Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 01 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Şaban DÖĞEN

“Eğer vaad edileni bilseydiniz”



Her şeyin bir bedeli vardır; iyiliğin de, kötülüğün de. Her isyan, her günah, tevbe edilmediği takdirde, dünyada ve ahirette insanın başına çok gaileler açar. Allah için çekilen çileler, işlenen hayırlar, yapılan ibadetlerin ise kazançlarına sınır yoktur.

Sahabe bu konuda oldukça duyarlıydı. Allah için çekilen sıkıntıları zevkle üstlenmişti. Dine, canla başla Allah’ın emirlerine bağlı Suffe Ehli gün gelir zayıflık ve açlık sebebiyle namazdayken düşüp bayılırlardı. Yüce bir hakikat uğruna çekilen bu çilelerin sırrını kavrayamayan bedevîler, onlara “deli” derlerdi! Allah Resûlü (asm) ise bunların karşılıksız kalmayacağını, bir namaz sonrasında şöyle müjdelemişlerdi: “Eğer siz, bunların karşılığında Allah katında vaad edilenleri bir bilseydiniz, daha çok zorluklara katlanmak isterdiniz” (Tergib, 5:176.)

Hendek Gününde, Sahabe iştiyakla hendekten kendilerine düşen payları kazıyor; soğuk, açlık ve yorgunluğu zevkle üstleniyorlardı. Açlıktan karınlarına taş bağlıyor, bitap düşmelerine rağmen en küçük bir şikâyete girmiyorlardı. Allah Resûlü (asm) onları tebrik ve takdir ediyor, “Allah’ım, gerçek hayat, ahiret hayatıdır. Ensarı ve Muhacirleri affet”; onlar da büyük bir zevk ve şevkle görevlerini üstlendiklerini dile getiriyor, “Yaşadığımız müddetçe mücadele etmek üzere Muhammed’e biat edenleriz” diyorlardı.

Bu ıztırap, çile ve sıkıntılı günler mânen önemli günlerdi. Feyizli, sevaplı günlerdi. Bolluk ve rahatlık dönemlerinin o ölçüde şükrü vardı. Çilelere sabretmek zordu. O ölçüde de faziletliydi.

Birgün Kâinatın Efendisi (asm), ashabının yüzlerine yansıyan açlığı hissedince, “Size müjde veriyorum. Gün gelecek, herbiriniz sahan sahan tirit yiyeceksiniz” buyurmuştu. Sahabe hemen, “Öyleyse o günlerde daha hayırlı olacağız değil mi ya Resûlallah?” dediğinde “Hayır, bugünlerde o günlerden daha hayırlısınız” (Tergib, 3: 422) demişti.

Demek sabır imtihanı ciddî ve büyük bir imtihan. Zor, ama o ölçüde sevabı büyük.

Hangi yüce, kudsî, büyük bir dâvâ vardır ki uğrunda fedâkârlıklar sergilenmesin, güçlüklere göğüs gerilmesin, sıkıntılara katlanılmasın?

Büyük saadetler, büyük acı ve felâketlerin neticesi değil midir?

01.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (30.09.2006) - Hz. Peygamber devrinde yaşasaydık

  (29.09.2006) - Zekâtlar verilirse

  (28.09.2006) - İslâmın köprüsü

  (27.09.2006) - Oruçla eğitilirken

  (26.09.2006) - Ramazan ziyafeti

  (25.09.2006) - Zirvelere çıkmak

  (24.09.2006) - Bütün sene Ramazan olsa

  (23.09.2006) - Nasıl galip geldiler?

  (22.09.2006) - “Bu millet dağları yerinden söker”

  (21.09.2006) - “Peygamberinizin emrine itaat ederseniz”

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004