Psikolojik Danışman Zülal Destancı, gelecek kaygısının herkesin en temel problemleri arasında yer aldığını belirterek, “Her yaşanan zorluk zihne yeni bir şema verecek ve sonucunda hayata, kainata, insan olmaya dair ufkumuzu genişletecek” dedi.
Suna Çaloğlu - BURSA - YENİ ASYA
Pandemi döneminde ruh sağlığı sorunlarının arttığını gözlemleyen Yeni Asya Derneği Hanımları, “İnsanlığın çözüm arayışına nasıl katkıda bulunabiliriz?” sorusuyla yola çıkarak bol istifadeli bir etkinliğe imza attılar.
22 Ekim Cuma günü gerçekleştirilen “Pandemi ile Günyüzüne Çıkan Soru: Başıma Ne Gelecek?” başlıklı seminerde Psikolog Hacer Nur Aksu, Psikolojik Danışman Zülal Destancı ve Avukat Tubanur Kaşlıoğlu görsel sunumlarla destekledikleri konuşmalarında çok önemli tespitlerde bulundular. Hacer Nur Aksu salgının korku, mutsuzluk, ümitsizlik, çaresizlik gibi duygulara sebep olduğunu, halkın çoğunluğunda kaygı ve stresi arttırdığını belirtti. Aksu, şunları anlattı: İnsanın psikolojik bütünlüğünü koruyabilmesi için rahatlatan ve mutlu eden getirileriyle tevekkül, önemli bir sığınaktır. Sonsuz yok olma endişesinden uzaklaştırarak, güç yetiremediğimiz olaylara karşı dayanak noktası oluşturur, yalnızlık duygusuyla baş edebilmemizi sağlar. Maneviyat, psikolojik sağlamlık üzerinde etkili bir faktördür. Sık dua eden, yeterli ve sağlıklı uyuyan, egzersiz yapan ve diğer bireylerden sosyal destek alanların psikolojik sağlamlıkları daha yüksektir. Belirsizliğe tahammül ve endişe ile baş etme becerileri daha iyidir.

Gelecek kaygısı herkesin en temel problemi
Zülal Destancı insanın diğer varlıklardan farklı genetik yapısı sayesinde ‘üstbiliş’e sahip olduğu; bu yüzden de anda sınırlı kalmayıp geçmiş ve geleceği düşünüp anlam çıkarabildiği tespitiyle konuşmasına başladı. Gelecek kaygısının herkesin en temel problemleri arasında yer aldığına değinen Zülal Destancı, gelecek kaygısının en çok evden ayrılma, yeni bir hayat kurma aşamasında, iş ve eş seçimi gibi belirsizliklerle dolu olan gençlerde ortaya çıktığını vurguladı. Destancı, konuşmasına şu şekilde devam etti: İnsan zihni yeni karşılaşacağı olayları geçmişte deneyimlediği olaylarla yorumlar ve hareket tarzı seçer. Ama benzer bir olayı tekrar yaşayacak olsa bile o durumu etkileyen kendi iradesi dışında gerçekleşen bir çok etmen vardır. Doğal olarak her zaman aynı sonuç ortaya çıkmaz. Gelecek her zaman bildiğimiz yerden gelmeyecek. Her yaşanan zorluk zihne yeni bir şema verecek ve sonucunda hayata, kainata, insan olmaya dair ufkumuzu genişletecek.

Ölümden korkmamak için Kur’an’a kulak verilmeli
Avukat Tubanur Kaşlıoğlu, pandemi ile insanlığa kendini yakından hissettiren ölüm korkusu meselesini inceledi. Modern insanın ölüm gerçeğinden kaçışını, pandemi ile ölümle yüzleşmenin kaygılarını arttırdığını anlattı. Kaşlıoğlu konuşmasını şöyle devam ettirdi: Evrensel anlamda insanları bu kadar korku ve kaygıya sevk eden faktörlerden biri ölümden sonraki hayata yeterli hazır olamama düşüncesi, bir diğeri de “varoluşsal yokluk tehdidi” olduğudur. İnsan ölürken ne yaşar? Öldükten sonra toprağın altında hiç mi olacaktır? Ölümden sonra bir hayat varsa bu nasıl bir hayattır? Kabrin içindeki nasıl bir hayattır? İnsan nasıl hesap verecektir? Bediüzzaman Said Nursi ölüm ve ölüm sonrasına imanın ve Kur’an’ın nuruyla bakar. Hayatın bitmesi olarak algılanan ölüm, madde aleminden mana alemine bir geçiş seromonisidir. Ölümden korkmamak, ölümü sevmek ve kabri nuraniyetli bir aleme açılan kapıya çevirmek, saadeti ebediyeye geçmek için Kurana kulak vermelidir.