Kuba Mescidi için Cenab-ı Hak, Kur’ân’da, “Tâ ilk günden takvâ üzerine kurulan mescid, elbette içinde namaza durmana daha uygundur. Orada temizlenmeyi seven erkekler vardır. Allah da temizlenenleri sever.”1
Risale-i Nur’da, “Takva, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek; ve amel-i salih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır.”2 şeklinde nazarlara sunulur.
Malumdur ki günahlar, terk edilmesi hususunda hakkında kesin hüküm bulunanlara deniliyor. Menhiyât ise, terk edilmesi hususunda hakkında kesin hüküm bulunmasa bile terk edilmesi istenilen şeylerin çoğuluna denir. Haramdan ziyade harama götüren şeylere meyletmemek gibi. Meselâ Cenab-ı Hak, “Zinâya yaklaşmayın.”3 Emriyle, zinayla birlikte zinayı netice verecek her türlü niyet, söz, fiil ve davranışları da yasaklamakta, bunlardan uzak durmayı istemektedir. Hem meselâ “Zulmedenlere en küçük bir meyil dahi göstermeyin; yoksa Cehennem ateşi size de dokunur.” âyet-i kerimesi fermanıyla, zulme değil yalnız âlet olanı ve taraftar olanı, belki ednâ bir meyil edenleri dahi dehşetle ve şiddetle tehdit ediyor. Çünkü, rıza-yı küfür küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür.4
Takvâ üzerine kurulan Kuba Mescidi, Mekke’den Medine’ye giden yol üzerinde Medine’ye yaya bir saatlik mesafede bulunan Kuba’dadır. Hz. Peygamber (asm), Hicret esnasında on dört gün burada kalır.
Kuba Mescidinin inşâsı olduğu gibi insanın da inşâsı söz konusu. Çünkü aklen bilinen şeyler görünüşte aynı iken hakikatte farklı mertebelerde gerçekleşir. Bununla ilgili olarak Risale-i Nur’da: “Dimağda meratib var, birbiriyle mültebis, ahkâmları muhtelif. Evvel tahayyül olur, sonra tasavvur gelir. Sonra gelir taakkul, sonra tasdik ediyor, sonra iz’an oluyor, sonra gelir iltizam, sonra itikad gelir.”5

İnşâda önce hayal ederek manalar oluşturulur. Bu manalara tasavvurda suret giydirilir. Akıl mizanıyla taakkul’de manaların mahiyetleri belirlenir. Manaların doğruluğundaki kanaatler tasdik’te gerçekleştirilir. Menfinin terki müspetin icrasının kararı iz’anda gerçekleştirilir. Bu kararlar benimsenerek kendisini mecbur hissetmeye başlaması iltizamda gerçekleştirilir. En nihayetinde bildiği şeyi yapma itikadda gerçekleştirilir.
İtikaddaki herhangi bir pislik kalpteki imanı telvis edeceğinden, evvela manevî kir olan şirk ve günahlardan temizlenerek imanı muhafaza etmek sonra tezyin etmek ve süslendirmek manasındaki takvaya vasıl olmak gerekiyor.
Hâsılı sırat-ı müstakîm dimağdaki meratibi, ifrat ve tefritten temyiz etmeyi iktiza eder. Zira “Sırat-ı müstakîm şecaat, iffet, hikmetin mezcinden ve hülâsasından hasıl olan adl ve adalete işarettir… İnsan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet [kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye ve kuvve-i akliye] ihdas edilmiştir… [...] Hülâsa: Şu dokuz mertebenin altısı zulümdür, üçü adl ve adalettir. Sırat-ı müstakîmden murad, şu üç [vasat] mertebedir.”6
Hâsıl-ı kelâm dimağdaki mertebelerin ifrat ve tefriti olan on dört menfi mertebe ile Hz. Peygamber (asm) Kuba’da kaldığı on dört günün tevafuk etmesi sanki dimağdaki bu menfî mertebelerinden arınarak sırat-ı müstakîm olan yedi vasat mertebesine vasıl olmaya işaret ediyor.
“Kim güzel bir şekilde abdest alır, sonra Kuba Mescidi’ne gelir ve orada namaz kılarsa onun için umre sevabı vardır”7 ecrine nail olanlardan eylesin Allah bizleri.
Dipnotlar:
1- Tevbe Suresi: 108.
2- Kastamonu Lâhikası, M. No: 103.
3- İsra Suresi : 32.
4- Mektubat, 28. Mektup, 4. Risale Olan 4. Mesele.
5- Sözler, Lemeat.
6- İşârâtü’l-İ’caz, Fatiha Suresi.
7- İbni Mâce, İkâme, 198; Tirmizî, Salât, 242.