"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyâset-i âliye-i İslâmiye (1)

Abdülbakî ÇİMİÇ
14 Kasım 2016, Pazartesi
Bediüzzaman Hazretleri “Benim hakîkî vazîfem, neşr-i esrâr-ı Kur’âniyedir.”1 der ve “Bu memleketle, hamiyet-i İslâmiye noktasından alâkadarım.”2 tesbitini aktarır.

Bu vazîfedârlık ise “Evet, bu zamanda hem imân ve din, hem hayat-ı içtimâî ve şerîat, hem hukuk-u âmme ve siyâset-i İslâmiye için gayet ehemmiyetli bir müceddid ister.”3  şeklindedir. “Diğer yandan Şam’da allâmelere, siyâset-i İslâmiye noktasında en keskin ve isabetli görüş ve teşhislerle Müslümanların terakki ve kemalâtının esaslarını tesbit edip üç yüz elli milyon Müslümanın saadetinin fecr-i sadıkını haber veriyordu.”4

O halde âlem-i İslâm’ın müstakil bir siyâset-i İslâmiyeyi ta’kib etmesi için, yaşadıkları bu ahirzaman asrında içtimâî ve siyâsî hastalıklarının ilâcını bir tıp fakültesi hükmünde, hayat-ı içtimâîyemize eczahane-i Kur’âniye’den alınan dersleri tiryak misal istimal etmeleri gerekmektedir. Risâle-i Nur’da tesbit edilen hastalıklara çare olacak olan tedâvî yollarına bigâne kalınmamalıdır.

Bediüzzaman Hazretleri bizim kanâatimiz ve çok delillerle müceddid-i ahirzamandır. Müceddid-i ahirzaman olan bir Zatın ahirzamanda muntazır kalınan ve asırlardır ümmetin beklediği Mehdi-i Âzam unvanına sahip olması zaruretinden dolayı; siyâset âleminde, diyanet âleminde, saltanat âleminde, cihad âleminde ve hayatın bütün alanlarında vazifeli olduğu bilinmektedir.5 Bu cihetle Bediüzzaman Hazretleri “İslâm’ın hayat-ı içtimâiyesiyle” de münasebattâr ve o alandan da vazifelidir.6 Ümmetin ve insanlığın içtimâî ve siyâsî hayatına taalluk eden noktaları Kur’ân ve sünnetten ortaya koymuştur.

Bediüzzaman Hazretleri bu vazifeyi hem Eski Saîd devresinde, hem de 1949’dan sonraki Üçüncü Saîd 7 Devresinde yapmış ve “Vatan ve millet ve din namına mükellef olduğum büyük bir vazifeyi, dünyaya bakmadığım için yapmadığımdan, hakîkat noktasında affolunmaz bir suç olduğuna ve bilmemek bana bir özür teşkil edemediğine, şimdi bu Afyon hapsinde kanâatim geldi.”8 diyerek “Vatan ve millet ve din namına mükellef olduğu” içtimâî ve siyâsî vazifenin de yapılması zaruretini dile getirmiştir. Böylece Eski Saîd Dönemi’nden sonra Üçüncü Saîd Dönemi’nde de siyâsete bakma zaruretini Emirdağ Lâhikası-II mektuplarının birisinde şöyle ifade etmiştir.“Biz Kur’ân hizmetkârları ve Nurcular, evvelki iki cereyana karşı daima Kur’ân hakîkatlerini muhafazaya çalışmışız. Mümkün olduğu kadar dünyaya ve siyâsete bakmamaya mesleğimiz bizi mecbur ediyormuş. Şimdi mecburiyetle bakmaya lüzum oldu.”9

Şimdi hakîkat-i hâl böyle iken Risâle-i Nur bizim hem itikâdî, hem îmânî, hem İslâmî, hem de içtimâî ve siyâsî bütün ihtiyaçlarımıza cevap verecek durumda ve konumda bir eserdir. Bediüzzaman Hazretleri Kur’ân ve sünnetten dinin ruh-u aslîsini muhafaza ederek yeni izah ve ikna yollarıyla müceddidlik vazifesini bihakkın deruhte etmiştir.

Bu cihetle Risâle-i Nur Külliyatı özelde ümmetin, genelde ise insanlığın ihtiyacı olan bütün suallerine cevap verecek eserler durumundadır. Risâle-i Nur eserleri bizim itikadî, imânî, İslâmî suallerimize cevap verdiği halde; akıl, kalb ve ruhumuzun ihtiyacı olan müşkülleri cevaplayıp, içitimâî ve siyâsî suallerimize cevap vermez ise, o zaman Bediüzzaman Hazretleri’nin müceddid-i ahirzaman olma hususiyeti tartışılmaya başlar. H

âlbuki Bediüzzaman Hazretleri “Evet, Risâletü’n-Nur, size mükemmel bir me’haz olabilir.”10 “Hakaik-ı âliye-i îmâniyeyi tamamıyla Risâle-i Nur ihata etmiş, başka yerlerde aramaya lüzum yok.”11 “Risâletü’n-Nur, hakaik-ı İslâmiyeye dair ihtiyaçlara kâfi geliyor; başka eserlere ihtiyaç bırakmıyor.”12 “Çok emarelerle anlamışız ki, bu ulûm-i îmâniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz”13 demektedir.

Öyleyse Risâle-i Nur Külliyatı bir bütün olarak ele alındığında ihtiyaçlarımıza cevap verecek mahiyette eserlerdir. “Yalnız bazen izah ve tafsile muhtaç kalmış.”14 diyen Üstad “Sizin vazifeniz devam ediyor.”15 diyerek Risâle-i Nur’un müteferrik yerlerine dağıtılmış meselelerin bir araya getirilmesi vazifesini  “Risâle-i Nur, benim gibi âciz ve ihtiyâr ve zaif bir bîçareye bedel, genç, kuvvetli çok Saîd’leri içinizde bulmuş ve bulacak”16 diyerek yapmamız gereken şerh, izah, tanzim vb vazifelerin devam etmesi gerektiğini söylemiştir. Bizler de bu vazife gereğince Risâle-i Nur’un müteferrik yerlerine derc edilen siyâsî ve içtimâî mevzuları da toparlayarak İslâm’ın yüksek siyâseti olan siyâset-i âliye-i İslâmiye prensiplerini ümmetin önüne koymaya çalışmalıyız.

Haftaya devam edelim inşâallah…

Dipnotlar:

  1- Emirdağ Lâhikası-I, 2013, s. 45; Lem’alar, 2013, s. 540.

  2- Emirdağ Lâhikası-I, 2013, s. 45.

  3- Kastamonu Lâhikası, 2013, s. 267.

  4- Tarihçe-i Hayat, 2013, s. 698.

  5- Şuâlar, 2013, s. 932.

  6- Mektubat, 2013, s. 538.

  7- Tarihçe-i Hayat, 2013, s. 932.

  8- Şuâlar, 2013, s. 626.

  9- Emirdağ Lâhikası-II, 2013, s. 814.

10- Barla Lâhikası, 2013, s. 589.

11- Barla Lâhikası, 2013, s. 589.

12- Kastamonu Lâhikası, 2013, s. 97.

13- Mektubat, 2013, s. 725.

14- Barla Lâhikası, 2013, s. 589.

15- Barla Lâhikası, 2013, s. 590.

16- Barla Lâhikası, 2013, s. 589.

 

Okunma Sayısı: 2301
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı