için yola çıkmıştı. Yolda Halid bin Velid’e rastlamıştı. Onun da Müslüman olmak için yola çıktığını öğrenmiş, birlikte huzura çıkıp Müslüman olmuşlardı.

Bu, hak ve hakîkatin zaferiydi.

04.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (03.10.2006) - Nereden nereye?

  (02.10.2006) - En faziletli sadaka

  (01.10.2006) - “Eğer vaad edileni bilseydiniz”

  (30.09.2006) - Hz. Peygamber devrinde yaşasaydık

  (29.09.2006) - Zekâtlar verilirse

  (28.09.2006) - İslâmın köprüsü

  (27.09.2006) - Oruçla eğitilirken

  (26.09.2006) - Ramazan ziyafeti

  (25.09.2006) - Zirvelere çıkmak

  (24.09.2006) - Bütün sene Ramazan olsa

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004