Samuel Huntington’ın mealen, “medeniyetler arasında bir çatışmanın çıkacağı ve bunun üçüncü dünya savaşını ve ardından kıyameti getireceği” yolundaki tezini bilirsiniz.
Aksi tez ise İttihad-ı İslam ve sulh-u umumi idealidir.
Bu idealin bu günkü adı Medeniyetler İttifakı Projesidir. Bu ideal adına Türkiye’de ve dünyada Enstitüler ve hatta Üniversiteler kurulmuştur.
Yine bu önemi sebebiyledir ki konu Birleşmiş Milletlerin çok ortaklı bir projesine dönüştürülmüştür. Projenin sahibi İspanya ve Türkiye imiş gibi gözükse de aslında sahibi bütün akl-ı selim insanlar ve bütün insanlıktır.
Gelinen noktada, İspanya, oynanan bir iç oyunla bu projeyi maalesef kendi gündeminden –İnşallah şimdiliktir- kaldırmıştır.
Ve Türkiye’nin de bu projeden çekilmesini isteyenler vardır.
Maalesef, küresel derin devlet ve onun yerel uzantıları, şu sıralar, aşırılıkları kaşıyarak ve abartarak ve Trump gibi fırsatları da gole çevirerek bu projeyi bitirmek için çalışıyor.
Elbette medyada kullandıkları şeyler belli: Filmlerdeki savaş, silah, abartılmış vatanseverlik kurguları, menfi milliyetçilikler, iç ve dış düşman üretme mekanizmalarının çalıştırılması vs.
Bizce yerelde istediklerini elde edebilmelerinin yolu şu: Düşmanı sürekli değiştirtilebilen tek adamlar üzerinden savaş mekanizmaları kolay yönetilebilir bir Türkiye. Ve referandumdan geçerse yeni sistem bunu kolaylaştıracak.
Bu tesbitimize karşı “ama Meclis var” diyecek olanlara cevabımız şu: Elbette dünyadaki hemen hemen bütün örneklerde bu tek adamların sırtına basıp araç yaptığı bir Meclis hep var ve hep olacak. Zaten tarih boyunca da Meclisi olmayan diktatör pek yok.
Yani mesele Meclisin Cumhurbaşkanı karşısındaki konumu.
Sağduyu galip gelmeli. Meclis’in devre dışı kalması ya da kukla haline gelmesi önlenebilmeli. Bunun için ise önce referandumda “hayır”lar çok çıkmalı.
İslam sulh ve selam dinidir. Hayır sulhtadır. Devletler, dinler, medeniyetler çatışarak kazanamaz, aksine kaybeder.
Haçlı seferleri hortlatılamaz.
Hilal-haç mücadelesinin zamanı çoktan geçti.
Yanlış yürüyen abartılı “dinler arası diyalog” uygulamalarını bahane ederek diyalog kapısını tümüyle kapattırmak İslamiyet’e alan kazandırmaz, aksine, marjinalleştirir ve mevzi ve imaj kaybettirir.
Öte yandan “haçlı” dediğimiz memleketlerdeki hilal sahiplerini ve hilalin temsilcilerini de hizmetlerinde daha fazla sıkıntıya sokmamalıyız. Sağduyu bu sebeple de gerekli.
Biz şuna inanıyoruz: “Cihad-ı haricîyi (dış cihadı) şeriat-ı garranın berahin-i katıasının (parlak İslamın ikna edici delillerinin) elmas kılınçlarına havale edeceğiz. Zira medenilere galebe çalmak ikna iledir. Söz anlamayan vahşiler gibi icbar (baskı) ile değildir. Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur.”
Uyanık olmazsak savaş çığırtkanları bizi dahi kategorize ve hatta kriminalize edebilirler!
İşte o zaman İslam da kaybeder dünya da…
Bu sebeple haydi gayret. Hayır deyin. Hayırı yayın.
Tek adama da, medeniyetler çatışmasına da geçit vermeyin!