ABD’de siyahîlerin ve diğer dezavantajlı grupların hakları bağlamında sürekli olarak önemli adımlar atılıyor.
Epey bir zamandan bu yana düzenlenen “Black Lives Matter” yani “Siyahların (da) hayatı değerlidir” protestolarını ve etkilerini basından izliyoruz.
Avrupa’dan bakınca Avrupa üstünlükçülüğünün sembolü olan, ama aslında dünya çapında sömürge döneminin ve köleliğin sembolü sayılan İtalyan sömürgeci kâşifi Kristof Kolomb’un heykelleri de bu haklı tepkilerden nasibini alıyordu. Bu kapsamda Kolomb heykelleri ABD’nin birçok şehrinde meydanlardan depolara kaldırılmıştı.
Bu halkaya bir yenisi daha eklenmiş.
İHA’nın haberine göre Meksika’nın başşehri Mexico City’nin merkezindeki Paseo de la Reforma bulvarında yer alan ve geçen sene restorasyon çalışmaları bahanesiyle yerinden kaldırılmış olan Kristof Kolomb heykeli de artık yerine dönemeyecekmiş.
Darısı diğer dünya heykellerinin başına.
Mexico City Belediye Başkanı Claudia Sheinbaum, Kristof Kolomb heykelinin yerine yerli bir Meksikalı kadının heykelinin konulacağını söylemiş.
Bu değişikliğin amacını açıklarken de Meksika’daki kadınların, özellikle de yerli kökenli kadınların tarihî rolüne de temas eden ve “sosyal adalet” sağlayan bir anıta yer açmak istediklerini bildirmiş.
“Bu da bir heykel, ne farkı var” denilemez. Bazen çivi çiviyle sökülür.
Başkanın konu hakkında şu söyledikleri de iyimserliğin ipuçları (mealen):
“Elbette Kolomb’u tanıyoruz. Fakat bu konuda iki vizyon var: Avrupa’nın vizyonu ‘Amerika’nın keşfi’nden söz ediyor. Buradan bakınca ise başka bir vizyon var. Meksika’da yüzyıllardır medeniyetler var olmuş. Gerçekte Amerika’ya bir Avrupalı geldi, iki yer arasında bir karşılaştırma yaptı ve ardından İspanyol fethi geldi.”
Yani özetle diyor ki “tarihe basarak milliyetçilik yapan ve üstünlük taslayan Avrupa’nın –ki bu Avrupa aslında ‘İkinci Avrupa’dır- bakış açısına mecbur değiliz”.
Bu örnek gelişmelerden anlaşılıyor ki fetihler dönemi bittiği gibi eski fetihlerden pay ve güç devşirme dönemi de bitiyor.
Üstünlük iddiasıyla zoraki kendine benzetme dönemi zaten çoktan bitmişti. Vicdan ve fikir hürriyeti artık dünyanın ana rengi.
Özür dileme, yüzleşme ve yeniden sözleşme devrindeyiz.
Buna malikiyet ve serbestiyet devri de denilebilir. Gerçekten eşitlik, sosyal adalet, fırsatları paylaşma, tevazu, toplumsal barış, çoğulculuk gibi ortak değerleri benimseyen yeni insanlık fikri dünyaya her geçen gün daha fazla hakim oluyor.
Bakmayın birilerinin karamsarlık ve düşmanlık pompaladığına. Husûmetin vakti bitti.
Bu yeni dalga bizi de eninde sonunda sarıp kuşatacak. Rejim ve ideoloji tartışmalarının anlamsızlığını hep birlikte yaşayacağız.
Biz şimdi doğru tarafta durmalı ve utanacağımız şeylerden uzak kalmaya çalışmalıyız.