İktidar medyasından sadece Aydınlık’ın şanla ve şerefle(!) verdiği ve diğerlerinin “olmayan kanuna” şimdiden uyarak ve “ne olur ne olmaz, ileride müzevirlikten ceza alabiliriz” diyerek görmezden geldiği haber şu: İnternet medyasını “düzenlemek” için bu günlerde yeniden yola çıkanlar yeni bir suç tipini ihdas etmeyi de akıllarına getirmişler: “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu.”
(Üstelik bu suç internet müzevirliğinin bilindiği 2005’te yürürlüğe konulmuş olan Türk Ceza Kanununu hazırlayanların o tarihte cezalandırmaya ihtiyaç duymadıkları bir fiil.)
Tarifi de şöyle: “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak(!) saikiyle; ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, verilen ceza yarı oranında artırılır.”
Putin’den gelen akıllarınca böylece “boşluk dolduracaklar”. Hem de “yaratmak”ı bir kere daha kanuna sokuşturarak!
Sanıyorlar ki bir türlü ele geçiremedikleri internet medyasını belirsizliklerle dolu bu hükümle böylece “zapturapt altına” alacaklar. (Bu tabir tek parti dönemine aittir!).
1. Haber verenin ve paylaşanın “saikinin” yani “onu buna sevkeden arka plan sebebin” “halk arasında endişe, korku veya panik” oluşturmak olduğu nasıl tesbit edilecek? Belirsiz.
2. Bilginin gerçeğe aykırılığının anlamı ve bilgi yayanın bunu nasıl anlayabileceği nasıl tesbit edilecek? Bu da belirsiz.
3. Haydi bunlar belirlendi. Yalan bilginin “kamu barışını bozmaya elverişli” olup olmadığı nasıl tesbit edilecek? Bu hepten belirsiz.
Üç bilinmezler kanunu. Heisenberg’in belirsizlik ilkesinden(!) bile belirsiz.
Evet, müzevirlik Allah katında büyük günahtır. Fitne çıkarmak da öyle. Tamam. Ama meşveret ve şura da Allah’ın bir emridir. Muhalefet devletin adalet terazisinin meşru ve samimi bir kefesidir. Herkesin kendine göre doğrularının olması da normaldir. Yalanlamak mümkünken cezalandırmak da neyin nesi? Bu da bir fitne kapısı açmak değil midir?
Evet, fitnedir. Hem de bu fitne diğer fitne hükmü olan ve eski TCK’daki 312’nin biraz düzeltilmişinin yerine geçen TCK 216’dan sonra gelmek üzere tasarlanmış bir fitnedir.
Bir parça adliye tecrübesi olan, bunun gerçek bir “ne tarafa çekersen gidecek türden lastikli bir fitne kanunu” olduğunu ve “muhalefete sansür için” çıkarıldığını biliyor.
Eğer kabul edilir de uygulanmaya başlanırsa iş işten geçmiş olur.
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal Beyefendi’nin de aktardığı gibi:
“Onlar zannediyorlar ki biz sussak her şey hallolacak. Oysa bilmiyorlar ki biz sussak tarih susmayacak.”
Bu kanun geçerse Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu dönemdeki “evet”çi üyeleri tarihe “mal” olacaklar.
Bu Meclis böyle bir tarihi yazmak ister mi?
Ey iktidar vekilleri! Musallaya yatırıldığınızda “nasıl bilirdiniz” sorusuna ne cevap verilmesini istersiniz?
Cemaatin, dişlerini gıcırdatarak hep bir ağızdan “bu vekil var ya bu vekil, hürriyetimizin son canının katiliydi” demesini mi istersiniz.
Bütün okuyucularımız, sizden rica ediyoruz:
Her biriniz “başkası yapsın” ya da “başkası zaten yapıyordur” demeden, bu meseleyi muhataplarına ve bilhassa özgürlükçü eski AK Partili dostlarınıza tek tek duyurunuz.
“Bu muydu sizin özgür Türkiye hayaliniz, bu kanun sizin de aleyhinize kullanılırsa ne olur, düşündünüz mü?” diye sorunuz.
Aklı başında ceza hukuku hocalarının hiç birinin bu kanunu desteklemediğini de hatırlatınız.
Belki uyanırlar.