Zelzeleden sonra ve yıkıma bağlı olarak ortaya çıkan çok sayıda hukuki problem var.
Bu problemler için bireysel olarak çözümler üreten ve bunu sosyal medya aracılığıyla ve başka yollarla yayınlayan bazı ekipler veya bazı hocalar oldu. Mesela Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin hocalarından Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu bunlardan biri.
Ancak bunlar sadece başlangıç ve elbette geliştirilmesi ve tartışılması lazım. Hem de bu işler acilen toplanacak ve ekipler halinde çalışacak olan şûralar eliyle yapılmalı.
Kim ya da kimler yapacak?
Üniversitelerin hukuk fakültelerinin dekanları ve diğer akademik yöneticileri inisiyatif geliştirmeli.
Akademisyenler yetkili kurulların da desteğini alarak bu problemlerin en adil şekilde çözümü için raporlar hazırlamalı ve teklifler ortaya koymalı.
Böylece akademik birikim işe yarar bir biçimde hayata geçirilmeli.
Zira bu yıkımdan çıkış için “kiminin parası kiminin duası” misali, bazılarının iradesini ve bazılarının da ilmini ortaya koyması şart.
Ortaya konulacak akademik ürünün siyaseten kimin işine yarayacağı gibi hususlar akademisyenleri ilgilendirmez ve ilgilendirmemeli.
Neticede ürün milletin işine yarayacaktır. Akademisyenlerin de millete borcu vardır.
Bu çalışmalarda vazife alacak olan akademisyenleri teşvik edebilmek amacıyla çeşitli formüller geliştirilebilir:
Mesela bu çalışmalar ders yükünden sayılabilir.
Ya da mesela ortaya konulan akademik ürünler teşvik puanı hesaplamasında özel olarak kıymetli sayılabilir. Ki hakikatinde de öyledir.
Bir de şu var:
Hukukçu akademisyenlerin çoğunun bilhassa Almancayı iyi bildiğini biliyoruz.
Almanya’nın İkinci Cihan Harbinden sonra savaşın yıkımından nasıl bir hukuk rejimi ile çıktığı ve nasıl bir yol takip ettiği hususu 6 Şubat Zelzelesi sonrası bizim için de iyi bir örnek olabilir.
Hukukçu akademisyenler bunun için “yukarıdan talimat” bekliyorlarsa akademik bağımsızlık eksikliğindendir.
Yukarıdaki tekliflerimizi akıllarından geçiriyor ama “yukarısı ne der” diye düşünüyorlarsa akademik cesaret eksikliğindendir.
Akademisyenin “yukarısı” olmaz.
Akademisyen vicdanıyla baş başadır.
Zira ilim talimatla yapılmaz.
Hele adaleti arama ve tatbikatçıya yol gösterecek ilmî içtihatlar yapma işinin siyasi talimatla yapılanı kadar tehlikelisi yoktur.
Bize düşen vazifelileri vazifeye davet etmek ve hatırlatmaktır.
Dekanlara düşen de sadece “çorba dağıtmak” değil, hukuk rejimi ve problem çözümü konusunda da inisiyatif almaktır.