"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Filistin Panelinden mesaj: Çare İttihad-ı İslam ve Müsbet Hareket

03 Ekim 2025, Cuma
Filistin panelinde konuşmacılar, Gazze’de yaşananları “soykırım” olarak değerlendirirken, çözümün Bediüzzaman’ın “müsbet hareket” prensibinde ve İttihad-ı İslâm’da olduğuna dikkat çekti.

Uzmanlar Konya'da Filistin'i konuştu - Atik: Siyonizme karşı ortak reçeteler üretelim

YENİ ASYA - NURSEZA PARLAKOĞLU
[email protected]

Risale-i Nur Enstitüsü tarafından tertip edilen “Tarihî, Hukukî ve Vicdanî Yönleriyle Filistin Meselesi” başlıklı panel Konya'da yapıldı.

Açış konuşmasını Yeni Asya Medya Grup Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Atik ve Prof. Dr. Sedat Koçak’ın yaptığı panelde, Prof. Dr. Ziya Polat, Prof. Dr. Âdem Ölmez, Prof. Dr. İlyas Üzüm, Dr. Ömer Ergün, Dr. Hasan Basri Bülbül, Prof. Saul Takahashi, Müfid Yüksel ve Mustafa Özcan konuşmacı olarak yer aldı. Programın sunumunu Hamza Ulu yaptı. Panelde, önceki gün gerçekleştirilen masa çalışmalarının deklarasyonları da okundu.

Küçücük bir devlet dünyaya kafa tutuyor

Konuşmasında İslâm dünyasının içine düştüğü parçalanmışlığa dikkat çeken Yeni Asya Medya Grup Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Atik, “Küçücük bir devlet (İsrail) dünyaya kafa tutuyor. Siyonizmin, tırnak içinde söylüyorum, 'bir başarısı'. Peki bu başarı nasıl geldi? Hangi kusurlarımız bizi bu facia ile baş başa bıraktı? Bu konunun her şeyiyle irdelenmesi ve kamuoyunun önüne konması lâzım” ifadelerini kullandı.

Risale-i Nur, İslâm Âleminin kurtuluş reçetesi

Atik, Bediüzzaman Said Nursî’nin Şam'da Emevî Camii’nde verdiği hutbenin her gün okunması gerektiğini belirterek, “Zamanın müceddidi sıfatıyla Üstad'ın vermiş olduğu reçeteleri maalesef İslâm âlemi olarak takip edemedik, yerine getiremedik. Hep bölündük. Bir tarafta Filistin olarak ifade ettiğimiz üç parçaya ayrılmış bir topluluk var. Bir tarafta Hıristiyan alemini siyonistleştirmiş bir evanjelist hareket. Bugün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 5 üyesinden dördü Filistin'le ilgili tavır koyarken maalesef ona esir olmuş Evanjelist hareketin lideri Amerika ve başındaki şahıs, onların yanında durmaya devam ediyor” dedi.

Nur talebeleri ittifakla bir araya gelmeli

Bütün Risale-i Nur talebelerinin ittifakla bir araya gelmesi gerektiğini vurgulayan Atik, "Bizim kanaatimiz önce Kur'an'ın bugünkü tarifi olan, tercümesi olan Risale-i Nur noktasında bütün Risale-i Nur talebelerinin ittifaken bir masanın etrafında toplanıp asrın müceddidinin bu konuda ne gibi reçeteler sunduğunu konuşmak ve kamuoyuna anlatmak zorundayız. Sonra İslâm âlemine bu reçeteyi sunmak ve dünyayı kurtarmak noktasında bu mesuliyetimizi ifade etmemiz lâzım” ifadelerini kullandı.

Gazze’de emsalsiz bir vahşet

Risale-i Nur Enstitüsü Akademik Kurul Üyesi Prof. Dr. Sedat Koçak, Gazze’de yaşananları “emsalsiz bir vahşet, cinayet ve soykırım” olarak niteledi. Koçak, “İnsan, insaniyet itibariyle başkasının elemiyle de müteellim olduğu için sadece Müslümanların değil farklı din ve dünya görüşlerine mensup pek çok ülke insanının da yüreklerini sızlatan bu vahşet, dünyanın dört bir yanından artan tepkilere rağmen devam etmektedir” dedi.

