"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Duaları tesanüd ve uhuvvet için yaptık

18 Ağustos 2022, Perşembe 00:18
Vakfeye durmak için Cebel-i Rahme’ye çıkıyoruz. Uzun, bereketli, feyizli bir vakfeyi Hz. Peygamberin (asm) durduğu gibi yapmaya çalışıyoruz. Münâcaat, Ayetü’l-Kübrâ, başta olmak üzere Risale-i Nurdaki dualardan ve Cevşen’den okuyup dinliyoruz. Dualar tesânüd, uhuvvet, Risale-i Nur’un intişarı, ekseninde şekilleniyor.

HAC 2022 NOTLARI - ÖMER ÖNBAŞ, HARUN AYDIN, HİKMET GÜNAYDIN -4

Türkiye’den getirdiğimiz çerezleri ikram edip dostluklar kuruyoruz. Türklerin çerez ikram ettiklerini önceden hacca giden büyüklerinden dinlediğini söylüyorlar. Tanışma aşamasından sonra Risale-i Nurlardan bahsedip kitap veriyoruz. Milan’da oturan kardeşimize kitap verdiğimizde, hemen yanı başımızda Akil adında bir kardeşimiz fotoğraflarımızı çekiyor. Kitaplar hakkında bilgi istiyor. İlgili ve uzun bir sohbet cereyan ediyor.

Çok istifade ettiğini belirtiyor. Türkiye’ye döndüğümüzde bizimle iletişime geçiyor. Bu yazının hazırlandığında tanıştığımız ve iletişim bilgilerimizi verdiğimiz 18 kardeşin bizimle iletişime geçtiğini görüyoruz.  

Düzce’li kardeşlerin yıllık Külliyat okuma programının son kitabı olan Tarihçe-i Hayatı okuyoruz (https://www.yeniasya.com.tr/egitim/duzce-hizmetlerinden-bir-buket_557410). Okuduğumuz kısım Risale-i Nurların hacılarla âlem-i İslama yayılmasını anlatıyor. Tevafuk, mesleğimizde makbuliyetin işaretidir kaidesince Elhamdülillah diyoruz. 

Türkiye’de sosyoloji hocası bir akademisyen arkadaşla haccın sosyolojik yönünü ve âlem-i İslamın büyük kongresi olduğunu Risale-i Nur’dan izah ediyoruz. Hac sosyolojisi hakkında akademik çalışmaların yapılabileceğini söylüyoruz.

Derken Arafat’ın gölgesi üzerimize düşmeye başlıyor. Havf-recâ arasında heyecanlı bir bekleyiş başlıyor. İhramlarımızı giyip, ihram namazlarını kıldıktan sonra niyetlerimizi ediyoruz. Müzdelife’den sonra uzun bir yürüyüş olacağından eşyalarımızı alırken yük etmemek için çok dikkatli davranmalıyız. Kafile kafile anons edilip Arefe gününün gecesi Arafat’a çıkıyoruz. Çadırlarımıza yerleşiyoruz. 

Eşlerimizle beraber Hz. Adem’le (as) Hz. Havva anamızın dünyada buluştuğu Cebel-i Rahme’ye gidiyoruz. Gecenin ilerleyen saatlerine kadar dünyanın en mübarek dağı olarak Risale-i Nur’da da övülen mekânlarda müzakereli dersler yapıyor, dualar okuyoruz. 

Hz. Peygamberimizin (asm) “Hac arafattır.” hadisi eşliğinde Arafat’ın manasını anlamaya çalışıyoruz. Müzakeremizde haccın herkese farz olmadığını, Rabb’imizin, bedenî ve malî kuvvete sahip kişileri belli bir zamanda ve belli bir mekânda topladığını konuşuyoruz. Bu davete iştirak etmek için yola çıkıp gelenin affedileceği müjdesi verilmiş. O zaman bu toplanma şahsî affedilme dışında başka anlamlar taşımalı, diye düşünüyoruz. Belli standartları ve hayat alışkanlıkları olan, dinen zengin bu insanların, birçok helallerden yasaklanmış olarak iki bez parçasına sarılmış hâlde bir mekânda toplanmalarını müşahede ediyoruz.

Adeta sanatkâr bir insanın cazip bir davetle bir yere gittiğinde kendi gibi sanatkârların toplandığını gördüğünde toplanmanın sanatla ilgili tanıma ve yardımlaşma toplantısı olduğunu anladığı gibi, bütün hayat standartlarını geride bırakıp verilen tüm nimetlerin ikram olduğunu ve kabre ancak böyle gidilebileceğini hatırlatan tabloyu müşahede ediyoruz. Rabb’imiz dinen zengin sayılan, muktedir Müslümanları aynı mekânda ve aynı zamanda bir araya toplayarak adeta onlara “Tanışınız ve âlem-i İslamın problemlerini çözmek için kafa yorup, çözümler üretiniz.” manasını hissediyoruz. “Haccın bahusus teârüfle tevhid-i efkârı, teâvünle teşrik-i mesâiyi tazammun eden içindeki siyaset-i âliye-i İslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i içtimâiyenin ihmalidir ki, düşmana milyonlarla İslâm’ı, İslâm aleyhinde istihdama zemin ihzar etti.” cümlelerinin önemini derk ediyoruz.  

Sabaha kadar böyle geçiyor, sabah namazını kılıyoruz. Güneş yükselirken bir müddet dinleniyoruz. Vakit öğleye yaklaştığında çadırımızdan çıkıp tekrar Cebel-i Rahme’ye gidiyoruz. Öğle vaktinde öğle ve ikindi namazları cem edilerek kılınacak. Hava çok sıcak; ihram yasaklarından biri de başı örtmemek. Siyahî kardeşlerin oturduğu bir ağaç gölgesine sığınıyoruz. Kendileri bize soğuk su ikram ediyorlar. Bizler de tanışıp Risale-i Nur ikram ediyoruz. Çok memnun kalıyorlar. Nijerli genç kardeşler mühendis ve bankacı çıkıyor. Sohbet koyulaşıyor. Haccın, teârüf ve teâvün manalarını ifade ediyoruz. Bankacı kardeş Türkiye’nin ekonomik göstergelerini takip ettiğini ve durumumuzun sıkıntılı olduğunu bilip bilmediğimizi soruyor. Biz de tasdik ediyoruz. 

Namazlarımızı cemaatle kılıyoruz. Kitap verdiğimiz Nijerli kardeşin bir müddet sonra kitabı incelediğini görüyoruz. 

Üç kardeş vakfeye durmak için Cebel-i Rahme’ye çıkıyoruz. Uzun, bereketli, feyizli bir vakfeyi Hz. Peygamberin (asm) durduğu gibi yapmaya çalışıyoruz. Münâcaat, Ayetü’l-Kübrâ, başta olmak üzere Risale-i Nurdaki dualardan ve Cevşen’den okuyup dinliyoruz. Dualar şahs-ı manevî, tesânüd, uhuvvet, ittihad, Risale-i Nur’un intişarı, hizmetlerimiz ve gazetemiz ekseninde şekilleniyor. Çadıra döndüğümüzde diyanet işleri başkanının okuduğu resmî vakfe hanımları işbâ’ etmiyor; “Tekrar beraber duralım.” teklifleri oluyor. Bizler de çadırdan çıkıp altı kişi vakfeye duruyoruz. Yine Cevşen ve Risale eksenli vakfeyi dinlemek için bir hacı hanım izin istiyor ve hıçkırıklarla bize eşlik ediyor. Daha sonra her üç aile ayrı ayrı vakfeye duruyoruz. Sonra da kendimiz vakfemizi yapıyoruz. 

Çok sıcak olan hava, ikindi civarı birden bulutlanmaya başlıyor. Rüzgârın serinliği hissediliyor. Adeta duaların yekûn teşkil ettiğini hissediyoruz. 

Haccın en önemli ve telafisi olmayan şartını yerine getirmiş olmanın huzuru içerisinde birbirimizi tebrik ediyoruz. Akşam oluyor ve Müzdelife’ye geçmek için hazırlıklar başlıyor. 

Otobüslerle Müzdelife’ye geçiyoruz. Yatsı vaktinde akşam ve yatsı namazlarını cemaatle kılıyoruz. Fındıktan küçük, nohuttan az büyük yetmiş taş topluyoruz. Afyon’dan İbrahim hocamız Ebrehe’nin ordusunu anlatıyor. Ebabil kuşlarının, gaga ve pençelerinde taşıdıkları taşları Müzdelife’den topladıklarını hatırlatıyor. Anlıyoruz ki haccın her bir hareketi (menâsiki) küllî manalar taşıyor ve ilimle anlaşılıyor. 

Müzdelife’den sonra şeytan taşlamaya yürüyüş başlıyor. Büyük şeytanı taşlayıp otele döndüğümüzde telefondaki uygulamamız o gün 21 km yürüdüğümüzü gösteriyor. Kimimiz saçını kazıtırken, kimimiz de kısaltıyor ve kurban haberi ile ihramdan çıkıyoruz.

Üçüncü gün son kez şeytan taşlamaya gidiyoruz. Görevimizi tamamladıktan sonra Endonezyalı bir grupla karşılaşıyoruz. Kafilemiz kaynaşıp fotoğraflar çektiriyor. Biz de grup içerisinden bazı arkadaşlarla tanışıp kitap hediye ediyoruz. O arada bir adam bize bir zatı gösterip Endonezya sultanı olduğunu söylüyor. Biz de elimizde bulunan Âyetü’l- Kübrâ’nın İngilizcesini ona hediye ediyoruz. Fotoğraf çektiriyoruz.


İkinci gün tekrarşeytan taşlamaya gidip her üçşeytana yedişer taş atıyoruz. Akabe biatının yapıldığımekânı görüp tarihîseyrini konuşuyoruz.

Biz Endonezya sultanına Risale-i Nur vermenin sevinci ile otele dönüp sevincimizi etrafımızla paylaşıyoruz. İnternetten de taratıp fotoğrafını buluyoruz. Ertesi gün Endonezyalı birileri ile tanıştığımızda fotoğrafı gösterip sultanla tanıştığımızı söylüyoruz. Konuştuğumuz Endonezyalılar resimdeki zatı tanımadıklarını söylüyorlar. Bu sefer biz hayret içerisinde kalıyoruz. Hayretimizi bir Endonezyalı gideriyor. Endonezya’da bin civarı ada olduğunu, zenginlerin ada satın alıp o adanın sultanı olduğunu anlatıyor. Bize eğer paranız yeteri kadar varsa siz de sultan olabilirsiniz diyorlar; gülüyoruz. Ama biz bu espriyi tutuyoruz. Tanıştığımız Endonezyalılara resmi gösterdikten sonra konuya giriyoruz. Kitap veriyoruz. Yani Endonezya sultanı bize kitap tanıtımımızda çok yardımcı oluyor.

DEVAM EDECEK

Okunma Sayısı: 2111
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cenk Çalık

    18.8.2022 17:00:55

    Bakkal, şoför, bankacı, mühendis ve sultana kadar değişen meslekte, farklı milletlerdeki insanla daha doğrusu kardeşlerimizle tanışmak ve kitap hediye etmek muhteşem bir hizmet. Büyük bir ihsan olduğu aşikar. Üstelik bu yazının hazırlandığı sürede geri dönüşlerin de olmaya başlaması son derece manidar. Rabbim daim eylesin. Amin!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı