"Gerçekten" haber verir 28 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Raşit YÜCEL

Bilinmeyenler



BİLGİ hayatın kaynağını teşkil ediyor.

Bilinenler var, bilinmeyenler var.

“Siz benim bildiklerimi bilseydiniz; az güler, çok ağlardınız” diyor iki cihanın güneşi ve serveri (asm).

Bilgi toplumu olanlar, ilgi bireyleri haline gelmişlerdir. Çevresiyle ilgili ne kadar sorumlulukları var ise onlara karşı ilgisiz kalmamışlardır.

Sosyal hayatımızda bugün en çok muhtaç olduğumuz şeyler ise, bilinmeyen şeylere karşı ilgi duymamızdır.

Arama ve sahip olma istekleri sadece maddî düzeyde kaldığı sürece hak ve hakikatin yolunu bulmamız imkânsızdır.

Karanlıkta ve yaralı olan bir insanı tasavvur ediniz. Böyle bir insana ulaşıp, karanlığına aydınlık, yarasına merhem olsanız, o insan ne kadar mutlu ve mesrur olur siz kıyas edin.

Dünyası böylesine aydınlık insanlar için, hayat yolu karanlık ve kendisi mânen yaralı insanlara ulaşmak kadar değerli bir şey olamaz.

Ama öyle insanlara ulaşmak bazen zordur.

Herşeyi bildiğini zanneden insanlara anlatacak şeyiniz yoktur.

Bilinmeyenler insanın büyük bir kaybıdır aslında.

Cenâb-ı Hak, kudsî bir hadiste “Ben bilinmeyen bir hazine idim. Bilinmek istedim, kâinatı yarattım” diyerek, yarattığı dört yüz bin çeşit nebatât ve hayvanâtı kendisini tanıması, bilmesi ve Kendisine ibadet ile şükretmesi için yarattığını bildirmektedir.

Bilgi her zaman insanı mütevazi yapmıştır. Bilmeyenler ve az bilenler ise, her zaman kibirli ve böbürlü olmuşlardır.

Bu anlamda herşey talebe bağlanmıştır.

Büyük âlim Sa’d-ı Taftazânî imanı tarif ederken:

“Cenâb-ı Hakkın, istediği kulunun kalbine, cüz-i ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur” diyerek, bunu nazara vermektedir.

Yani, talep ve istek asıldır. İrade dediğimiz şeyi Cenâb-ı Hak insanlara bunun için vermiştir.

Bilinmeyenler bilinse idi, sosyal hayatımız böyle olur muydu?

Tarihini, hayatını, güzelliklerini, sorumluluklarını nereden geldiğini, dünyadaki vazifesinin neler olduğunu, ahiretteki durumunu düşünen insan için bu bilinmezleri bilmek, toplum hayatını huzurlu ve mutlu yapacaktır.

Ama bildiğimiz zaman.

28.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.08.2008) - Alışkanlık

  (14.08.2008) - Birleşmeyen yollar

  (09.08.2008) - ANADOLU'NUN SİNESİ

  (24.07.2008) - Bir dost

  (09.05.2008) - Yolumuz

  (24.04.2008) - Kelebekler yanmasın

  (12.04.2008) - Mart ayı, paylaşım ayı oldu

  (28.03.2008) - Baharla gelenler

  (24.03.2008) - Gönüllerde taht kuran mütefekkir

  (13.03.2008) - Aranan şeyler

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır