Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 17 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Susurluk'tan Şemdinli'ye



Hakkâri'nin Şemdinli ilçesinde 9 Kasım 2005 tarihinde meydana gelen dehşet verici bombalı hadise ile ilgili dâvâ, önce sivil mahkemelere taşındı. Dâvâ uzun süre görüşüldü. Dâvâlılar hakkında ağır hapis cezaları öngörüldü.

Ancak, nihaî sonuca bir türlü varılamadı ve söz konusu dâvâ bu kez Van'daki Askerî Mahkemeye intikal ettirdi.

Geçtiğimiz hafta görüşülen ilk celsede sonuca varan ve kararını açıklayan Askerî Mahkeme ise, ağır hapis cezası ile muhakeme edilen bütün sanıkları beraat ettirdi.

Ne var ki, Askerî Mahkemenin bir nev'î "kesip attığı" bu dâvânın halk nezdinde ve kamu vicdanında onaylandığı ve müsbet mâkes bulduğunu söylemek, neredeyse imkânsız.

Evet, ortada işlenmiş çok ciddî bir suç ve cinayet hali olmasına rağmen, hiçbir suçlunun tesbit edilememiş olması, maalesef kamu vicdanındaki kanamayı daha da şiddetlendirmiş oldu..

Ve bu dert, benzer mahiyetteki ikinci bir derdin üstüne eklenerek, adeta yaraya tuz–biber ekildi: Biliyorsunuz, daha "Susurluk dâvâsı"nın yarası sarılamamışken, şimdi de "Şemdinli dâvâsı" aynı yaranın üstüne bindirildi.

Oysa, bu ikinci vak'anın olduğu günlerde, medya ordusunun huzurunda konuşan zamanın başbakanı ile yardımcısı (Erdoğan ile Gül), özellikle Susurluk dâvâsına atıfta bulunarak, bundan böyle durumun çok farklı olacağını ve bu tür olayların karanlıkta bırakılmayacağını, nereye kadar giderse gitsin takip edileceğini ve faillerin ortaya çıkarılacağını çok açık bir dille anlatmışlardı.

Ama, işte görüyoruz ki, Şemdinli Susurluk'tan da beter bir şekilde karanlıkta kaldı. Sür'atle de kapatılmaya çalışılıyor.

Bu durumda, Gül ve Edoğan tarafından vaktiyle sarf edilmiş bulunan o "kararlılık ifadeleri" de, ne yazık ki havada kalmış oldu. Üstelik, bundan sonra sarf edilecek benzer sözlerine de, daha hiçbir güven kalmadı.

Biz burada illada birilerini suçlamak gayretinde değiliz. Mahkeme kararlarının da yüzde yüz karşısında değiliz.

Asıl mesele şudur: Şemdinli'de büyük bir hadise yaşandı ve burada insanlık dışı bir cinayet işlendi. Devlet ve hükümet, kararlılıkla bu hadisenin üstüne gitmeli. Hadiseyi aydınlatmalı ve failleri mutlaka tesbit edip cezalandırmalı.

Hem bunu yapacak iradeyi gösterememek, hem da çıkıp orta yerde ahkâm kesmek, kusura bakılmasın ama, hiç şık olmuyor; dahası, güven kaybına, hatta güven bunalımına yol açıyor.

GÜNÜN TARİHİ 17 Aralık 1971

Bundan 36 sene evvel bugünlerde hayata vedâ eden Eşref Edib Fergan merhumun, 1963 yılı Ramazan'ında Üstad Bediüzzaman ve dâvâsı hakkında kaleme almış olduğu uzunca makaleden bölümler aktarmaya devam ediyoruz.

Risâle–i Nurların, vatana millete zararlı, dolayısıyla kànunlara aykırı hiçbir tarafının bulunmadığı gerçeğinin, bilirkişi raporlarıyla ve âdil mahkeme kararlarıyla da kesinlik kazandığını anlatan Eşref Edib'in makalesi, şu sözlerle devam ediyor:

...........................

...Bu itibarla, Risâleler alabildiğine çoğaldı. 'İhvan–ı Safâ' risâleleri gibi bir mahiyet aldı.

130 parçadan ibaret olan bu Risâleler, binlerce sahife teşkil eder. Bazı Risâleler kısa makaleler şeklinde, bazısı da birer kitap halindedir.

Elyazması Nur Risâleleri, para ile satılmaz, meccânen dağıtılırdı. Eski harflerle (Osmanlıca) kitap basımı kànunen yasak olduğu için, bu Risâleler elyazısıyla mütemadiyen istinsah ediliyor, çoğaltılıyordu. İşini gücünü terk edip, hayatını bu hizmete vakfedenler vardı. Kur'ân–ı Kerim'i yazan hattatlar gibi, Nur Risâlelerini istinsah edenler de ecir ve sevaba nail olduklarına itikad ederlerdi. Son zamanlarda bu Risâleler yeni harflerle de basılmaya başladı.

İşte, ortada bu Risâlelerden başka hiçbir şey yoktu. Ne tarikat, ne cemiyet, ne de bir siyasî parti.

...Üstad Bediüzzaman, müddet–i hayatında günde bir kap yemekten fazla yemek yemiş değildir. Çoğu zaman, ekmeğini suya bandırarak geceyi geçirdi.

Gece gündüz ibadetle meşguldü. Yanında, Kur'ân'dan başka hiçbir kitap yoktu.

Bütün ilhamını Kur'ân'dan alırdı. Kendi yazmaz, dikte eder, talebeleri yazardı.

Hapishanede tecrit edildiği, kimseyle görüştürülmediği halde, Nur Risâleleri yazılıp intişar ederdi. Talebeleri de, Nur Risâlelerini yazmak suçuyla mahkûm olarak hapishaneye, Üstad'ın yanına girmeyi en büyük zevk ve sevab addederlerdi.

Zahiren bakanlar, Üstad'ı bir tarikat ehli zanneder. Halbuki, tarikatla bir alâkası yok. O bütün kuvvetini iman ve Kur'ân hakikatini neşr ve iman hizmetine vermişti.

Üstad'ın talebelerine verdiği dersin fâtihası şudur: "Biz ehl–i tarikat değil, ehl–i hakikatiz. Rehberimiz Kur'ân, şiârımız iman ve irfandır.

Filhakika, bir Nur Talebesinin imanı şâyân–ı hayret derecededir. İman hakikati karşısında, hayatın hiç kıymeti yoktur.

Bütün gayeleri iman ve irfandır. Dünyevî hiçbir ihtirasları yoktur. Bu derece ahlâk ve fazilet sahibidirler.

Farzları ifaya son derece itina ederler. Menhiyattan (günahlardan) şiddetle içtinap ederler. Çalışkandırlar. Hayatlarını kazanırlar. Büyük feragat sahibidirler. Ayrıca, Komünizm ve Masonluğa karşı fikrî mücadeleyi en büyük vazife telâkki edeler.

(Devamı var)

17.12.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.12.2007) - E–Sigara

  (13.12.2007) - Hürriyet, adalet, müsavat, uhuvvet

  (12.12.2007) - Pişmanlık ve zamanlama faktörü

  (11.12.2007) - 25 yıllık YÖK mağdurları

  (10.12.2007) - 93 Harbinde şânlı Plevne halkası

  (08.12.2007) - Sigarada merhametin sınırı

  (07.12.2007) - İhraç, tokalaşma, vesâire...

  (05.12.2007) - Araştırma mı, karıştırma mı?

  (04.12.2007) - Muhtelif konular

  (03.12.2007) - Şark Cephesinde Gümrü Zaferi

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri