"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üç sabırla mükellefiz

Abdullah ŞAHİN
08 Eylül 2016, Perşembe
Sabır, kişinin hayatında karşılaştığı kendini ve nefsini zorlayan hadiseler karşısındaki dayanma gücüdür.

Normal ve her şeyin yolunda gittiği zamanlarda sabır konusu insan hayatında çok öne çıkmazken, aslında kaderin bir hükmü olan ve anormalmiş gibi görünen hadiseler sabır hakikatini hayatın en ön sırasına koyuverir.

Tabiî ki sabır kuvveti sadece musîbet ve belâlar geldiğinde kullanılan bir hakikat deģildir.

Sabır kuvveti, insanın hayatı boyunca karşılaştığı maddî ve manevî zorluklara karşı koyabilmesi için, Cenâb-ı Hak tarafından, yerinde kullanılmak üzere kuluna verdiği, manevî bir silâh ve mühimmat deposudur. Acemi asker ve kumandan misali, sağa sola rastgele ateş edilerek tüketilen mühimmat ise elbette bir mana ifade etmez ve sahibini mesul ve mahcup kılar.

Asrın büyük Kur’ân müfessiri Bediüzzaman, hayatının her ânı sabır hakikatinin şahikalarıyla bezenen, Hz. Rasulullah’tan (asm) ve Yüce Kur’ân’ımızdan aldığı ders ve ilhamla eserlerinde bu kuvvenin nasıl doğru kullanılacağını şöyle ifade eder:

Sabır üçtür: Biri: Masiyetten kendini çekip, sabretmektir. Şu sabır takvadır;  “Allah takva sahipleri ile beraberdir”1 sırrına mazhar eder.

İkincisi: Musîbetlere karşı sabırdır ki, tevekkül ve teslimdir. “Allah sabredenleri sever” 2 şerefine mazhar ediyor. Ve sabırsızlık ise Allah’tan şikâyeti tazammun eder. Ve ef’âlini tenkit ve rahmetini ittiham ve hikmetini beğenmemek çıkar.

Evet, musîbetin darbesine karşı şekvâ suretiyle elbette âciz ve zayıf insan ağlar. Fakat şekvâ O’na olmalı; O’ndan olmamalı. Hazret-i Yakup Aleyhisselâmın ”Ben derdimi de, üzüntümü de ancak Allah’a şikâyet ederim’ dedi.” 3 demesi gibi olmalı. Yani, musîbeti Allah’a şekvâ etmeli; yoksa Allah’ı insanlara şekvâ eder gibi ‘Eyvah! Of!’ deyip ‘Ben ne ettim ki bu başıma geldi?’ diyerek âciz insanların rikkatini tahrik etmek zarardır, mânâsızdır.”

Üçüncü sabır: İbadet üzerine sabırdır ki, şu sabır onu makam-ı mahbubiyete kadar çıkarıyor, en büyük makam olan ubûdiyet-i kâmile cânibine sevk ediyor.

Her biri bir kitap keyfiyetinde olan bu hakikatler karşısında ve Yüce Allah’ın ve Peygamberimizin (asm) sabredenler için haber verdiği azim müjdeler karşısında ”Sabrım tükendi, artık dayanamıyorum vb.” söylemlerin hakikat nazarında bir mana ifade etmeyeceği de ayrı bir gerçek.

Aslında hayatın dayanılmaz gibi görünen anlarında insanın boğulduğu nokta, kendisine bu halleri kaderden takdir eden sahibinden gaflet halidir. Bediüzzaman’ın belâ ve musîbete uğrayarak mahzun ve mazlûm hale düşenlerin feryadını dindiren aşağıdaki dizeleri ise gönüllere su serper:

“Bırak ey biçare feryadı belâdan kıl tevekkül,

Zira feryat belâ ender hatâ ender belâdır bil.

Eğer belâ vereni buldunsa, safâ ender atâ ender belâdır bil.

Eğer bulmazsan, bütün dünya cefâ ender fenâ ender belâdır bil.

Cihan dolu belâ başında varken, ne bağırırsın küçük bir belâdan? Gel, tevekkül kıl.

Tevekkülle belâ yüzünde gül, tâ o da gülsün. O güldükçe küçülür, eder tebeddül.“ (Lem’alar, İkinci Lem’a, s. 27)

Rabbim cümlemizi doğru yerde ve doğru zamanda sabredenlerden kılıp, altından kalkamayacağımız hallerle bizi imtihan etmesin! Amin!

Dipnotlar: 

1. Bakara Sûresi, 2:194.

2. Âl-i İmrân Sûresi, 3:146 

3. Yusuf Sûresi, 12:86. 

Okunma Sayısı: 3109
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı