Banu YAŞAR |
|
İyi ki bana verilmişsin |
İnsanın en çok duymak istediği şey nedir? En çok neyi duyabilmenin savaşını verir, neyi işitebilmek için bütün bedelleri ödemeye razı olur. Bir tutam sevgi, üç gram değerli olma tutkusuna mı harcar yüreğindekileri... Seviliyor olmak, değerli görülmek, varlığından, var olmasından dolayı memnun olunduğunu bilmek ne kadar iyi gelir insana... Çevresinde ve ailesindeki tek bir kişi için bile değerli ve seviliyor olmak, insanın yaşama gücünü arttırır. Sürekli eksik ve yanlışlarının söylenmesi, hatta suçu işlemeden uyarılmaya kalkılması bizim için adeta toplumsal bir terbiye metodu haline gelmiştir. İyi tarafını söylersem şımarır, ciddiyetini koruyamaz diye düşünülür. Bu yüzden de hep eksiği, hatası yüzüne söylenir. Çocukların uykuda sevildiği, uyurken öpülüp koklandığı zamanlar çok da gerilerde kalmış sayılmaz. Şimdi ise onlar uyurken itiraf ediyoruz hatalarımızı... Sesimizi gereksiz yere ve abartarak yükselttiğimizi, onlara sadece uyurken söyleyebiliyoruz. Dibine kadar pişman olduğumuzu, kendimize ne kadar kızdığımızı uyanıkken gözlerinin içine doğru ifade edemiyoruz. Otoritemizin sarsılmazlığına zarar gelebileceğinden korkuyoruz belki de... Bizi dinlemez, sözümüz geçmez diye düşünüyoruz... Yeterince yüksek çıkarsa sesimiz, o kadar saygı duyulacağına ve itaat edileceğine inanıyoruz. Gerçek duygularımızı yüzlerine karşı söyleyemiyoruz. Belki de cesaret edemiyoruz. Gözlerinde küçülüp, değersiz olacağımızdan korkuyoruz. Kendi kurduğumuz kabarık anne baba şablonlarının, aniden söneceğini düşünüyoruz belki de... Küçük adam ve küçük kızların aslında hayatı bizden daha iyi yaşadıklarını, söylediklerimizi dinlemeleri için, sadece sevilmeleri, sevildiklerini bilmeleri ve kararlı olduğumuzu görmeleri gerektiğini unutuyoruz. Korkularımız yüzünden panikliyoruz, ne yapmamız gerektiği konusunda acemileşip, sakinliğimizi koruyamıyoruz. Aniden kopan bir fırtına gibi, kabarıyoruz. Önümüze ne gelirse yıkıp, kırıyoruz. Bazen de oturup ağlıyoruz, ne yaptım ben diye... Oysa ki, bir çocuk gerçek anne baba ister. Sahte, kırılmaz, sarsılmaz, ağlamaz, kalıplı, otoriter, sevgisini gösteremeyen bir anne baba yerine, sevdiğini söyleyebilen, pişman olunca, haksızlık yaptığında itiraf edebilen, ağlayabilen, belli konularda çok kararlı olduğu gibi, bazı konularda da esnek olabilen, çocuğunun varlığından memnun olduğunu hissettirebilen insanlar olmasını tercih eder. Bazen birkaç kelime bile o kadar değerlidir ki, hayat boyunca unutulmaz... Anne babanın dilinden ‘ İyi ki bana verilmişsin, iyi ki benim çocuğum olmuşsun, Allah iyi ki yaratmış seni ve iyi ki bana vermiş seni’ sözü çocuğa birçok pahalı oyuncağın sağlayamayacağı sevinci yaşatır. Annem babam beni seviyor, çocukları olduğum için mutlular diye düşünür. Bu da onun özgüvenli, hayatından ve kendinden memnun bir insan olması için önemli bir adımdır. Anne babayla ilk yıllarda kurulan olumlu ilişkiler çocuğun ileride kaderle ve Yaratıcısıyla olan ilişkisi ve bakış açısına da yansıyacağı için bu yılların ve davranışlarımızın da önemi artmaktadır. Küçük yaşlarda güven ve emniyet duygusunu yaşayan, anne babasına güvenmeyi öğrenen çocuk, ileride kadere ve Rabbine güvenmeyi de öğrenir. Hayatın içinde kendini emniyette hisseder. Öyleyse bugün çocuğumuzu yanımıza alıp, gözlerinin içine bakarak, onun çocuğumuz olmasından dolayı ne kadar mutlu olduğumuzu, iyi ki bize verilmiş olduğunu, bizim çocuğumuz olduğu için ne kadar mutlu olduğumuzu söyleyelim... Eminim çok işe yarayacaktır... 28.07.2010 E-Posta: [email protected] |