“Müslümanlar neden bu kadar acziyet içerisinde?”

Koçak, İslâm dünyasının sessizliğini eleştirerek, “Geçen bunca zamana ve işlenen bunca insanlık ayıbına rağmen gelinen noktada hepimizin sorduğu — hatta Müslüman olmayanların da sorduğu ve siyonistlerin aşağılayıcı alaylarına konu olan — soru cevap bekliyor: Müslümanlar neden bu kadar acziyet içerisinde? Neden müessir bir şey yapmıyorlar? Yanı başlarında binlerce kardeşi, dindaşı, masum çocukları hunharca katledilirken neden somut ve sonuç alıcı adımlar atmıyorlar? Hatta bazıları, birçok gayrimüslim Batılı ülke vatandaşlarının gösterdiği tepkiyi gösterecek kadar bile meseleyi umursamıyor. Üstelik bir gün sıranın kendilerine gelme ihtimaline rağmen” diye sordu.

“İstikbal yalnız İslâmiyet’in olacak”

Yaşanan acıların hayra vesile olacağına inandıklarını dile getiren Koçak, “Şahit olduğumuz bu elim hadisenin neticesi de inşallah hayır olacaktır. Maruz kaldıkları onca ölüm, zulüm, açlık, susuzluk ve yokluğa rağmen, şehamet-i imaniyelerini ve izzet-i İslâmiye’lerini zerrece sarsmayan o necip Müslümanların asil duruşu, Âlem-i İslâmiyet’in ve Âlem-i İnsaniyet’in fecr-i sadıkına, Müslümanların ittihat ve ittifakına, hakimiyet-i İslâmiye’nin tesisine makbul bir dua hükmüne geçecektir” diye konuştu. Koçak, pek çok gayrimüslimin İslâmiyet’e ilgisinin arttığına da işaret ederek, “Evet, istikbal yalnız ve yalnız İslâmiyet’in olacak ve hâkim hakaik-i Kur’âniye ve imaniye olacaktır” dedi.

ÇÖZÜM, BEDİÜZZAMAN’IN MEDENİYET TASNİFİNDE

Risale-i Nur Enstitüsü Sekreteri Ahmet Dursun konuşmasında masa çalışmalarına katkı sunan katılımcılara teşekkür ederek deklarasyon maddelerini okudu. “Tarihî, hukukî ve vicdanî boyutlarıyla Filistin Meselesi” başlıklı oturumların sonuç deklarasyonları şu şekilde:

Sorumlular uluslararası mahkemelerde yargılanmalı

1. Bediüzzaman’ın "enbiya-yı Benî İsrailiyenin mezaristanı" olarak tanımladığı Filistin coğrafyası bugün şehitler diyarı olarak İslâm dünyasının ve insanlığın imtihanıdır.

2. Risale-i Nur’daki ifadeyle "İslâmiyet insaniyet-i kübra"dır. Gazze’de katliama uğrayan masumlar için atan her kalbin, sızlayan her vicdanın İslâmi bir duyarlılık gösterdiğine şüphe yoktur. Katliamın faillerinin de insaniyetten alabildiğine uzak olduğu açıktır.

3. Son Birleşmiş Milletler toplantısında bazı sözcülerin dile getirdiği üzere, İsrail’in Gazze’de katliam yaptığına dair küresel bir mutabakat bulunduğundan, başta Netanyahu olmak üzere tüm sorumlular uluslararası mahkemelerde yargılanmalıdır.

4. İslâm âlemi konjonktürel yaklaşımların ötesine geçerek, dinî kaynakların ışığında olayları yorumlamak ve uluslararası ilişkilerde paktlar oluşturarak stratejik hazırlıklar yapmalıdır.

Filistin meselesinin çözümü Bediüzzaman’ın medeniyet tasnifinde

5. Filistin meselesini Bediüzzaman’ın medeniyet tasnifini ve analizini dikkate almadan çözümlemek mümkün değildir. Bediüzzaman Said Nursî’nin Kur'ân medeniyeti ve iki Avrupa yaklaşımından hareketle; güç yerine hakkı, menfaat yerine fazileti, zulüm yerine adalet ve hürriyeti öne çıkaran ve İsevîlik din-i hakikîsinden beslenen Avrupa ile işbirliğine ihtiyaç duyulmaktadır.

