"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dünya imtihan dünyasıdır

14 Aralık 2020, Pazartesi 00:24
DÜNYA, İMTİHAN DÜNYASIDIR. YERLEŞME, RAHAT ETME VE KEYİF SÜRME DÜNYASI DEĞİLDİR. YERLEŞEYİM, RAHAT EDEYİM, KEYİF SÜREYİM DERSENİZ YANILIRSINIZ. ONLAR BU DÜNYAYA SIĞIŞMAZ. ONLARIN YERİ BAŞKA DİYARDIR.

MÂNEVİ DEĞERLERİMİZLE KOVİD-19 TERAPİSİ
HAZIRLAYAN: SÜLEYMAN KÖSMENE - 8

Bunu fırsata çevir! Bunu rahmete vesile yap! 

ünkü Yüce Allah Erhamü’r-Rahmîn’dir. Seni, zannettiğin gibi kenara atmaz, seni şefkat listesinden silmez. Seni nimetlerinden uzaklaştırmaz.

Senin gözünü almışsa bil ki, sana ahirette daha keskin gören iki göz verecektir. Senin ciğerlerini almışsa emin ol ki, sana Cennetin en göz alıcı köşklerini hazırlamıştır. Senin hayatını almışsa hiç endişe etme ki seni şehit sayarak rahmetine şeref misafiri yapmak istemiştir. 

  “Hastalık madem gafleti kaldırıyor, iştahı kesiyor, gayr-ı meşrû keyiflere gitmeye mâni oluyor; ondan istifade ediniz.” Bediüzzaman Said Nursî      

Allah’ın Sopası Yoktur  

Yüce Allah’ın Rahman, Rahîm, Halîm, Cemîl, Latîf, Kerîm gibi müjdeleyici isimleri olduğu gibi, Kahhar, Galip, Celîl, Cebbar, Âdil, Hakim gibi uyarıcı isimleri de vardır. 

Allah’ın sopası yoktur derler ya… 

Allah ikaz etmek isteyince şerleri kullanıyor. Bunu anlatmak istiyorlar. 

“Mer’ayı tecavüz eden koyun sürüsünü çevirtmek için çobanın attığı taşlara musâb olan bir koyun, lisan-ı haliyle, “Biz çobanın emri altındayız. O bizden daha ziyade faydamızı düşünür. Madem onun rızası yoktur, dönelim” diye kendisi döner, sürü de döner.” 56

Senin yanlışların ve günahların, o koyunun merayı aşıp komşunun tarlasına girmesinden beter değildir. Bir uyarıcı taş geldiğinde dönmelisin, tövbe etmelisin ve günahtan Allah’a sığınmalısın. 

Bu Kovid-19 o uyarıcı taş olmasın?

Sen o koyundan daha asi değilsin, daha yoldan çıkmış değilsin. Kader sana bir taş attığında, ‘ben Allah için yaşıyorum ve ben Allah’a döneceğim’ de, yanlışından dön! 

Allah’ın rahmetine, sevgisine ve bağışlayıcılığına gel!  

Endişe etme; seni seven Rabbin seni bekliyor. 

Rabbinden küsme! Bilâkis Rabbine yaklaş! 

Sakın Rabbinden uzaklaşıp dünyanın kucağına sokulma! Dünyanın kucağı yoktur, varsa da soğuktur. Bir defa ısıtsa, yüz defa seni üşütür. Dünyayı Allah’a tercih edersen, seni dondurur. Dünya sana yar olmaz! Yeri yurdu sana diyar olmaz.

Tövbe ve istiğfar et, namazına ve ibadetine bak! Yüce Allah’a koş! Ve dünyadan uzaklaş! 

Başına gelen bu şer için iman ilâcını kullan. Tam tedavi olacaksın!   

Gafleti terk et! Haram işlerin varsa bırak!  

“Hastalık madem gafleti kaldırıyor, iştahı kesiyor, gayr-ı meşrû keyiflere gitmeye mâni oluyor; ondan istifade ediniz. Hakikî imanın kudsî ilâçlarından ve nurlarından, tevbe ve istiğfarla, duâ ve niyazla istimal ediniz.” 

 Cenâb-ı Hak sizlere şifa versin, hastalıklarınızı keffâretü’z-zünub yapsın. Âmin, âmin, âmin. 57

 “Allah’ın mü’min kuluna belâ ve musîbet vermesi, o kulunun Kendi katındaki yüksek değerinden dolayıdır. Allah ona öyle bir derece takdir etmiştir ki, o dereceye kendi ameliyle ulaşması mümkün olmaz. Allah ona belâ verir ki, sabretme sevabıyla o dereceye ulaşabilsin.”          

Hazret-i Muhammed (asm)

Az Bir Şeyle Pek Çok Şey Kazanmak İster misin?  

 Şer, asık suratlı çok bilinmeyenli bir imtihan sorusudur. 

 Esasen dünya, imtihan dünyasıdır. Yerleşme, rahat etme ve keyif sürme dünyası değildir. Yerleşeyim, rahat edeyim, keyif süreyim derseniz yanılırsınız. Onlar bu dünyaya sığışmaz. Onların yeri başka diyardır.

Dünya bize keyif veremez! Dünyanın acı yüzü de vardır. Acı yüzü ağzımızın tadını çabuk bozar. “Hususan benim gibi nefs-i emmareyi taşıyanlara şu dünya çok gaddardır, mekkârdır. Bir lezzet verse, bin elem takar, çektirir. Bir üzüm yedirse, yüz tokat vurur.” 58  

Neden imtihandayız demeyin. 

Allah beni bilmiyor mu, Cehennem’de yakmak için mi beni imtihan ediyor? Hiç demeyin. 

Allah seni senden iyi biliyor. Esasen bildiği için seni imtihan ediyor. Çünkü dereceni düşük buluyor. Senin, güzel dereceleri elinin emeği ile, alnının teri ile almanı istiyor. Senin bunu başarabileceğini biliyor. 

Uzun bir sefere çıkacaksın. Başka fırsatın olmayacak! Derece almak için gelmişsin bu diyara; ama doğru dürüst bir derece elde edememişsin! Edindiğin derece sana yakışan, senin gayretine lâyık bir derece değil! Daha çok gayret etmen ve dereceni yükseklere çıkarman için sana fırsat sunuldu. Bu bir lütf-u İlâhîdir. Buna kızma!

Derece edinmen için bu şerri senin başına sardı. 

Allah seni ahirete bir sultan gibi, bir kral gibi, bir padişah gibi almak istiyor. 

Sabredersen, o derecelere yükseleceksin!  

Musîbetin içinde hayrı ara. 

Dostoyewski

Neden derecemi yükseltmek istiyor, düşük olsa ne olacak, deme! 

Sebep mi arıyorsun? Şefkatinden… Sevgisinden… Senin için takdir ettiği yüksek dereceye seni ulaştırmak isteyişinden. Rabbimiz olduğundan. Sana düşük dereceyi yakıştırmadığından…  Seni çok sevdiğinden!

Öğrencilikte, askerlikte imtihan yok mudur? Bilâkis vardır! Öğrencinin ve askerin hayatı imtihandır! Öğrenci, ‘öğretmenim beni bilmiyor mu neden beni imtihan ediyor?’ diyor mu? Bir asker, nefer olarak girdiği ordu kademelerinde yükselmek için sürekli imtihana tabi tutulur. General oluncaya kadar, hatta mareşal oluncaya kadar zorlukları aşa aşa yükselir. Zorlukları aşmazsa makamı yükselmiyor.

Son kademede bile mareşal olması için bir meydan harbinde muzaffer olması isteniyor. Meydan harbinde birden fazla cepheyi yönetir ve muzaffer olursa, bu çetin zorluğu başarmasına karşılık, alnının akıyla, elinin pakıyla mareşal rütbesi kazanıyor. 

Şimdi soruyorum: Allah’ın huzuruna er olarak mı ulaşmak istersin, manevî mareşal olarak mı? 

Yüce Allah her bir kulunu mareşal olarak huzuruna almak için birden çok cephede meydan harbine tabi tutuyor. Şerlerin her biri bir cephedir. Hastalıkların her biri bir cephedir. Ömür sürdükçe cepheler bitmez. Derecemizin yükselmesi için bitmesi de iyi değildir. Bitse dereceni nasıl yükselteceksin? Bir tek cephe ile o uzun ebediyet seferi için yeterli azık edinemeyiz. Birden fazla cephe olduğunda ise, yoruluruz, kırılırız, üzülürüz, ama sabredersek, metin durursak yeterli dereceyi inşallah alırız. 

Resulullah (asm) buyurdu ki:

 “Allah’ın mü’min kuluna belâ ve musîbet vermesi, o kulunun Kendi katındaki yüksek değerinden dolayıdır. Allah ona öyle bir derece takdir etmiştir ki, o dereceye kendi ameliyle ulaşması mümkün olmaz. Allah ona belâ verir ki, sabretme sevabıyla o dereceye ulaşabilsin.”59 

Bir peygamber torunu olarak Hazret-i Hüseyin Efendimiz’in (ra) ömrünün son deminde başından geçenler ne kadar acı ve ciğerleri ne kadar yakıcı idi. Normal bir şehit edilişin çok ötesinde zulümle, hunharca, vahşice katledilişi hâlâ gözlerimizi karartır. Hazret-i Hüseyin Efendimiz’in (ra) bu denli ezaya reva görülmesini anlamakta zorluk çekeriz.  

Fakat bir Peygamber torunu olan Bediüzzaman Hazretleri’nden bu feci hadise için şu enfes yorumu okuyunca, o acıların rahmete döndüğünü anlıyoruz, Allah’a şükrediyoruz. 

Acıların ne denli rahmete gebe olduğunu da öğrenmiş oluyoruz: 

 “Hazret-i Hüseyin ve akrabasına, o facia sebebiyle hasıl olan netâic-i uhreviye ve saltanat-ı ruhaniye ve terakkiyât-ı mâneviye o kadar kıymettardır ki, o facia ile çektikleri zahmet gayet kolay ve ucuz düşer. Nasıl ki bir nefer, bir saat işkence altında şehid edilse, öyle bir mertebeyi bulur ki, on sene başkası çalışsa ancak o mertebeyi bulur. Eğer o nefer şehid olduktan sonra ona sorulabilse, “Az birşeyle pek çok şeyler kazandım” diyecektir.”60 

 “Ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de, öyle günahları silker.”

 Hazret-i Muhammed (asm)

Dipnotlar: 

56- Mesnevî-i Nuriye, s. 134.

57- Lem’alar, s. 344.

58- Mesnevî-i Nuriye, s. 185.

59- Mecmau'z-Zevâid, II, 293.

60- Mektubat, s. 70.

—DEVAM EDECEK—

Okunma Sayısı: 5001
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı