Üniversite yıllarımda lisans bitirme tezimi Evliya Çelebi ve onun meşhur eseri seyahatname üzerine çalışmalar yaparak tamamladım.
Bu çalışmamda gördüm ki seyahatname gerçektende çok zengin ve edebi üslûpla yazılmış bir şaheserdir. Öyle ki Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Türk ve Dünya Edebiyatının gezi ve seyahat alanında yazılmış en önemli eseridir demek yanlış olmasa gerek.
Türk ve Dünya kültür mirasının önemli ve değerli bir eseri olan Seyahatname, 17. Yüzyıl Osmanlı Coğrafyasını anlamada bizlere oldukça yardımcı olur. Çünkü seyahatname sadece bir gezi kitabı olmakla kalmayıp konu çeşitliliği açısından oldukça zengindir. Öyle ki 10 ciltlik bu devasa eserde Tarih, Coğrafya, Edebiyat, Din, Mitoloji, Dil Bilimi, Sosyoloji, Yer Adları v.s gibi birçok bilim dalları ile alâkalı geniş bir alan vardır.
Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesini okumak demek, Osmanlı İmparatorluğunu okumak demektir. Çünkü Evliya Çelebi 80 yıllık ömrünün 50 yılını imparatorluk topraklarını gezerek geçirmiştir. Bu yarım yüz yıllık periyot da birçok şehri, dağı, ovayı, nehri gören ve gördüklerini de 10 ciltlik eserinde toplayan Evliya Çelebi, şüphesiz Türk münevverleri içerisindeki en önemli şahsiyetlerin başında gelir.
Günümüzde onun gezdiği toprakların üzerinde tam tamına 39 ülke kurulmuştur.
Bu ülkeler şunlardır:
Türkiye, Almanya, Avusturya, İtalya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Ukrayna, Moldova, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan, Slovenya, Slovakya, Arnavutluk, Karadağ, Kosova, Hırvatistan, Bosna - Hersek, Makedonya, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan, İran, Irak, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin, Ürdün, Kuveyt, Suudi Arabistan, Mısır, Sudan, Etiyopya, Cibuti, Somali, Kenya, Tanzanya.
Düşününki 17. Yüzyılın ulaşım imkânlarıyla bu kadar geniş bir sahayı gezmek ve bunu bir eser haline getirmek, günümüzde bile çoğu insanın yapabileceği bir iş olmasa gerek. Sadece gezmekle yetinmeyen seyyahımız bazen orduyla sefer ve savaşlara da katılmıştır. Meselâ 17. Yüzyıldaki Kırım’da ve Girit’te yapılan savaşlara bizzat katıldığını eseri Seyahatnamede anlatır.
Seyahatnamenin muhtevası gayet geniş ve zengin konuları kapsamaktadır. Öyle ki Evliya Çelebi gezdiği yerlerin insanlarını, onların geçim kaynaklarını, hayvancılığı, tarımı, balıkçılığı, iklimi, yer adlarını, nüfusu, mahalleleri, köyleri, evleri, sarayları, konakları, hanları, hamamları çeşmeleri, dergâhları, tekkeleri, camileri, kiliseleri, sinagogları, köprüleri, kaleleri, surları, dağları denizleri, gölleri nehirleri yani kısacası 17. Yüzyıl Osmanlısını bizlere apaçık bir lisanla seyahatnamesinde göstermiştir.
Bu derece önemli bir eserin yüzyıllarca değerini bilmemekle kalmayıp bu eserden yeteri kadar faydalanmamış olmamız ise, tarihi birçok bilginin eksik kalmasına sebep olmuştur. Kültürel değerlerimize ve onları meydana getiren ilim insanlarına gereken önemi vermeyerek kültürümüze ne denli yabancılaştığımızı her defasında göstermiş oluyoruz. Kültür, sanat, inanç, tarih ve edebiyat gibi alanlarda yeterli kalitede bilinçli nesiller yetiştiremediğimiz takdirde geleceğe hiçbir şey aktaramayız. Ve bu da nice nesillerin heba olmasına, kültür ve inanç yapımızın ise yozlaşmasına sebep olacaktır.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, son yıllarda Evliya Çelebi ve Seyahatnamenin değeri her geçen gün daha da artmaya anlaşılmaya başlanmıştır. Öyle ki UNESCO 2011 yılını Evliya Çelebi’nin 400. Doğum yılı olması hasebiyle ‘’2011 UNESCO EVLİYA ÇELEBİ YILI’’ ilân ederek Evliya Çelebi’nin ne kadar önemli bir seyyah olduğunu dünyaya bir kez daha göstermiştir.
Seyahatlerine başlama sebebini, rüyasında Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’i (asm) görmesine dayandıran, rüyada Peygamber Efendimize (asm) “Şefaat Ya Resulallah’’ demesi gerekirken ‘’Seyahat Ya Resulallah’’ diyecek kadar seyahate ve gezmeye âşık olan seyyahımız Evliya Çelebi’yi ve eseri olan Seyahatnameyi tekrardan keşfetme zamanı gelmedi mi sizce de?