Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 13 Eylül 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Ali FERŞADOĞLU

Eğitim ve dayanışma müessesesi: Cemaat



Herkes acılardan kurtulup huzurlu, mutlu bir hayat sürdürmenin peşinde. Kimi bunun zenginlik, kimi şan-şöhret, kimi mal/mülk, mevki/makam, kimi evlad ü iyal ile elde edeceğini düşünür ve ona göre çalışır. Halbuki ve hiç şüphesiz ki, gerçek huzur, mutluluğun yolu iman; yani, Kur’ân ve Sünneti öğrenmek, anlamak ve yaşamaktan geçer.

Zira, üye olmayan, ne dünya, ne sonsuz mutluluk yurduna girebilir. Üye olmanın şartı da, imandır. Yani, ruh ve duygularımızı dizayn ediliş çizgisinde geliştirmektir. Şu halde, ebedî güzellikleri ferd, aile ve toplumun tüm katmanları olarak benimsemeli ve özümsemeliyiz. Doğru İslâmiyet, yani sağlam bir din/iman öğretimi ve eğitimiyle mümkün. Temel eğitim ile terbiye ailede alınır. Ne yazık ki, sarsılan bu en eski ve kudsî müessese de gerekli bilgi ve donanıma sahip değil…

Öte yandan, jakoben laik, seküler eğitim sistemi de gerekli eğitimi vermiyor, veremiyor. Zaten, verilen, “Din kültürü ve ahlâk bilgisi”nden ibarettir. Bilgi vermek ayrı bir şey, ruh, mânâ, şuur vermek ayrıdır.

Diğer taraftan teknolojik gelişmeler, iletişim ve ulaşımı hızlandırırken; aynı zamanda insanları birbirinden ayırıp ferdiyetçiliğe (bireyselliğe), yani, yalnızlığa itiyor. Bu da, ferdi alkol, uyuşturucu ve benzeri kötü alışkanlıkların pençesine atıyor; aileyi parçalıyor, toplumu huzursuz ediyor.

İşte iman ve Kur’ân eğitimi, manevî hayattaki eksikliklerimizi tamamlamak; çağın en büyük hastalıklarından yalnızlığı aşmak için hemcinslerimizle iletişim, dayanışma ve yardımlaşmaya mecburuz. Bu da ancak gruplaşma/cemaatleşme ile mümkün.

Cemaat, sosyal hayatın zaruriyatlarındandır. Zira, insanlar aynı kalıp, aynı tornadan çıkmış, tek tip varlıklar değildir. Farklı mesleklerin bulunması gibi, farklı cemaatlerin bulunması da içtimâî hayatın tabiî bir sonucudur. Bu aynı zamanda, mânevî işlerde ve hizmetlerde iş bölümüdür. Buna esnaf ve pazarcılar örneğini verebiliriz. Kimi soğan, sebze, kimisi meyve, kimisi başka bir mahsül satar. Herkesin aynı şeyleri, aynı üslûpta satışa arzetmesi beklenmemeli.

Ana, üst kimlik imandır, İslâmiyettir. Bir alt kimlik mezheptir. Bunu da alt grubu, meşrep-meslek olabilir. Cemaat, meşrebden doğmuş olmalıdır. Tüm Müslümanlar bir cemaattir. Ancak, ayrı mezhepten olup aynı meşrepte olanlar cemaat oluşturabilir. Dolayısıyla farklı frekanslar, farklı grupları, cemaatleri oluşturur. Bu farklılıklar,—her zaman, herkesin söylediği gibi—zenginliktir, güzelliktir.

Cemaatleşme, sosyal bir ihtiyaçtır denilebilir. İnsanlar bir araya gelmek, dertlerini birbirine aktarmak, yekdiğerine teselli vermek ve sohbet etmek ister. Bu fıtrî bir meyildir. Bugünkü sefih medeniyet, bu boşluğu, meyhane, pavyon, kahvehane, eğlence ve sefahet merkezi klüplerle doldurmaya çalışıyor. Ne var ki, değil tesellî ve tedavi, maddî-manevî problemler katlanarak büyüyor, çoğalıyor…

Bu feyizli ve mübarek günlerde daha ziyade “cemaat, cemaatin işleyiş tarzı, cemaate mensup fertlerin görevleri, cemiyet, meşveret/danışma, ittihad, uhuvvet/kardeşlik, muhabbet/sevgi” gibi meseleleri etraflıca ele alacağız. Önce, ferdin (bireyin) kişilik, şahsiyet, huy, ahlâk ve mizacı, ardından da cemaatle iletişim ve ilişki boyutlarını değerlendirmeye; bu çerçevede şu soruların cevaplarını bulmaya çalışacağız:

Cemaat nedir? Bir cemaate dahil olmak şart mıdır? Şahs-ı mânevî nedir? Kaç çeşit cemaat yapılanması var; açık, kapalı cemaat nedir? Cemaate dahil olan fertlerin dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir? Cemaat fertler hakkında kararlar verebilir mi?

Meşveret nedir? Meşveretin, yapısı, işleyişi nasıldır? Kimler meşverete seçilir; nasıl seçilir? Ehil olmayanlar meşverete seçilirse ne yapmalıdır? Meşveret kararları nasıl alınır? Meşveret kararları bağlayıcı mı? Kararlar çoğunluk ile alındığına göre; azınlıkta kalanlar nasıl davranmalı?

NOT: Mübarek Üç Aylar, geçmiş Regaib, Mi’rac, Berat Kandilinizi ve Ramazan-ı Şerifinizi tebrik eder; camiamız, milletimiz ve İslâm âlemi için hayırlara; insanlık için hidayete vesile olmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ederim.

13.09.2007

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (10.09.2007) - Yüz binlerce şifaya vesile olabilirsiniz!

  (01.09.2007) - Gül de incitilmemeli, gülistan da, bağban da

  (30.08.2007) - Zekâ nedir, nasıl işler, nasıl geliştirilir?

  (28.08.2007) - Risâle-i Nur ve akıl

  (26.08.2007) - “Kalbe ihtar”, akıl yürütme ve “akleden kalp!”

  (25.08.2007) - “Kalbe ihtar”, akıl yürütme ve “akleden kalp!”

  (24.08.2007) - Kimin etkisinde kalıyor, kimi dinliyoruz?

  (23.08.2007) - Din başka nasıl alet olur ki!..- 2

  (22.08.2007) - Din başka nasıl alet olur ki!..- 1

  (20.08.2007) - Üstad da “aklını Risâle-i Nur’a karıştırmamış!”

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN


 Son Dakika Haberleri