10 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Kazım GÜLEÇYÜZ

Doğu Türkistan


A+ | A-

Bundan on dört yıl önce, 1995 Mayıs’ında Cumhurbaşkanı Demirel’in çıktığı Uzakdoğu gezisinin Çin ayağında Pekin, Xian ve Şanghay’a gitmiş; Gül’ün iki hafta önceki Çin gezisinde uğradığı tarihî Xian Camiini biz de heyetle birlikte ziyaret etmiş; daha sonra iş adamı dostumuz Ali Rıza Arslan’la beraber bir Şanghay camiinde Cuma namazı kılmıştık.

Demirel’in o ziyaretindeki uğrak yerleri arasında bizim Doğu Türkistan olarak bildiğimiz ve Çin’in Sincan Özerk Uygur bölgesi olarak adlandırdığı yer bulunmadığı için orayı görememiştik.

Buna karşılık, Şanghay’da gittiğimiz camiye Cuma namazı kılmak için gelen bazı Uygur Türkleriyle ayaküstü sohbet imkânı bulmuştuk.

Demirel’in heyetteki gazetecilerle yaptığı basın toplantısında Doğu Türkistan meselesini sorduğumuzda ise onun bu hassas konuda çok temkinli ve dikkatli bir dil kullandığını görmüştük.

Verdiği cevabın özeti, Türkiye’nin bu konuda Pekin’i rahatsız ve tahrik etmeden Doğu Türkistanlıların durumunu tedrîcen iyileştirmeye ve bunun için ekonomik, ticarî, kültürel ilişkileri geliştirmeye yönelik bir politika uyguladığı idi.

Ve bu, benzer sıkıntıların söz konusu olduğu Rusya, Bulgaristan, Romanya, Irak, hattâ İsrail gibi ülkelerle ilişkilerde de geçerli olmak üzere tesbit edilen politikanın Çin’deki yansıması idi.

Sınırları içinde dindaş, soydaş, akraba olduğumuz azınlıkların yaşadığı ülkelerle, söz konusu kesimleri, bağlı oldukları ülke yönetimleriyle iyi geçinen “dostluk köprüleri” olarak niteleyip buna teşvik etmek ve provokasyonlardan uzak tutmaya gayret etmek, bu politikanın bir parçasıydı.

Madalyonun diğer yüzünde ise, bilhassa baskıcı rejimleri bu azınlıklara yönelik daha ileri tazyiklerden aynı yolla, yani ikili ilişkileri düzgün tutmaya ve geliştirmeye çalışmak suretiyle alıkoyma hesabı gibi bir strateji yer almaktaydı.

Bu politika zaman zaman gönüllerdeki temennî ve ideallerle pek örtüşmeyen sonuçlar üretse dahi, parametreleri özellikle uluslararası aktörlerce tayin edilen reel politikanın duygulara yer vermeyen insafsız şablonları karşısında takip edilebilecek “en ehven yol” haline gelebiliyor.

Yeter ki, acziyet ve teslimiyet izlenimi uyandırmadan, dengeli bir dirayetle uygulanabilsin.

İşin içinde başka işler mi var?

Gül’ün gezisinde, Türkiye’nin bir talebi olmadığı halde Çin’in programa Sincan ziyaretini de eklemesi bir jest ve bu eksende devam ettirilen politikaların olumlu neticelerinden biri olarak yorumlanmışken, bölgede on gün sonra patlak veren kanlı hadiselere nasıl bir izah getirilebilir?

Kendisi açısından en hassas bir alanda, mecbur olmadığı halde Türkiye’ye jest yapma ihtiyacı duyan Çin, nasıl oluyor da, on gün sonra acımasız bir şekilde Uygurların üzerine gidiyor?

Burada, işin içinde daha başka işler var gibi.

Elbette ki, Doğu Türkistan’da yılların birikimi olan sancı ve sıkıntılar hâlâ büyük ölçüde devam ediyor. Pekin’in asimilasyon ve baskı politikaları Uygurları hâlâ bunaltıyor. Ama SSCB sonrasındaki Rusya’da olduğu gibi, Mao sonrası Çin’de de, eski politikaların tedrîcen yumuşamaya ve baskıların nisbeten dahi olsa hafiflemeye başladığı bir sürecin yaşandığı da bir vâkıa olsa gerek.

Çünkü dünya şartları bunu gerektiriyor.

Bu şartlarda Çin de komünist bir diktatörlük olarak yola devamının artık imkânsız hale geldiğini görüyor ve bunun gerektirdiği değişimin sancısını yaşıyor. Dahası, mallarıyla istilâ ettiği dünyada ekonomik dengeleri kendi lehine alt üst eden bir küresel oyuncu haline gelmenin tadını çıkarırken, bu yolda daha ileri ataklar yapma çabasını sürdüren bir ülke, niye eski kötü imajını canlandıracak bir katliâma yönelsin? Bunun mantıklı bir izahı olabilir mi?

Son olaylarda, yumuşak karnı olan Doğu Türkistan üzerinden Çin’i ve dolaylı olarak Türkiye’yi zora sokup başka hesapları kotarma amaçlı bir provokasyon tezgâhı sahneleniyor olmasın!

10.07.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (09.07.2009) - Değişen birşey var mı?

  (20.06.2009) - Derin mesafe

  (19.06.2009) - Din, siyaset, bürokrasi

  (18.06.2009) - Tesbitler ve sorular

  (17.06.2009) - İç içe tuhaflıklar

  (16.06.2009) - İki kronik mesele

  (14.06.2009) - Kriz dersleri

  (13.06.2009) - AB, içki ve AKP

  (12.06.2009) - AB ve Obama

  (11.06.2009) - Almanya’da 10. buluşma

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.