Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Ekim 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Murat ÇETİN

Kum taneleri



Siluetinde boy boy binalardan başka bir şey olmayan, gece her tarafın ışıklarla kaplandığı bir şehre bakınca insan ne hisseder? Teknolojinin vardığı noktanın göz kamaştırıcılığını mı? Ne kalabalık bir memlekette yaşadığını mı? Bu koca çölde bir kum tanesi olarak kaldığını mı?

Belki hepsi. Ama en çok yalnızlığı. İnsan selinden yürüyemediğin bir şehirde koskoca bir yalnızlığı. Milyonlarca çift göz arasında kimsesizliği…

İnsan en çok yalnız olduğunda hisseder, aslında yalnız olmadığını. Devasa ayaklar altında ezilen bir kum tanesi olduğu halde, tüm o ayakların, karşısında bir hiçe dönüşeceği büyük bir gücün bulunduğunu. Tüm güneşler batarken anlar insan, batıp gitmeyeni, yaratıcısını.

Oysa, tuhaftır, o binalar ve o ışıklar, sanki insana Rabbini unutturmak içindir. Işıklar arttıkça, binalar yükseldikçe görünmez olur gökyüzü. Betonlar döküldükçe gözden kaybolur yeryüzü. Gökyüzü ve yeryüzü görülmeyince, Göklerin ve Yerlerin Sultanı da unutulacak sanılır. İnsan gökyüzünü göremeyince, ne eşsiz, ne uçsuz bucaksız, aklın hayalin alamayacağı ne büyük bir kâinatta yaşadığını unutacak diye hesaplanır. Hayatı taştan, demirden, elektrikten, baz istasyonundan ve cistak cistaklardan ibaret sanacak diye umulur. Bedeniniz çıkamıyor diye, siz de çıkamazsınız zannedilir, gökyüzüne. Bedenen çıkmayın diye, türlü oyuncaklar yerleştirilir, o taştan kulelere. Yerin onlarca metre derininden, yüzlerce metre üstüne kadar koca koca ayaklar inşa edilmiştir, kum tanelerini ezmek için, oyun ve eğlencelerle. Her katta biraz daha yükselip, kendisini de yükselmiş hissedecektir, hesapta. Daha büyük binalarda, daha da büyük olduğunu zannedecektir, güya.

Oysa büyük şehirlerin o yüksek kulelerinden, o neon ışıklarından insanın hissesine kocaman bir yalnızlıktan başka bir şey kalmaz.

Yalnız ve çaresiz bir insandan daha aç kimse yoktur, inanmaya.

Eğer dev ayaklar altında ezilen, katları çıktıkça yükseldiğini sanan, oyuncaklara kendini fazlaca kaptırıp, gökyüzüne hayalen bile çıkamayan biri değilse…

10.10.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.10.2006) - Gelecek de bir gün geçecek

  (05.10.2006) - Kedi katili sorular

  (02.10.2006) - Kameraya bakmak

  (26.09.2006) - Okul yolu

  (21.09.2006) - Sempati ve empati

  (21.08.2006) - Kelime Mühendisleri Odası

  (17.08.2006) - Yazmak ve yaşamak

  (14.08.2006) - Bağışlar lütfen

  (10.08.2006) - Yangın var

  (07.08.2006) - Bölünmüşlüklerimiz

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habip FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004