Mina’da şeytan taşlamak Hac ibadetinin önemli rükünlerinden biridir ve sembolik bir anlam taşır.
Jamarat (Cemarat) alanında belirlenen üç noktada (cemrelerde) Müzdelife’den toplanan küçük çakıl taşlarını (yaklaşık nohut büyüklüğünde) atmak hem Hz. İbrahim’in (as) hem Hz. İsmail’in (as) hem de Hz. Hacer validemizin şeytanın vesvesesine karşı verdiği mücadeleyi hatırlamak anlamına gelir. Hem de nefsanî arzulara karşı duruşu simgeler.
Zilhicce ayının 10. Günü olan Kurban Bayramı’nın ilk gününde sadece büyük şeytan olan (Akabe Cemresi) taşlanır. Zilhicce’nin 11. ve 12. Günleri olan Kurban Bayramı’nın 2. ve 3. günlerinde ise üç noktada bulunan üç şeytan ki küçük, orta ve büyük şeytan sırayla taşlanır. Önce küçük cemereyi taşlamak, ondan sonra orta cemereyi ve ondan sonra da Akabe cemeresini taşlamak vaciptir. Üç şeytana taş atmak, bu üç düşmana karşı mü’minin cihadını ve mücadele azmini temsil eder.

Üstad Bediüzzaman hazretleri Sözler adlı eserin 13. Sözünde, insanın üç büyük düşmanından bahseder: Nefis, Şeytan ve Hevâ (heves). Nefis ise insanın en büyük düşmandır. Üç büyük düşmanın hasiyetleri hakkında ise: “Nefis, devekuşu gibidir. Şeytan sofestaî, heva da bektaşîdir.”1
Allahu a’lem nefsin ibadet vazifelerinden kaçması devekuşuna; şeytanın asılsız evhamlarla, saçma sapan akıl dışı vesveselerle insanı aldatmaya çalışması Sofestailiğe; heva’nın ise insanın boş şeylerle ömür çürütüp nefsini eğlencelerle avutup oyalanmasını, kalp ve vicdanını böylece susturmasını netice veriyor olması Bektaşîliğe benzetilmesine ima olsa gerek.
Hasılı her cemreye 7’şer (toplam 49) taş atılır. Küçük ve orta Cemre’de atılan taşlardan sonra dua edilir. Büyük Cemre’den sonra dua edilmez, sadece taş atılıp geçilir. Üstad Bediüzzaman Hazretleri “yedi” rakamının Kur’ân’da ve ibadetlerde bir kemâl ve tamamlanmışlık ifadesi olduğunu ima eder. “Yedi, kesretin ve külliyetin alametidir.”2

Bu durumda şu niyetle her bir taşa: Bir günahın reddi veya bir vesvesenin kovulması veya kötü bir niyetin iptali şeklinde bakılabilir. Böylece yedi taşla şeytanın yedi yönlü savletine karşı yedi yönlü bir savunma yapılmış olur.
Şeytanın yedi yönlü savleti cihat-ı sitte diye tabir edilen altı cihet ki (Bir şeyin üst, alt, sağ, sol, ön, arka olmak üzere altı ciheti var) demektir. Yedinci ciheti ise enfüsî cihettir.
Kur’ân ve hadislerde geçen ifadelere göre, şeytanın insana yedi farklı yönden saldırıp saptırmaya çalışması bazı kaynaklarda şu şekilde açıklanır: Ön cihetten vermeye çalıştığı ibadetleri gurur vesilesi yapma, riyaya düşürme gibi vesveseleridir.
Arka cihetten vermeye çalıştığı nefsin zaafları olan şehvet, öfke, kin, tembellik gibi günah ve haramlara teşvik vesveseleridir. Sağ cihetten vermeye çalıştığı mazideki günahlar hakkındaki geçmişe takılıp kalmak, pişmanlık ve ümitsizlik gibi vesveseleridir.
Sol cihetten vermeye çalıştığı istikbal hakkındaki havf, derd-i maişet, dünya endişesi gibi vesveseleridir.
Üst cihetten vermeye çalıştığı kendini beğenme, kibir, Allah’tan bağımsız hissetme gibi vesveseleridir.
Alt cihetten vermeye çalıştığı şehvet, dünyevî arzulara düşkünlük gibi vesveseleridir.
Enfüsî (İç) cihetten kalbin içinden vermeye çalıştığı itikadı hedef alan imanî şüpheler ve vesveseleridir. Bu yedi yön, insanın maddî ve manevî yapısına dönük kuşatıcı bir saldırı modelini temsil eder.

Şeytanın bu savlet modellerine mukabil insanın da yedi yönlü bir manevî savunma geliştirmesi gerekir. Bu savunmalar genel olarak şu şekilde özetlenebilir:
Ön cihet vesvesesine mukabil kul riyadan kaçarak ibadetlerini ihlâs ve tevazuyla Allah’a samimî olarak yapmalı.
Arka cihet vesvesesine mukabil kul günahlara karşı sabır gösterip ve nefsini terbiye etmeye çalışmalı.
Sağ cihet vesvesesine mukabil kul tevbe ve tevekkülle geçmişe dair pişmanlıklarını Allah’a havale etmeli.
Sol cihet vesvesesine mukabil kul Allah’ın rızasına uygun istikametli bir hayat yaşamalı.
Üst cihet vesvesesine mukabil kul kulluk şuuruyla, kibre karşı acz ve fakr içinde yaşamalı.
Alt cihet vesvesesine mukabil kul zühd ve takvayla şehvete karşı ölçülü bir hayat yaşamalı.
Şeytanın enfüsî (iç) cihet vesvesesine mukabil maddî ve manevî bütün nimetler için zikir, fikir ve şükür vazifesini ifa ederek kul vesveseye karşı kalbi Allah’la meşgul etmeli.
Yedi taş, şeytanın yedi cihetten (kalbe, akla, nefse, duygulara, hevâya, hayale ve iradeye) savletine karşı savunmadır.
Şeytanı taşlama, sadece bir ibadet değil, şeytana “hayır” diyerek ebedî azaba giden yolları kapatma niyetidir. Çünkü Cehennemin “Yedi kapısı vardır.”3 Bazı müfessirler, bu kapıların insanın yedi temel günahıyla (kibir, haset, şehvet, açgözlülük, öfke, gaflet, tembellik) ilgili olduğunu söyler. Şeytana aldanarak Cehenneme sürüklenenler için açılmış azap yolları gibidir. Yani kişi bu yedi yönden şeytana mağlup olursa, Cehennemin yedi kapısından birine düşebilir.
Hac’da taş atmak, bu kapıların açılmasına sebep olacak şeytani telkin ve günahlara karşı şuurlu bir direniş bir savunma, bir manevî kapatma hareketidir. Her taş, adeta “bu günaha girmeyeceğim”, “şeytanın bu vesvesesine aldanmayacağım” demektir. Bu mânaya ima mahiyetinde yine Risale-i Nurda şöyle ifade edilir: “O âyetin (Mülk sûresi, 67/5) semasından bir hakikat yıldızı al, senin başındaki şeytana at, kendi şeytanını recmet!.. Biz dahi etmeliyiz ve; “Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım!”4 beraber demeliyiz.”5 Çünkü insanın en büyük düşmanı kendi nefsi ve şeytanıdır.

Cin Mescidi
Şeytan ve nefisle mücadele ise sırr-i imtihanın temel bir parçasıdır. Dolayısıyla şeytana atılan her bir taş, nefse atılan bir tokattır. O taşlar, insanın kalbinde, aklında ve ruhunda yer edinmeye çalışan vesveselere karşı birer silah gibidir.
Peygamber Efendimiz (asm) Tebük seferinden dönerken ashabına: “Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz.” buyuruyor. Bunun üzerine Sahabiler, büyük cihadın ne olduğunu sordular. Hz. Peygamber (asm): “Büyük cihad: nefisin heva ve hevesine karşı yapılan cihaddır.” diye açıkladı.”6 “Bu itibarla insanın Allah’a karşı ubudiyet, vazifesidir. Terk-i kebair takvasıdır. Nefis ve şeytanla uğraşması, cihadıdır.”7
Şeytan taşlama, sadece Hac’da yapılan bir hadise olmayıp semâ dairesinde melaike ve cin taifeleri arasında da cereyan etmektedir. Şöyle ki: “Gök yüzünde her parlayana “yıldız” denilir. İşte bu yıldız cinsinden bir nev’i de, nâzenin sema yüzünün murassa’ (süslenmiş) zînetleri ve o ağacın münevver meyveleri ve o denizin müsebbih (tesbih eden) balıkları hükmünde, Fâtır-ı Zülcelal, Sâni’-i Zülcemal onları yaratmış ve meleklerine mesireler, binekler, menziller yapmıştır ve yıldızların küçük bir nev’ini de, şeyatînin recmine (şeytanların taşlanmasına) âlet etmiş.”8 Çünkü “Muzahrefat-ı arziyenin (dünya pisliklerinin) mümessilât-ı habîseleri (aldatıcı temsilcileri) olan casus şeytanları, temiz ve temizlerin meskeni olan semayı telvis etmemek (kirletmemek) ve nüfus-u habîse (aldatıcı nefisler) hesabına tecessüs (casusluk) ettirmemek için, edebsiz casusları korkutmak için atılan mancınıklar ve işaret fişekleri misillü, o şeytanları ebvab-ı semadan (sema kapılarından) o şahablarla red ve tarddır.”9

Mescid-i Şerere
Hâsıl-ı kelâm Hz. İbrahim (a.s.), şeytanın vesvesesine karşı direnmesi ve üç şeytana yedişer taşla taşlayarak kovmasını temsil eden Cemarat’taki şeytan taşlamada Hacılar da Hz. İbrahim’in teslimiyetini temsil ederek onun sünnetine ittiba ederek, yedi taşla, şeytanın çeşitli hile ve desiselerine karşı kemâlî bir reddiye verip, nefis, şeytan ve hevâya karşı mücadele ederek, ibadetin şekline değil, manasına ve niyetine dikkat edilmesi gerektiğini idrak ederek o şuuru yakalamaya çalışırlar.
Dipnotlar:
1- Mesnevî-i Nuriye, Zerre.
2- İşârâtü’l-İ’caz, Bakara Sûresi, 16. Ayetin tefsiri.
3- Hicr Suresi: 44.
4- Mü’minun sûresi, 23/97
5- Sözler, 15. Söz, 7. Basamak.
6- Suyuti, II, 73; İmam-ı Beyhakî, Zühd.
7- Mesnevi-i Nuriye, 10. Risale.
8- Sözler, 15. Söz, 7. Basamak.
9- Sözler, 15. Söz, 7. Basamak.