6. Kültürel çoğulculuğun beşiği olan Filistin, Hz. Ömer’in verdiği emânname’den itibaren İslâm’ın verdiği güvence ile tarih boyunca emanla anılmıştır. Bölgeden İslâm’ın adaleti ve değerlerini ifade eden kimlik çıkarıldığında geriye sadece çatışmalar, savaşlar ve gözyaşları kalır.

İsrail’in Gazze’de yaptıkları apaçık bir soykırım

7. Çatışma kültürü ve kargaşa; kaos, ötekini düşman ilan etme kültürü, yaşama hakkını tanımama üzerine kurulu bir bakış açısı, var olmaya değil yok olmaya hizmet etmektedir.

8. Uluslararası hukuka göre İsrail’in Gazze’de yaptıkları apaçık bir soykırımdır. İsrail, soykırım tanımındaki bütün eylemleri özel kast ile işlemektedir. Başta devletler olmak üzere bu soykırımı görmezden gelenler insanlık suçuna ortak olmaktadırlar.

9. Yaptığı soykırımı canlı canlı dünyaya yayınlayan sadece Gazze’ye değil diğer İslâm ülkelerine ve insanlığa saldıran İsrail, bir haydut devlet olduğunu ispatlamıştır. I. Dünya Savaşı sonrası aslında bu tür haydut devletlerin ortaya çıkışını önlemek için kurulan Birleşmiş Milletler gibi yapıların ABD gibi güçler tarafından İsrail’i korumak için kullanılması, bu yapıların meşruiyetini tartışmaya açmaktadır. Gazze’de yaşanan zulüm yine kendi kurdukları uluslararası düzenin sonunun geldiğini ilan etmektedir.

İslâm dünyasının elzem unsuru ittihad-ı İslâm’dır

10. Dünyayı medeni, medeni olmayan, yarı medeni olarak sınıflandıran anlayışlar reddedilmeli; insanı, onurunu ve haysiyetini ön plana alan yaklaşımların önü açılmalıdır.

11. İsrail ve onu kollayan büyük devletlerin hukuk tanımazlığı köklü değişimlerin önünü açmaktadır. Her şey yıkıldığında ayakta kalan fikir üzerinden yeni inşâlar söz konusu olacaktır. İslâm dünyasının zorunluluğu ve elzem unsuru ittihad-ı İslâm’dır.

12. Gazze’de kurtarılması gereken insanlıktır.

13. İsrail’in ve küresel güçlerin menfaatlerine göre dizayn edilen dünya düzeni artık sürdürülemez hâle gelmiştir. Gazze’de ayaklar altına alınan insanlık onurunun kurtarılması için Medine vesikası gibi sözleşmelere ihtiyaç duyulmaktadır.

14. Gazze, her şeye rağmen insanlığın ve Müslümanlığın mezarlığı değil; insanlığın ve Müslümanlığın yeni dirilişinin başladığı yerdir.

15. Gazze’ye benzer olayların bir daha asla yaşanmaması için uluslararası toplum ve İslâm âlemi gerekli dersleri çıkarmalı ve önleyici tedbirleri almalıdır.

1917: Kudüs’ün düşüşü, ittihadın kopuşu

Prof. Dr. Adem Ölmez, 1917’den günümüze Filistin meselesini tarihî ve medeniyet bağlamında değerlendirdi. Ölmez, Birinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli dönemine dikkat çekerek şu tarihi kırılmayı hatırlattı: “1917 Aralık ayı… 1. Dünya Savaşı bütün şiddetiyle devam ediyor. İngiliz Lawrence kendisine misyon biçmiş. O gün yapacağı en iyi işin demiryollarını tahrip etmek olduğunu söylüyor. Akabe Körfezi’nden yukarıya doğru kaybedilen Osmanlı topraklarının içerisinde İslâm dünyasını birbirine bağlayan maddî manevî bağları da sağlayan Hicaz Demiryolu’nu parçalamak, İngiliz Lawrence ve emrindeki askerlere düşüyordu.” 9 Aralık 1917’de Kudüs’ün düştüğünü hatırlatan Ölmez, “Lawrence'ın burada ciddi bir katkısı var. İngiliz General Edmund Allenby Kudüs’e Aralık sonunda bir kahraman gibi giriyor. İttihadın bozulduğu, İslâm dünyasında birliğin yok olduğu önemli bir vakittir 1917 Aralık. O gün bugündür zaten bölge sıkıntı çekiyor” ifadelerini kullandı.

