Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 24 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Raşit YÜCEL

Kelebekler yanmasın



Olumsuzluklar yakamızı bir türlü bırakmazlar. İncitiliriz veya biz incitiriz. Bu açıdan kelebeklerin yanmaması oldukça önemlidir.

Nazik ve nazenin insanları her zaman bulamazsınız. Özellikle dostların az bulunduğu veya bulunamadığı zamanlarda Niyazi-i Mısrî’nin hazin niyazları gibi hallerle karşı karşıya kalırsınız.

“Bunca diyar gezdim gözlerin için,

Niye bana küstün el sözü için?”

nidâları yüreğinize su serpmekten ziyade hicran duygularınızı hareketlendirir.

Ve bu nağmeler kâfî gelmediği an “Gel gidelim dosta gönül” mısralarına ümit bağlarsınız.

Maddesiz sevginin samimî ve sıcak havasını özlersiniz. O zaman kelebeklerin dahi yanmamasını, güllerin solmamasını, çiçeklerin ayaklar altında tahrip olmamasını arzularsınız.

Kelebeklerin hikâyesini size anlatmalıyım:

Bediüzzaman çok küçük yaşlardadır. Babası ile köylerindeki mescide gittiklerinde, kelebeklerin yanan lambaya gelip çarparak yandıklarını görür. Küçük Said, babasına şu çok önemli ricada bulunur:

“Baba, bu lambanın çevresine ağ yapalım, kelebekler yanmasın.”

Ve böyle bir ağ yapar babası.

Bu bir şefkatin ve inceliğin eseridir. Ve bir hassasiyetin canlı tezahürüdür.

Ben bundan birçok dersler çıkardım. Bunu hayatımda uygulamaya çalışıyorum. Kimseyi kırmamaya, kaideleri bozmamaya, fitneye sebep olacak şeylerden şiddetle kaçınmaya, gıybetin çirkin hallerinden uzaklaşmaya, doğruları zedelememeye, bir cani sıfat yüzünden diğer sıfatları yok saymamaya, haklı şûrâya, hakikatteki tazeliği bozmamaya, ihanete uğramamaya, yılandan ve akrepten çekindiğim gibi ihlâsı bozacak davranışlardan çekinmeye, gayet yüksek kulenin başından düşmemeye, sesimi yükseltip asude ve nazik insanlara zarar vermemeye çalışıyorum.

Bu bana çok hoş geliyor inanın.

Kendi hakkımdan ve izzet-i nefis dedikleri şeylerden uzak duruyorum.

Ben hakka ve doğruya karşı müteveccih olmaya çalışıyorum.

Tâ ki kelebekler yanmasın. İnşâ ettiğimiz güzel hasletler zedelenmesin.

Bu hiçbir zaman “uysal koyunluk” anlamına gelmemeli.

Zira kelebeklerin yanması, her zaman, kalp ve ruhumuzu derinden yaralar.

24.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (12.04.2008) - Mart ayı, paylaşım ayı oldu

  (28.03.2008) - Baharla gelenler

  (24.03.2008) - Gönüllerde taht kuran mütefekkir

  (13.03.2008) - Aranan şeyler

  (06.03.2008) - Yol haritası

  (28.02.2008) - Farklı dünyalar

  (22.02.2008) - Asya’nın yenisi

  (15.02.2008) - Avustralya’dan gelen selâmlar

  (07.02.2008) - Bir ülke istiyorum

  (31.01.2008) - Batı Karadeniz

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri