09 Temmuz 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Ali FERŞADOĞLU

İnançsız filozof da olsa, cahil ve kördür!


A+ | A-

Yalnız maddî / fen ilimlerinde uzman olup maneviyattan haberi olmayanlar, her ne kadar “ilmî titr ve paye” sahibi iseler de, gerçekte cahildirler. Bu, abartılı bir ifade gibi gelebilir. “Filozoflar, fen veya sosyal ilimlerde profesör olanlar nasıl cahil olur ve inkâr eder?” diye düşünülebilir.

Ne var ki, meselenin püf noktası yakalandığında kesinlikle böyle oldukları görülecektir. Bu husus genel bir prensiptir: Bir ilimde uzman, âlim olan, diğerinde gabi, cahildir. Fizikçi tıptan, kimyager istatistikçi fenninden; makine mühendisi ziraatten, sosyolog edebiyattan, psikolog mimarî veya tarihten anlamaz! İstisnalar kaideyi bozmaz! Bu normal bir durumdur. Hepimiz öyle değil miyiz? Mesleğimizin uzmanı iken, diğer mesleklerin cahiliyiz. Herkes, kendi branşında otorite olabilirken; başka dalların ve mesleklerin yabancısıdır.

Her ne kadar iman ve özellikle tevhid, fen ilimlerinin de şahadetiyle sabit ise de; manevî ilimler girerler. Madde ile uğraşan, veya madde de boğulanlar maneviyatta kördür; gerçeği göremez! Meseleye şu örnek penceresinden bakabiliriz:

Sosyal veya fen ilimlerinden herhangi birisinden bahseden bir kitap düşününüz. Yazarını, konusunu, mahiyetini, içindeki hakikatleri bilmeyen; eni, boyu, sayfa adedi, paragraf sayısı, yazı karakteri gibi maddî ve şekli yönünde uzman dahi olsa; bu bilim / ilim değildir. Belki feyizsiz, kuru ve ruhsuz bir bilgidir. Ki, ilim sahibi olmayan birisi, bir cetvelle ölçer, biçer, bu hususları ortaya koyabilir. Bu perspektiften bakıldığında; kâinat kitabını inceleyen, “kim yazmış ve niçin yazmış, kitabın anlamı nedir?” sorularını hiç düşünmeden; fizikî-kimyevî veya biyolojik yönlerini ortaya koysa da aslında bu gerçek bilim değil, cehalettir! Dolayısıyla gen ilimlerinde mesafe katedip, maneviyattan haberdar olmayan her bilgi sahibi ilim ehli değildir. İnançsız, maneviyatsız bir ilim adamı aslında ölüdür! Dolayısıyla, kâinat kitabının maddî boyutlarını ele alıp, yaratılış gaye, hikmet ve sebeplerini araştırmamak, iç yüzünü okuyamamak, hikmet dilini çözememek, sentez yapamamak bir cehalettir. Bu hakikati, 20. yüzyılın büyük âlimi, fizikçisi ve filozofu Albert Einstein (1879-1955), şöyle ifade eder:

Duyabileceğimiz en güzel ve en derin heyecan mistik heyecandır. Bütün hakikî ilim bundan çıkar. Gönülden gelen manevî heyecanı tanımayan, yaratılmış tabiat karşısında hayrete düşmeyen ve bu mükemmelliği, muhteşemliği yaratan Allah’ın huzurunda huşu ile eğilmeyen kimsenin ölüden farkı yoktur. Bizim sınırlı aklımızla anlayamadığımız, gözlerimizle görme kudretinden mahrum bulunduğumuz şeyin gerçekten var olduğunu, parlak bir güzellik halinde kendini gösterdiğini bilmek, işte hakikî dindarlığın temelinde bu bilgi ve bu duygu vardır. 1

İnkârcıların bakış açısı gerçek, harfi, mistik, ilmî bir bakış değil, belki ismi bir bakıştır. Mânâ-î ismî ile bakış; bir şeyin sadece kendisini bilip tanımak, eşya ve hadiselere maddî cephelerinden, sathî, üstünkörü, kendi hesabına, tek yönlü bakmaktır. Diğer bir ifadeyle varlığı, maddî, dünyevî boyutuyla algılamak, nefsî çıkarlar açısından görmektir.

Oysa, her şeye Harfî bakılırsa, san’atkârı, ustası görülür. Harfi bakış, bir şeyin kendisini değil, başka şeyleri tanıttığı, bildirdiği mânâdır. Yani, anlamını, sahibini, ustasını, kâtibini, yazarını, san’atkârını gösteren, bildiren, tarif eden bakıştır. Bu bakış; harflerin, kelimelerin şekli ve renginden önce, anlamını görür. Bir san’at eserine, “Nasıl yapılmış, neden yapılmış?” diye bakılırsa; madde, şekil ve görüntünün dar kalıplarının ötesine geçilemez. “Kim yapmış, niçin yapmış, ne anlatmak istemiş ve hangi mesajı vermek istiyor?” sorularına da niyet edip bakarsınız; bilginiz, ufkunuz pek çok âlemlere açılır.

İşte, “mânâ-yı harfî”, Cenâb-ı Hakk’ın yaratmış olduğu şu koca kâinat kitabına, O’nun hesabına bakmak; niçin yazmış, neler yazmış olduğunu anlamak ve anlamlandırmaktır.

Eğer kâinata harfî bakışla, Cenâb-ı Hakk’ın azametini, büyüklüğünü gösteren bir âlet nazarıyla bakılırsa, o oranda kıymetli olur. Meselâ, bir resim Ahmet Hamdi, Leonardo da Vinci veya Picasso’ya dayansa, bir tespih tarihî şahsiyetlere isnat edilse, değeri yüz milyarlarca liralarla ifade edilir. Belki aynı değerde bir resim veya antika eser; eğer, bir ressama isnat edilmezse, kıymeti hiç hükmündedir. Altın değerini, aynı zamanda kuyumcunun bütün incelikleriyle san’atını onun üstünde uygulamasından alır.

Yarın “Uzayda canlılar (ufolar) veya şuurlu, akıllı varlıklar var mı?” sorusunun cevabını bulmaya çalışalım.

Dipnot:

1. Saliha Şahan, Büyük Hayatlar, s. 84-85.  

09.07.2009

E-Posta: [email protected] [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (08.07.2009) - Ele geçirememek nasıl inkâra sebep olur?

  (07.07.2009) - İnkârcı filozofların iddiaları delil olamaz!

  (06.07.2009) - Yokluk ispat edilebilir mi?

  (05.07.2009) - İnkâr ve çeşitleri

  (04.07.2009) - İspat ve ispat çeşitleri

  (02.07.2009) - “Eşim; anne, baba ve kardeşlerine maddî destekte bulunuyor!”

  (01.07.2009) - Fıtrata indirilen yeni moda darbesi: Estetik ameliyatları

  (30.06.2009) - Şeytanlar niçin yaratılmış?

  (29.06.2009) - Cin çarpması

  (27.06.2009) - Cinlerin yaratılmasının hikmeti ve özellikleri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.