Da Vinci’nin şifresine döndü bu işler. Bir bakıyorsunuz ülke genelinde bir takım köklü değişiklikler düşünülür. İnsan hakları olsun, demokratik açılımlar olsun, 301. madde gibi maddelerin ıslâhı ve ayarlaması olsun, ne bileyim insanımıza ayakbağı olan herhangi bir konuda olumlu gelişmelerin akabinde birden pıtırak gibi “dam üstünde saksağan” kabilinden gündemi saptıracak, gerilimi arttıracak ve asıl konuyu geride bırakacak gelişmeler ortaya çıkar.
Benim güzel ülkemde, güzellikler olmasın istenir demek ki? Ancak bunu bir punduna getirip yaparlar. Mahallî tabirle öyle “lappıdana, loppudana” müdahele edilmez. Haktan yana, hukuktan yana, millî, vatanî, insanî gerekçelerle bir takım söylentiler ortaya atılır.
Örnek mi istersiniz? Şu türban anketi durup dururken nerden icabetti Allah aşkına? Hem de verilerin, örneklemelerin saptırıldığı gün gibi aşikârken. Veya Fethullah Hocaefendi’nin şu veya bu zamandaki konuşmalarının birdenbire Mecliste dile getirilip tahriklere yola açarak, Fethullah Hocaefendi frekansından rejim tehditleri salvolarına başlanması neden şimdi gündeme getiriliyor?
Başörtülü bir kızımızın ödül töreninden ihracının akabinde, İstanbul’da bir öğretmenin Alevî kökenli olduğu için öğrencisini dövdüğü meselesi de hemen ortaya karışık aşçı usulü servis edildi.
Önümüzdeki günlerde bir zamanların camide zikir çeken sakallı, cübbeli, eli değnekli tarikatçıların zuhuru da gerçekleşir mi acaba?
Hah, Kurban Bayramı da geliyor. Güzel bir fırsat. Çok iyi değerlendirilmeli, “Bu sene Kurban Bayramı yine hac mevsimine denk geldi” diyen din allameleri için kaliteli bir malzeme. Unutmadan ekleyelim; Diyanet İşleri Başkanlığının “imanlı” kriterine “Millî İman Teşkilâtı” kulpunu da takmakta gecikmediler bizim külyutmazlar. Nasıl da anladılar imamların devlet içinde gizli teşkilât kurduklarını? Handiyse, İttihat Terakkicilerin silâha ve bayrağa yeminler eden gizli kolları gibi…(!)
Haberlerde hukuk adına bir mitingin yapıldığı geçiyordu. Biz diyelim on bin, siz deyin on beş bin kişi hukukçulara destek vermiş. Zannedersiniz ki, ülkemizde yargının bağımsızlığı; derin mahfillerin savcı ve hakimlerin yakasından ellerini çekmesi, Malatya, Şemdinli v.s. olaylarındaki çapraşık ilişkileri protesto için mitingi yapılmış. Meğersem, AKP hükümetinin hakim ve savcılar kararnamesinden dolayıymış bunca şamata. Yargıya siyasî müdahale, siyasî kadrolaşma varmış da onu protesto içinmiş… Kendisi de tamamen siyasî ve demagojik bir miting… Yine de saygı duyarız bu mitinge... Ama mesajların veriliş biçimi bir hak arayışından ziyade, bir takım önyargılar oluşturma, şaibeler üretme gayreti olarak görülüyor. Şimdilik yukarıda saydıklarımız gibi gelişmeler ufak ufak atılıyor ortaya. Ama bunlar bir şey değil daha..
Fıkra bu ya; adamın birini yamyamlar yakalamışlar, kazanın içine oturtup pişirecekler. “Ayvayı yedik” diye kendi kendine söylenmiş adam. Çalıların arasından bir ses gelmiş. “Daha değiiiil.” Adam, “Ne yapmam lâzım o zaman?” diye çalıların ardındaki sesin sahibine sormuş. Çalının ardındaki cevap vermiş. “Şu karşıda, başında büyük tüyler olan, iri yapılı adamı görüyor musun?” Adam, “Evet” demiş. “Birinin mızrağını kap ve o adama fırlat.” Adam hemen denileni yapmış. Fırlattığı mızrak kabile reisinin kalbine saplanmış. Reis orada can vermiş. Adam bundan sonra neler olacağını, nasıl kurtulacağını düşünürken, çalıların ardındaki ses yine duyulmuş, “İşte şimdi ayvayı yedin…”
Yakında sivil anayasa tartışmaları ve taslakları gündeme gelince, asıl o zaman siz seyredin türban; irtica, tarikat, sermaye, din, iman, vatan, millet meselelerini. Şimdilik bunlar bir şey değil. Yani daha değiiiil…
12.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|