İsrail’in abluka altındaki Gazze Şeridinde kadın ve çocuklar dahil en az 44 Filistinliyi katledip üç yüz sivili yaraladığı son saldırıları da yine kuru kınamalarla geçiştirildi.
Fanatik Yahudilerin İsrail polisinin korumasında Mescid-i Aksa’ya baskınlarla Harem-i Şerif’in statükosunu ve mâneviyatını ihlâli de.
Çarpıcı olan, İsrail’in Filistin halkına kapsamlı ve sürekli saldırılarına dünyanın bigâne kalmasından yakınan Filistin Başbakanı Iştiyye’nin yakınmasıyla Gazze’ye ve Mescid-i Aksa’ya yaptığı baskın ve saldırılarla İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki suç dosyalarına yenileri eklenirken, BM Güvenlik Konseyi gibi Ankara’nın da İsrail’e hiçbir ciddi, etkili ve uygulanabilir yaptırımı gündeme dahi getirmemesi.
Ve Cumhurbaşkanı’nın, İsrail’in sistematik zulmüne tek kelime söz etmemesi.
Her fırsatta İsrail’e “Ey İsrail!”, “zâlim devlet”, “haydut terör devleti” restleriyle meydan okurken, son vahşi saldırılara suskun ve seyirci kalması.
İSRAİL’LE İLİŞKİLERİN TAHKİMİ
Aslında baştan beri iç kamuoyuna karşı “İsrail karşıtı” tumturaklı lâflarla “sert kınamalar”ın perdesinde bu ülke ile ekonomik-ticari, askerî, siyasî “stratejik işbirliği” kat kat arttırıldı.
Öncelikle Temmuz 2004’te Resmî Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, GAP’ı, KOP’u (Konya Ovası Sulama Projesi) ve Tuz Gölünü içine alan, tarımdan telekomünikasyona kapsamlı “Türkiye-İsrail ekonomik mutabakat zaptı” imzalandı.
Ocak 2009’da Erdoğan’ın hemen akabinde “moderatöre söyledim” dediği mâlum “one minute’ restinin ardından İsrail Ticaret Bakanlığı’nın tesbitiyle Ankara’nın Telaviv’le askerî, siyasî ve ekonomik alanlarda işbirliği daha da derinleştirildi, savunma sanayii ihaleleri katlandı
2009 Ekim’inde Türkiye’nin onayıyla İsrail’e Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu üyeliği kıyağı sunuldu. Mayıs 2010’da tek Müslüman üye Türkiye’nin vetoyu kaldırmasıyla İsrail OECD’ye alındı. Bu arada ilk kez İsrail Cumhurbaşkanı Ankara’ya dâvet edilip TBMM’de alkışlarla konuşturuldu.
Keza 31 Mayıs 2010’da on vatandaşın katledildiği “Türk Bayraklı Mavi Marmara sivil yardım gemisine İsrail askerlerinin kanlı baskını davasında Cumhurbaşkanı’nın “bizden mi izin alıp mı gittiniz!” çıkışıyla İsrailli sorumluların Türkiye mahkemeleriyle uluslararası yargıda yargılanması engellendi. Uluslararası Ceza Mahkemesi’ndeki bütün davalardan cayıldı. Âilelerinin İsrail aleyhinde açtığı davalar düşürüldü. İsrail’le enerji işbirliği iki katı geliştirilerek ilişkiler daha da tahkim edildi.
Bu girdapta Ankara’dakiler, şimdi de ağır ambargo ve ablukaya aldığı Filistin’e ve Mescid-i Aksa’ya saldırıları ve baskınları sürdüren İsrail’le işbirliği uğruna Hamas’ı ve Filistin’i dışlıyor; “katil İsrail”, “dost” ilân edilerek “kardeş İsrail!” oluyor…