Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 28 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Latif SALİHOĞLU

Merkezin kalbindeki hastalık



Türkiye'nin bir kaç yönden gergin ve sıkıntılı bir döneme girdiğini hemen hepimiz görüyor ve anlıyoruz. Aynı durumu hükümet yetkilileri de kabul ediyor.

Demek ki ve ne yazık ki, ülke ve millet olarak bir "meçhûl âkıbet"e doğru sürükleniyoruz. Bir taraftan da, birbirimize "Bu işin asıl müsebbibi kimdir?" diye sorup cevabını bulmaya çalışıyoruz.

Bu gibi suâllere cevap arama faslında, genellikle suçlanan ve bütün olup bitenlerden sorumlu tutulan kurum iktidardır, hükümettir, kabinedir...

Esasında, bu kısmen doğru olmakla birlikte, biraz da rahat ve kolaycı bir suçlama yöntemidir. Bu kolaycılığın sebebi, hükümet her şeyin "merkez"i olarak kabul edilmesinden kaynaklanıyor.

Oysa, merkezin kalbinde yer alan sadece hükümet ve kabine değildir. Aynı merkezin başka köşelerinde kurulmuş, hükümetten bağımsız veya yarı bağımsız durumdaki köklü bir dizi "devlet kurumu" var. Onları sarf–ı nazar ederek illetin teşhisinde bulunamayız, meselenin künhüne vâkıf olamayız.

Buna göre, sadece hükümet ve Meclis değil, Ankara, bütün resmî kurum ve kuruluşlarıyla birlikte merkezdir ve merkezin kalbi durumundadır.

Merkezin kalbinde ise, maalesef ciddî bir rahatsızlık var. Rahatsızlık, hastalık var ki, bundan bünyenin, yani ülkenin tamamı bir şekilde etkileniyor.

Evet, öyledir. Kalpte ve merkezde bir sıkıntı varsa, bu sıkıntı kısa zamanda bedenin tümüne sirayet etmeye başlar.

Teşhisi daha doğru ve sıhhatli koyabilmek için, bundan yüz sene evvelki manzaraya bakmakta fayda var.

Bediüzzaman Said Nursî, 1908'in başlarında İstanbul'dadır. Memleketin sıkıntılarını çözmek, en azından hafifletmek için gelmiş ve çeşitli teşebbüslerde bulunmuştur. Neticede ise, önce tımarhaneyi, ardından hapishaneyi boylamak durumunda bırakılmıştır.

İşte, bu mevzuya, yani merkezin kalbindeki hastalığı teşhise dair kendi ifadeleri: "Evvel (1908'den evvel) Şark'ta fenalığın sebebi, Şark'ın uzvu hastalanmış zannediyordum. Vaktâ ki, hasta olan İstanbul’u gördüm, nabzını tuttum, teşrih ettim (açıp baktım); anladım ki, kalbindeki hastalıktır, her tarafa sirayet eder. Tedâvisine çalıştım; bir divânelikle taltif edildim." (Divân–ı Harb–i Örfî, s. 87)

Doğu vilâyetleri için maarif/eğitim ve bütün millet için hürriyet talebinde bulunduğu için, ona divâne denilmiş ve hapse atılmıştı.

Oysa, divane olan, hasta olan merkezin tâ kendisiydi. Nitekim, zaman onu haklı çıkardı. Merkezdekiler, kendileriyle birlikte bütün bir milleti de belâya, musibete giriftar etti. Şairin dediği gibi, "Ne kendisi etti rahat, ne millete verdi huzur."

Aradan tam yüz yıllık bir zaman geçti. Merkezdeki hastalık, hâlâ geçmiş, düzelmiş değil.

Ortada açıklık, şeffaflık yok. Milletin iradesine saygı ve itimat yok. Devlet işlerinin önemli bir kısmı, demek ki, hâlâ perde altında ve kapalı kapılar ardında yürütülmeye çalışılıyor.

Bu da kalbin, dolayısıyla bünyedeki rahatsızlığın devamına sebebiyet veriyor.

Yüz yıllık demokratik sürecin sonunda, kalpteki hastalığın doğru teşhis edilmesini ve ardından tedâvisinin yine doğru ve sağlıklı şekilde yapılmasını temenni ediyoruz.

Tarihin yorumu

Darbenin ayak sesleri: Üniversitede anarşi

Türkiye'de yirmi yıl sürüp gidecek ve binlerce insanımızın can ve mal kaybına yol açacak olan anarşik olaylar zincirinin ilk halkası, İstanbul Üniversitesinde ortaya çıktı.

Önceden yapılan illegal duyurular sebebiyle üniversitenin Beyazıt Kampüsünde toplanan sol tandanslı öğrenci grubu, DP iktidarını protesto eden bir gösteri yaptı. Polis, gösterilerin çığrından çıkması üzerine olaya müdahale etti. İş çatışmaya dönüştü. Çatışma Beyazıt Meydanına da yayıldı.

Bu kargaşa esnasında, olaylarla ilgili bulunmadığı belirtilen 19 yaşında Malatya doğumlu Turan Emeksiz isimli öğrenci meçhûl bir kurşunla vurularak öldürüldü.

Aynı gerilim ortamında, birçok öğrenci ve öğretim görevlisi de çeşitli yerlerinden yaralandı. Gerginlik, ertesi gün İzmir ve Ankara'ya sıçradı. Ardından, diğer büyük şehirlere.

Olaylar, zincirleme şekilde devam etti. 5 Mayıs'ta Ankara Kızılay Meydanında "555K" şeklinde duyurusu yapılan büyük bir gösteri yapıldı. 19 Mayıs'ta ise, yine Ankara'da bu kez Harbiyeliler yürüyerek iktidarı protesto gösterisinde bulundu.

Bütün bu gelişmeler, esasen yaklaşan, daha doğrusu önceden düşünülüp plânlanan kanlı "27 Mayıs Darbesi"ne bir meşrûiyet kılıfı hazırlamaktan ibaretti.

Bu kanlı sürecin ilk işaretini İsmet Paşa Meclis'te vermişti. Kürsü'den Demokratlar'a hitaben "Siz Atatürkçüler'i hiddete getiriyorsunuz. Öyle bir hale düşersiniz ki, sizi ben dahi kurtaramam" demişti.

20 yıl kadar sürüp giden bütün bu kanlı olaylar zinciri, İsmet Paşanın atmış olduğu işte bu ilk işaret fişeğinden sonra başladı.

28.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (28.04.2008) - Merkezin kalbindeki hastalık

  (26.04.2008) - Siyasete ufkî nazarla bir bakış

  (24.04.2008) - Uygur kadınlara Çin işkencesi (2)

  (23.04.2008) - Uygur kadınlara Çin işkencesi (1)

  (22.04.2008) - Eski İttihatçıların yeni Türk Ocakları

  (21.04.2008) - AB hedefine kilitlenmek

  (19.04.2008) - 'Son Osmanlılar'a sosyal statü

  (18.04.2008) - Osmanlı-Yunan Harbi: Elveda Rumeli

  (17.04.2008) - İki farklı şahsiyet: Başgil ve Özal

  (16.04.2008) - Boykot yerine, modern tarıma yöneliş

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri