Hülya Avşar kendini reklam edebilmek için olmadık görüntülerle medyaya malzeme oldu. Ki, yeni programı için sansasyonel bir başlangıç yapması gerekiyordu.
M. Ali Erbil, “canlı yayın” rezaletinden sonra tekrar ekrana dönüş yaptı.
Ama her ikisinin programı da “tutmadı.”
Yeni yayın döneminin başlamasıyla birlikte Hülya Avşar yeni bir yarışmayla start alırken (atv), şovmen M. Ali Erbil de Çarkıfelek’i (Show TV) sunarak rating avına çıktı... Büyük umut, hayal kırıklığına dönüştü.
Efendim her iki sanatçı(!) şok yaşıyormuş.
Şimdi kara kara düşünüyorlar...
Neden?
Çünkü, programları “yerlerde sürünüyor”muş.
Yapımcılar, iş yapar diye medyatik isimleri düşündüler, ama akıllarına getiremediği bir nokta var:
Ramazan programları karşısında hiçbir yarışma tutunamaz.
İnsanlar iftar saatinde Hülya Avşar’ın “dekoltesi”ne de, M.Ali Erbil’in “sululuklarına” da tahammül edemez!
Mübarek Ramazan günü, uhrevî bir atmosferde, onların “zevzekliğini” kim izler ki Allah aşkına?
Basireti bağlanmış bunların.
YİNE BÜYÜLÜ DİZİLER
Hani çok izlenen “soruşturmacı, araştırmacı” televizyoncular vardır ya... Zaman zaman “büyücü”leri ekrana çıkarıp deşifre ediyorlar ya... Sonra da dönüp, “siz bu büyücülere, sihirlere” inanmayın diyorlar.
Peki, ekrana gelen “büyücü” diziler için niye ses çıkarmıyorlar?
Ne yazık ki, “büyülü, cadı”lı diziler yine ekranda cirit atıyor.
Biliyorum, bu yazıyı daha önce okuduk gibi geliyor diyebilirsiniz.
Maksat, bıkmadan usanmadan bu dizileri tekrar tekrar belli mahfillere hatırlatmak...
Ve yine ne yazık ki, bu diziler çocukları etkiliyor, ekrana bağlıyor.
Çocukların ilgi odağı haline gelen bu tür yapımlar ilk olarak; Kanal D’de “Sihirli Annem” ve “Ruhsar”, Star’da “Bücür Cadı ve Perili Ev”, Show TV’de Hamdi Alkan’ın yazıp oynadığı “En İyi Arkadaşım”la girdi çocukların dünyasına. Ancak alınan yüksek reytingler üzerine arkası geldi; Kanal D’nin ‘Acemi Cadı’yı yayına sürmesi üzerine atv ‘Selena’, Star ‘Taşların Sırrı’yla cevap verdi. Show TV ise ‘En İyi Arkadaşım’ı yeniden ekrana taşıdı.
Uzmanlar yine bu konuda bildiklerimizi tekrarlıyor: “Bu tür yapımlarda eski pagan inançlarından yola çıkılıyor” deniyor.
Bu iddiayı ortaya atan, Doç. Dr. Kemal Sayar (Psikiyatri Uzmanı)...
Diyor ki: “Sihir dizileri, insanların maneviyat konusunda kafalarının karıştığı bir zeminde, basit açıklamalarla, kendilerince görünmeyeni açıklıyor. Görünmeyen/bilinmeyen insanın ilgisini celp ediyor... Bu tür yapımlar Hıristiyan âlemine bir ölçüde nüfuz etmiş eski pagan inançlarından yola çıkıyor. Bizim kültürümüzde bunun bir karşılığı yok.”
Öte yandan Psikolog Mehtap Kayaoğlu, “Sihirli diziler tembel bir nesil yetiştiriyor” diyerek diğer bir tehlikeye dikkat çekiyor.
“Soruşturmacı ve araştırmacı” televizyonculara çağrıda bulunuyoruz, diyoruz ki:
Bu dizileri mercek altına alın ve yapımcılarını “deşifre” edin!
“TEKEL”Cİ MEDYA
Kanal D’nin satışı gündemde bu günlerde.
Üstelik alanlar, ne hikmetse Yahudi sermayeli bir grup.
Hatta, “el sıkıştıkları” iddiası da ciddi olarak yazılmış bir gazetede. (Bekir Hazar, Yeni Şafak)
Gerekçe:
Rekabet Kurulu “medyada tekelleşme var” diye bastırıyormuş.
Doğan Grubu ise birini elden çıkarmak istiyor, o da Kanal D...
Aslında öteden beridir medyada tekelleşme var, bunu sağır sultan bile biliyor.
Zaten 28 Şubat’a götüren en önemli etken medyanın “tekel”ci zihniyeti değil miydi?
Aynı ortam yine oluşturuluyor. Tekelci medya, dindarları karalıyor, askerleri “göreve”(!) çağırıyor.
Hoş, “Yahudi” sermayeli bir gruba satılsa ne değişecek ki? “Tekel”ci medya “demokrat” medya olacak değil ya?
10.10.2006
E-Posta:
[email protected]
|