Hilafet kaldırılınca Müslümanlar öksüz kaldı

1922 yılında Bediüzzaman Hazretleri'nin bir beyanname yayınladığını hatırlatan Ölmez, Üstad'ın mana-yı hilâfeti Meclis'in deruhte etmesi gerektiğini söylediğini belirterek, şunları söyledi: "Kaygı şuydu: İslâm dünyasının o birlik ve bütünlüğünün parçalanması… Bediüzzaman Hazretleri dönemin yöneticilerine tavsiyelerde bulunuyor: 'Arap dünyasıyla, İslâm dünyasıyla birliğini, dayanışmanı kaybetme!' diye." Ancak 1924’te hilafetin kaldırılmasıyla bu bağların koptuğunu vurgulayan Ölmez, “Artık İslâm dünyası tespih gibi koptu, taneler her yere dağıldı. Hindistan’daki Müslümanlar, Kafkasya’daki Müslümanlar, Gazze’deki Müslümanlar, Yemen’deki Müslümanlar… Dünyanın her tarafındaki Müslümanlar öksüz kaldı" ifadelerini kullandı. 

Cenab-ı Hakk’ın Kahhar ismi üzerlerinde tecelli edecek

Balfour Deklarasyonu’nun ardından 1948’de İsrail’in kuruluşunu hatırlatan Ölmez, Bediüzzaman’ın değerlendirmelerini aktardı: “1948 yılında İsrail Devleti kurulduğunda, Bediüzzaman’a talebelerinden Refet Bey: ‘Bu nedir, ne değildir, ne yapacağız?’ diye sorar. Bediüzzaman Yahudîleri çok güzel tanımlar. Onların tarih boyunca fitne içinde bulunmalarını, dünyevileşmede çok ileri gitmelerine bağlayarak özelliklerini açıklar. Ayrıca şöyle bir tespitte bulunur: Cenab-ı Hak o kavme pek çok peygamber göndermiş, kendilerine yakın yükümlülükler vermiş. Onların yapmış oldukları kötü hareketlerin cezası hemen gelmemiştir. Fakat öyle bir tokat gelecektir ki, o tokat dehşetli olacak. Cenab-ı Hakk’ın Kahhar ismi onların üzerinde tecelli edecektir.”

Gazze için haykıranlar Kur'ân medeniyetini temsil ediyor

Konuşmasında Bediüzzaman’ın medeniyet tasnifine dikkat çeken Ölmez, çözümün Kur'ân medeniyetinde olduğunu vurguladı: “Kur'ân medeniyeti neyi gerektirir? Kardeşliği gerektirir, ittifakı gerektirir, adaleti gerektirir, yardımlaşmayı gerektirir. Bugün Akdeniz’de Kudüs’e doğru ilerleyen o güçler, Kur'ân medeniyetini temsil ediyor. Amerika’da, İngiltere’de, İtalya’da, İspanya’da sokakları dolduran insanlar Gazze için haykırıyor. Bu medeniyetin sembolü onlar. Ama bunun yanında Gazze’de insanları katledenler, çocukları öldürenler, kadınlara zulmedenler… Onlar da zalimane bir medeniyetin ferdidir. Bediüzzaman’ın “medeniyet” kavramı devlet bazlı değil, kavramsal olarak ortaya çıkıyor. Bunlar tam oturuyor: Adaletten, haktan, birlikten yana bir medeniyet — Kur'ân medeniyeti.”

DEVAM EDECEK

Okunma Sayısı: 135
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı