"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risâle-i Nur, Türkçe’yi katleden deccalizm zihniyetiyle mücadele ediyor!

Ali FERŞADOĞLU
24 Şubat 2012, Cuma
Türkçe, tarihten bu yana birçok değişiklik yaşamıştır. Tabiî, fıtrî, sosyal hayatın akışının ürünü olan değişimin sonuçları olumludur. Gayr-i tabiî, tepeden inme değişiklikler ise, hem tutmamış, hem de milletin sosyal bünyesini tahrip etmiş, onulmaz yaralar açmıştır.

Çeşitli iklimlerde, çeşitli kültürlerde yoğrulduktan sonra, İslâmiyet ile tanışan Türkçe; esas benliğini, zenginliğini onunla buldu. Osmanlıca ile çok zengin ve kıymetli eserler ortaya kondu. Türkiye Cumhuriyetiyle birlikte mânevî değerlerimize olduğu gibi, “lisan” mirasımıza da dil, hatta el uzatılarak; “tarih tezi, güneş dil teorisi (dil devrimi)” adı altında “öz Türkçe” yaftası ile tahrip edilmek istendi. Üç kıt'aya yayılmış, üç dili özümsemiş, kendi potasında eritmiş, bütün dillerin seslerini çıkaracak harfleri bünyesinde toplamış, bin yıllık birikimin Osmanlıca-Türkçesi planlı, kasıtlı ve sistemli olarak yok ediliyordu.
1927’lerde başlanarak sistemli bir şekilde Kur’ân harfleri, kelimeleri ve mefhumları kaldırılmış, 1000 yıllık mazimizle irtibatımız koparılmak istenmiştir. 2.5 lira karşılığında “öz Türkçe” kelime uydurulduğu vakidir. Böylelikle derin ve engin mânâların içi boşaltıldı. Güya “arı bir dil” meydana getireceklerdi.
Ne ki, “dilden yabancı kelimelerin çıkarılması” hedeflendiği halde, sadece İslâm kültürünün mahsulü olan Arapça ve edebiyat dili Farsça kelimeler atılmaya başlanmıştır. Zaten “dil devrimcileri”nin hedefi, Müslüman-Türk milletini, İslâmiyetten, şanlı mazisinden koparmaktı. “Yabancı kelimeleri atıp dilimizi öz Türkçeleştiriyoruz” diyenler, din ve ilim dili olan Arapça ile edebiyat dili olan Fars menşeli kelimeleri attıkları halde; Lâtin kökenli ve diğer yabancı kelimelere hiç dokunmuyorlardı. Bu da gösteriyor ki, maksat “yabancı kelimelerden” arınmak değil, İslâm’ı, Kur’ân’ı çağrıştıran mefhumları atmaktır!
Zaten niyetlerini de açıkça ifade etmişlerdi: “..Hiç unutmam bir akşam Atatürk: ‘Eskiyi (Osmanlıcayı) temelinden dinamitle söküp atmalı ki, yerine yenisi, Öz Türkçe kurulabilsin! Türk ulusu dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Başka dillerdeki bir söz için en az bir karşılık bulunmalıdır’ buyurmuşlardır. Bu söz onun topyekûncülüğünün melezcilik düşmanı oluşunun ve dilde ırkçılığının en güzel bir ispatıdır” 1 şeklinde seslendiriyorlardı.
Dil üzerinde yapılmak istenen değişikliklerin sebepleri şöyle açıklanıyordu: “Türklük için tek bir kültür bağı olan öz Türkçeyi yerleştirip Arapça ve Acemcenin törel manevî köleliğinden kurtulmak ve fesatçılıklarından öz Türkçeye, saray ve medrese dilinden kendi öz dilimize dönmektir. Osmanlı kurumları içinde Türklük için en yıkıcı olanı Osmanlıca idi.” 2
“Türk ulusu dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Başka dillerdeki bir söz için en az bir karşılık bulunmalıdır.” diyen M. Kemal, 1.1.1936 tarihli “Kamutay Söylevi”nde, “Bu iki ulusal kurum (Tarih ve Dil Kurumları), tarihimizin ve dilimizin, karanlıklar içinde unutulmuş derinliklerini, dünya kültüründeki üstünlüklerini, geri itilmez bilimsel belgelerle ortaya koydukça... kutsal bir ödev yapmakta olduklarını güvenle söyleyebilirim” diyordu.
Konuya yarın devam edelim.

Dipnotlar:
1- Dr. Arın Engin, Atatürkçülük Manifestosu, s. 2.
2- Age, s. 5.

Okunma Sayısı: 1515
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sezai Mumcu

    24.2.2012 00:00:00

    “Türk ulusu dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır. Başka dillerdeki bir söz için en az bir karşılık bulunmalıdır.”
    ***
    Italyanca ve Ispanyolca ve Fransizcadan gelen KAMYON,OTOBÜS, BILET, BÜFE, PLAJ, GARAJ vs gibi kelimelerin de TÖRKISHlestirilmesini muradetmisler... En cok teklif otobüse gelmis ve bu tekliflerin en basinda COKOTURGACLIGÖTÜRGEC gelmis ama biraz uzun düsmüs halk bunu kullanmaz diye bu teklifi kabul etmekten vazgecmisler. Bilet ve kamyon vesairesine care bulunamamis! Yeni icat kelimelerin en basinda bütün dünyada HANDY denen cihaz geliyor, yani su cep telefonu denen sey! Bu arada TELEFON kelimesinin yabanci lisan kelimesi oldugunu ve muhafaza edilmis olma garabetini belirtelim. Yani lisan ne kadar melezlikten kurtarilmis görüyoruz: Cep telefonu! Kimler kas yapayim derken göz cikariyor! Artik bunu da YAD/TSILARLARMI bilemeyiz. Bir d harflerini t, b harflerini p yapip tahrib/p etmisler.

    Bu arada Kemalistler bazi kelimeleri özellikle YAMULTARAK Türkce’ye sokmuslar örnegin Almancasi Kupplung olan pedalin Fransizcasinin telaffuzu AMBIRIYAJ. Bizdeki Kemalist Akl-i evveller bu cok erotik bu olmaz deyip Fransizca AMBRIYAJ pedaline basma isleminin adi olan DEBRIYAJ kelimesini aliyorlar. Keza Laisizm kavramini laiklik olarak cok Türkcelestirmisler zahir! Manasini yamultup ortaya cikan garabetin LAISIZMLE hicbir alakasi olmadan bu da bizim anladigimiz tarz LAIKLIK demisler. Bu memlekette hani ÖZERK yapili DEVLET islerine karisan KILISE ENSTITÜSÜ veya muadili devlet islerine karisan bir MESCIT ENSTITÜSÜ ki LAIKLIK deyorsun? Kim bilir alafrangayi da lavobo niyetine kullandi bunlar!

    Biz bu vatanin gaflet uykusuna yatmamis evlatlari onlarin yaptiklarina CERBEZE diyoruz. Yemiyoruz, yutmuyoruz vesselam.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı